En Sıcak Konular

Önce izliyoruz sonra kanıksıyoruz!

2 Mayıs 2010 14:37 tsi
Karşılıklı ihanetler, nikahsız beraberlikler ve sürekli sevgili değiştiren üniversiteli gençleri önce dizilerde izledik. Başta yadırgadık ama toplum olarak zamanla bunlara alıştık!

Senaristler, yapımcılar 'diziler toplumu olumsuz etkilemiyor' diye iddia etse de geldiğimiz nokta işin hiç de öyle olmadığını gösteriyor.

Senaristler 'ihanet tema-sı'nın prim yaptığını gördü, kalemlerini bu yöne doğru kırdı! Reytingi bol, izleyicisi garanti aldatma hikâyeleri yapımcıları da 'dizim yayından kaldırılacak mı' korkusundan kurtardı. Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu gibi klasik romanları da günümüze uyarlayıp abarttıkça abartan senaristler için artık hikâyenin çatısı belliydi; aile içerisinde yaşanan çarpık ilişkiler... Senaristler bu hikâyeleri yazmakta çok da zorlanmayınca ekranlar kördüğüm ilişkilerin yaşandığı dizilerin hâkimiyetine geçti.


Tartışmalar, her ne kadar Aşk-ı Mem-nu'daki Bihter ile Behlül'ün üzerinden yürüse de aslında biraz dikkat kesildiğimizde ekranlardaki birçok dizide bu tür temalar, toplumun onaylamadığı ilişki biçimleri ön plana çıkıyor. İnsan 'bu senaristlere ne oluyor' diye sormadan edemiyor. Maşallah her dizimiz bir Brezilya dizisi gibi! Unutulmaz dizisinin kahramanı Harun'un iki kız kardeşle olan ilişkisi, Küçük Kadınlar'daki Yeliz'in para için kendinden yaşça hayli büyük Hulki Bey'le yaşadıkları, Aşk ve Ceza'da Yasemin'in bir gecelik beraberlikten çocuğunu dünyaya getirmesi, Yaprak Dökümü'nde iki kız kardeşin Oğuz yüzünden birbirlerini karşısına alması, Nefes dizisinde annesinden öç almak isteyen genç kızın bütün evdeki erkekleri ayartma çabaları, Kavak Yelleri'ndeki gençlerin kimin eli kimin cebinde durumları...


Hem yazan hem de yayınlayanlar durumdan memnun. Zira reyting bol, reklam gani! Diziler toplumu nasıl etkiliyor tartışması ise onlara göre bayağı! 'İstemeyen izlemesin, kumanda elinde.' açıklaması, 'Toplumda bunlar zaten var.' söylemleri ise savunmaları. Bazı oyuncu, yapımcı ve senaristler Jülide Kural gibi düşünüyor ve "Bir diziyle ahlakı bozulacak toplum olmuşsak orada tartışılacak şey diziler değil, toplumdur." diyor ama işin rengi hiç de öyle değil.


'Kötü misal misal değildir'

Vaktini ekran karşısında geçiren toplumun bu dizilerden etkilendiği, algılarının, değerlerin zamanla yerle bir olduğu, ahlaki bir erozyona doğru gittiğimiz bir gerçek. İnsanların Kurtlar Vadisi'ndeki şiddet sahnelerinden etkilendiğini kabul edenler, iş 'toplumsal ahlaka' gelince dizilerin etkisini reddediyor. Hatta eleştiri getirenler de fazla 'ahlakçı' ve 'çağdışı' olmakla suçlanıyor. Oysa ekranda izlenen kareler zamanla gerçek hayata sızıyor. 'Motor' diye başlayan filmde yönetmen 'stop' deyince her şeyi bitirebiliyor ama gerçek hayatta hiç de öyle olmuyor.


Oyuncu Ayşe Şule Bilgiç 'Kötü misal misal değildir.' ifadesine atıfta bulunuyor ve toplumun önündeki bu tür kötü örnekleri vitrine çıkarmaya, toplumun bütününü bunlardan ibaret göstermeye kimsenin hakkının olmadığını belirtiyor. Senaristlerin bu tür konulara yönelmesini de 'fırsatçılık' olarak değerlendiriyor. Televizyon dünyasının önemli isimlerinden Faruk Bayhan, geleneksel Türk aile yapısına zarar verebilecek ilişkilerin karşısında olduğunu söylüyor ve marjinal hayatların topluma sunulmasının yanlış olduğunu belirtiyor. Sosyolog Nilüfer Narlı, insanların hem şikâyet edip hem de bu dizileri izlemesinin bir bakıma 'yalnız ben yaşamıyorum bu sorunu' algısından kaynaklanabileceğini belirtiyor. Ayrıca ihanetin bu kanalla normalleştirilmesinin ve toplumun buna alıştırılmasının zararına da dikkat çekiyor.


Kocam Behlül'e benziyor!


Bazı oyuncular, senaristler 'kimin eli kimin cebinde içerikli diziler toplumu dönüştürmüyor' iddiasında bulunsa da psikoterapistler bizzat kendilerine gelen vakalardan durumun hiç de öyle olmadığını gözlemliyor. Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu, gelen hastaları arasında kadınların kocalarını tanımlarken "Benim kocam aynı Behlül gibi bir adamdır." diye ifadeler kullandıklarını, dizilerin insanların hayatlarına doğrudan etki ettiğini söylüyor. Psikoterapist Çağatay Öztürk de aldatma vakalarında insanların özellikle dizilerdeki sunumdan cesaret alıp bunu yaşamakta bir sakınca görmediklerini söylüyor.


