En Sıcak Konular

Yeni bir 'dünya haritası' çiziliyor

16 Nisan 2010 07:08 tsi
Yeni bir 'dünya haritası' çiziliyor Türkiye hangi bölgenin çizimini üstlendi?

Rusya ile Venezüella arasında 5 milyar dolarlık silah anlaşması kararının alınmasından sonra Moskova metrosunda bombaların patlaması arasında bir bağlantı olabilir mi? Ya da, Çeçenistan'ın bağımsızlık mücadelesiyle "arka bahçe savaşları" arasında ne tür bir ilişki olabilir? Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in Venezüella ziyaretinden iki hafta sonra, Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in Arjantin'e gitmesi, Latin Amerika'nın yıldızlaşan ülkesi Brezilya'yı ziyaret edecek olması, adeta kapsamlı bir "Latin Amerika açılımı" görüntüsü vermesi, ABD ve Avrupa'nın İran'a odaklandığı bir dönemde ne anlama geliyor? Ziyaretin ABD'yi rahatsız edebileceği sorusuna Medvedev; "Bütün küresel aktörler Latin Amerika'da bulunmalıdır. Gerçek kimsenin tekelinde değildir" cevabını vermesi bize ne anlatır?

Kimsenin tekelinde olmayan o "gerçek" sadece Rusya'nın Latin Amerika'ya ilgisini artırmasıyla sınırlı değil. Washington'daki toplantı sırasında, ABD Başkanı Barack Obama, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula arasında "üçlü zirve" yapılmamış olsa da, Türkiye ve Brezilya, sadece İran konusunda değil, bir çok meselede belirleyici/etkileyici ülkeler haline geldi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Washington'dan Brezilya'ya geçti. Türkiye ve BM Güvenlik Konseyi üyesi olan Brezilya, İran konusunda ortak bir çalışma yapıyor. İki ülke ve Rusya, ABD ve Avrupa'nın "ağırlaştırılmış ambargo" paketine karşı sağlam ve kararlı bir duruş sergiliyor. Davutoğlu, BM üyesi olmamıza rağmen, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinin, hazırladıkları ambargo paketinin içeriği konusunda "kendilerini bilgilendirmediğini" söyledi. Yakın gelecekte Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da Brezilya, Arjantin ve Venezüella'yı ziyaret etmesi bekleniyor.

Dikkat çekici bir durum var: Türkiye ve Brezilya'nın sadece İran krizine bakışında değil, birçok uluslararası gelişmeye bakışında olağanüstü bir benzerlik görülüyor. Yıldızı parlayan, gelecekte hem bölgesel hem de küresel etkilerini artıracağına inanılan iki ülke arasındaki ortak/benzer yaklaşım her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. İki ülke de, İran'la ilişkilerini, özellikle ekonomik alanda güçlendiriyor. Ambargoya meydan okur bir tavır sanki bu. Son olarak Brezilya Endüstri ve Dış Ticaret Bakanı, tam 120 işadamıyla birlikte İran'ı ziyaret etti. Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi artmaya devam ediyor. Devlet Başkanı Lula da Mayıs ayında Tahran'a gidecek.

Görünen o ki, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, "İran'a ambago uygulamazsak İsrail İran'a saldıracak ve savaş çıkacak" blöfünü kimse ciddiye almıyor. ABD'nin, nükleer zirvede Çin, Rusya, Türkiye ve Brezilya'yı ikna çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Peki bu ülkeler İran'ı neden bu kadar koruyor? Ya da bu ülkeler arasındaki ilişkiler, tam da kriz döneminde neden dikkat çekici biçimde gelişiyor?

Hani Türkiye için "eksen kayması" tartışması yapanlara şunu söylemek lazım: Dünyanın ekseni kaydı. Gerçekten, küresel düzeyde çok ciddi anlamda güç kaymaları yaşanıyor. ABD ve Avrupa, küresel hegemon gücünü çoktan kaybetti. Ekonomik, siyasi ve askeri açıdan tekel değil artık. Yeni ekonomik başkentler yeni siyasi merkezler oluşuyor.

Türkiye'nin de içinde yer aldığı ülkeler, kriz alanlarına yönelik tavırlarıyla dünyanın ağırlık merkezlerini test ediyor ve kendi güçlerini tartıyor. Bu bir güç mücadelesi, var olma mücadelesi bu. Çin ve Rusya dışında Hindistan, Türkiye, Brezilya gibi, kendi bölgelerinin etkin güçleri, küresel ölçekte yeni aktörler olarak öne çıkma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor. Bu ülkeler, olağandışı bir değişiklik olmazsa, varolan statükoyu sorgulamaya, buna göre pozisyonlarını güçlendirmeye, küresel iktidardan haklı paylarını almaya odaklı politikalara devam edecek. Küresel konjonktür, bu büyük yürüyüş için yeterli ortamı kendilerine zaten sunuyor.

Mesele şu: Dünyanın patronları eskisi kadar güçlü değil. Oluşmaya başlayan yeni merkez güçler, bu güçleri şiddetli bir şekilde sorguluyor, kendi doğrularında diretiyor, kolay kolay ikna olmuyor. Türkiye de, doğrularda direnen, kolay ikna olmayan ülkelerden biri. Bu hal, önümüzdeki yıllarda dünya genelinde köklü değişimlere yol açacak. Birkaç yıl sonra bazı ülkelerin nasıl yıldızlaştığını göreceğiz. Adeta bir tür yıldızlar geçidi olacak. Bugünkü göstergeler buna işaret ediyor çünkü.

...

İbrahim Karagül / Yeni Şafak'daki köşesinden ilgili kısım



Bu haber 914 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,929 µs