Demirel'in 'sorumsuzluğu'

7 Mayıs 2010 09:36 tsi
"Demirel, “siyasi sorumluluğum” yoktu diyor... Ama “insani sorumluluktan” hiç söz etmiyor...Çünkü onun insani sorumluluğu “dün dündür, bugün bugündür” mantığına göre çalışıyor..."

...

Dün, 12 Mart faşizminin büyük bir vahşetle idam ettiği Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişlerinin 38. yıldönümüydü.

O hüzün dolu süreci dün gibi anımsarım...

Baktım, bu idamlar karşısında acımasız tavrı nedeniyle “tarihin yargısı” tarafından “suçlu” bulunan Süleyman Demirel kendini savunmak için beyhude bir çaba içinde...

Deniz Gezmişlerin idamı sırasında 48 yaşında olan dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel bugün 86 yaşında... Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 6 Mayıs 1972’de idamına ilişkin, “o devir içerisinde benim siyasi sorumluluğum yok” demiş...

Peki ya insani sorumluluğu?

Peki, askeri faşizmin bu cinayetine karşı “sorumluluğu”?

***

1971 yılında 12 Mart Muhtırası ile askeri darbe yapıldı. Demirel istifa etti, Nihat Erim Hükümeti kuruldu.

Ve Meclis açık kaldı, idamlar o süreçte, 24 Nisan 1972’de oylanmıştı.

İdam kararına 276 milletvekili “evet”, 48 milletvekili de “hayır” demişti.

İki çekimser vardı. 115 milletvekili de katılmamıştı. Süleyman Demirel “Kabul” demekle kalmamış, gurubunu da bu istikamette etkilemişti...

Nitekim yakın arkadaşları idamlara “evet” oyu vermişti...

Muhtıra verilerek iktidardan düşmüş eski bir başbakan ve Meclis’teki en büyük gruba sahip olan bir genel başkan neden çocukların darbeciler tarafından öldürülmesine onay verir ki?

Oylamaya neden bu kadar iştahla katılır ki?

***

Tabii Demirel, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamına “iki elini” birden kaldırarak onay vermekle kalmadı...

Bu üç gencin idamına karar veren mahkemenin başkanı Ali Elverdi’yi Adalet Partisi’nden, mahkemenin savcısı Baki Tuğ’u Doğru Yol Partisi’nden Meclis’e soktu.

Üstüne üstlük...

Dönemin işkenceci Birinci Ordu Komutanı Faik Türün’ü İstanbul’dan senatör adayı yaptı, ancak Türün seçilemedi... Fakat direnip kendisini Manisa’dan senatör seçtirtti...

Bu arada, idam cezası vermekle kalmayıp, idamları bizzat izleyen dönemin Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi’nin, “yediği yemeğin nefes borusuna kaçması nedeniyle solunum yetmezliği” sonucu 86 yaşında boğularak öldüğünü de geçenlerde haberlerden öğrendik.

***

İnsanlık tarihinin en geçerli “yargıcı” zamandır... İşin eğrisini ve doğrusunu, güncel hay huy içindeki rezil şamatalara bakmadan belirler, bir cerrah soğukkanlılığı ile hükmünü verir...

Kimi zaman ilkel milliyetçi spekülasyonlarla düşen uçağın neden düştüğünü karmanyolaya getirmek isteyen yayınlar teknik bir raporla açığa çıkar...

Bazen de, “halk iradesine” bağlı, “demokrat” biri olduğunu iddia eden eski bir cumhurbaşkanının, askeri yönetimin idama mahkûm ettiği, eline silah almamış gençlerin idamında nasıl aşırı bir iştahla rol oynadığını herkese hatırlatıverir.

Demirel, “siyasi sorumluluğum” yoktu diyor... Ama “insani sorumluluktan” hiç söz etmiyor...

Çünkü onun insani sorumluluğu “dün dündür, bugün bugündür” mantığına göre çalışıyor...

Zaten tarihin şaşmaz yargısı da bu nedenle onu mahkûm etmekte.

Mehmet Altan / Star

Bu haber 633 defa okundu.