Yani diziyi izleyince ertesi sabah kadınlar Bihter, erkekler Behlül olarak uyanmıyor ama toplumdaki ahlaki değerleri ve kodları diziler fazlasıyla etkiliyor, değiştiriyor. Toplumda ilişkiler, tercihler, hayatlar bambaşka yöne doğru sürükleniyor.


Diziler toplumu etkiliyor

Prof. Dr. Nilüfer Narlı - Sosyolog:


Türkiye'deki kişilerarası güvenin düşük olması; insanların, ilişkilerinde ihanet endişesi taşımasına neden oluyor. Dizilerde ihanet çok çeşitlilik gösteriyor. Ayrıca bu yapımlarda kadın bedeninin saldırıya açık bir alan olarak işlendiğini görüyoruz. Bu, erkeklerde 'Karım beni aldatır mı, bana ihanet edebilir mi?' endişesini oluşturuyor. Diziler toplumu etkileyebiliyor ama insanların bu dizileri izlemesinin altında da toplumda yaşananları ekranda görmelerinin de etkisi oldukça fazla.

 

Ayşe Şule Bilgiç- Oyuncu:

Bu tür dizileri hiç tasvip etmiyorum ve bu durumdan hiç de mutlu değilim. 'Toplum bunu istiyor bu yüzden bunu yapıyoruz' savunmasında da kimse bulunamaz. Bilakis senaristlerin toplumu dejenerasyona ittiğini düşünüyorum. İhanet, evlenmeden beraber olmak toplum nezdinde kabul edilemez anlayışlar. Eski değer yargılarının önüne geçiyor. Bu çok ciddi ele alınması gereken ve çok büyük bir problem. Toplum nereye gidiyor kimsenin umurunda değil, şu an bu para getiriyor ve insanlar bunu yapıyor.


Toplum bu dizileri izleyerek kendisiyle hesaplaşıyor

Jülide Kural – Oyuncu:

İnsan ahlakının ve özgürlüğünün dizilerle şuna ya da buna doğru yönlendirilebileceğine çok fazla inanan biri değilim. Toplumun ahlakı eğer bir diziye bağlı oluyorsa ciddi sorun var demektir. Dolayısıyla insana özgü unsurların işlenmesini de çok doğal buluyorum. Dizilerin tetikleyici olduğunu düşünmüyorum ancak var olan sorunu öne çıkardığını düşünüyorum. Birtakım ahlak biliciler olup da hangisinin doğru ya da yanlış olacağına karar veremeyiz. Toplum bunlardan rahatsız oluyorsa bu dizileri izlemesin.


Kim ne isterse onu izlesin!

Burcu Kara -Oyuncu:

Hayatta her türlü duygunun insana ait olduğunu düşünüyorum. O yüzden de bu tür konuların, açıkçası biraz da olaya gerçeklik kattığını düşünüyorum. Zararlı bulanlar izlemesin, bir sürü alternatif kanal var. Ben kimsenin masum olduğunu düşünmüyorum. Eskiden insanlar böyle şeyleri içten içe yaşıyordu, şimdi bunlar aleni ortaya çıktı diye insanlar bunlardan rahatsız oluyor. Herkesin aklı fikri var kim ne isterse onu izlesin.


Çözümü senaristler üretmeli

Faruk Bayhan- Ciner Grubu Medya Danışmanı:

Geleneksel Türk örf ve aile yapısını bozacak yayınlara izin verilmemeli. Ama bu demek değil ki ihanet, aşk konularına tamamen bir sansür getirilmeli. Ama aile yapısına da zarar verilmemeli. Bizim aile yapımız belli, muhafazakâr bir yapıya sahibiz ve bu aile birliğiyle yaşıyoruz. Aşk-ı Memnu tutunca diğer diziler de bu tür içeriklerle sunulmaya başlandı. Böyle giderse Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı denetim getirecek ve olay içeriden çıkılmaz bir hal alacak. Bu yüzden senaristlerin buna bir çözüm bulması lazım.


Diziler birçok şeyi normalleştiriyor

Mehtap Kayaoğlu- Psikoterapist:

Dizilerin insanların fikirlerini değiştirdiğini düşünüyorum. Ben işimi yaparken tanık olduğum olaylar var. Bundan sonra 10 yıl önce eski sevgilisini arayan kadın ve erkek sayısı azdı. Ama şimdi dizilerdeki ikinci ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler işlendiği için insanlar bol miktarda o tarz ilişkiler yaşamaya başladı. 'Yaşanması gerekiyordu yaşandı.' diyor insanlar. Kadınlar Bihter'in kocasını aldatmasını izleyip oh diyebiliyorlar. Bilinçaltında var olan ve sansürden uzak, daha içsel duygularını çok fena halde ortaya çıkarıyor.


Dizilerle kabuk değiştiriyoruz

Çağatay Öztürk- Psikoterapist:

Son yıllarda diziler toplumda fantezi boyutunda yaşanan olayları sanki günlük yaşamda yaşanması normalmiş gibi sunuyor. Şifreli kanallarda olması gereken birtakım şeyler şimdi normal kanallarda yayınlanıyor, bu da tabii ahlaksal erozyonun olmasına sebep oluyor. Sunulan hayatlar toplumda %10'sa bu, dizilerle birlikte daha da artıyor ve normal karşılanıyor. Diziler toplumun kültürel yapısını da değiştiriyor, mesela dizide 16 yaşındaki bir kız arkadaşıyla öpüşüyor. Bu bizde yoktu ama dizilerle bu hayatımıza girdi ve şimdi var. Dizilerle toplum kabuk değiştiriyor.

zaman



Bu haber 876 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,634 µs