Hem ırkçı hem de nobran

16 Nisan 2010 07:12 tsi
"Kendi insanına 'bidon kafalı' diyen birine herhalde 'ırkçı' denemez. Yine de bir şey dememiz gerekiyor..."

Ahmet Türk'ün burnunu hedef alan saldırı toplumun hastalıklı unsurlarını derhal harekete geçirdi. Çok satan bir gazetenin 'büyük yazar' diye tanıttığı bir kalem, konuya ilişkin yazısıyla, hangi ölçüye vurursanız 'ırkçılık' sayılacak bir kafa yapısını sergiledi. Yazıya ve yazara yönelik eleştiriler çığa dönüşecek gibi...

Saldırıyı kınamıyor yazar, tam tersine doğal görüyor ve burnu kırılan siyaset adamını Kürtler'in, saldırgan eylemciyi de Türkler'in sembolü haline dönüştürüp bu genelleme içerisinde "Oh olsun" demeye getiriyor.

Dediği aynen şu: "Yumruğunu 'adaletin tokmağı' yerine koyup Ahmet Türk'ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu."

Yazının bütününe hakim olan havanın 'ırkçı' bir yaklaşım ve üslubun da tehlikeli bir üslup olduğuna kuşku yok... Eleştiriler de genellikle bu noktada yoğunlaşıyor zaten...

İyi de, 'ırkçı' denilen tip evet bir veya bir çok ırkı sevmez, birine veya sevmediği bütün ırklara tepki verir, ama kendi ırkının yüceliğinden hareketle bunu yapar. Hitler Yahudi-düşmanı bir Alman ırkçısıydı; kendi ırkının diğer ırklardan üstün olduğuna inanıyordu. Bizde de "Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı" görüşünün sahibi -şimdilerde adına hukukçulara ödül verilen tek parti döneminin adalet bakanı- hiç kuşkusuz 'ırkçı' kategorisine girer...

Bu durumda, çok satan gazetenin üçüncü sayfa güzelini nasıl 'ırkçı' kategorisine sokabiliriz? Kendi ırkını, milletini, halkını sevmeyen, içinden çıktığı toplum tabakasını küçümseyip aşağılayan bir kişi için 'ırkçı' demek biraz fazla iddialı bir yakıştırma oluyor.

Samsun'daki eylemciyi kendi hislerine de 'tercüman' sayan 'büyük yazar', son genel seçimde Ak Parti'ye yüzde 47 oy veren insanlar için ilginç bir sıfat kullanmıştı: 'Bidon kafalılar'... Çok aşağılayıcı bir sıfattı o ve bir yabancının kaleminden çıkmış olsaydı yazarını kesinlikle 'ırkçı' diye yaftalayabilirdiniz.

Kendi insanına 'bidon kafalı' diyen birine herhalde 'ırkçı' denemez.

Yine de bir şey dememiz gerekiyor.

Kendi halkına 'bidon kafalı' sıfatını lâyık gören, buna karşılık bir siyaset adamının burnunu hedefleyen yumruğu da kendi hislerinin temsilcisi sayan 'ırkçı' anlayışın sahibine yakışan bir kategori herhalde olmalı.

'Büyük yazar kategorisi'?

Demek istediğim şu: 'Bidon kafalı' tespitinin mucidi de olan 'ırkçı' yazar bir 'sit-com' grubunun oyuncusudur. Bir TV deyimi olarak 'sit-com', her bölümü kendi içinde biraz tutarlı olsa da, devam ettiği haftalar boyunca önceki bölümlerle çelişebilen bir 'komedi' anlayışını yansıtıyor. İzleyiciyi güldürsün de bunu nasıl yaparsa yapsın...

TV'lerdeki hemen bütün Amerikan-yapımı 'sit-com' uygulamalarında ara sıra 'ırkçı' şakalar yapılması, bazen de etraftaki tiplerden hareketle kendi milletini aşağılayan durumların sergilenmesi elbette bir tesadüf değildir.

O yazarın köşe sahibi olduğu gazete son beş yıl giderek artan dozda 'sit-com' özelliğini mesleki bir jargona dönüştürerek yönetildi. Bel kemiği olması gerekmiyor 'büyük yazar' olanın, bugün yazdığının dün yazdığıyla tutarlı olması da; bu yüzden hem başkalarından nefret edebiliyor ('ırkçı'), hem de kendi halkından ('nobran')...

'Irkçı' yazara ilk desteğin 'sit-com gazeteciliği' mucidinden gelmesinin sebebi bu işte... 'Sit-com gazeteciliği' mucidinin bilinen tavrına ek olarak umreye gitmesinin, 'Kutlu Doğum Haftası' açılışında bulunmasının sebebi de...

Fehmi Koru / Yeni Şafak

Bu haber 430 defa okundu.