ABD ne dedi de barıştık?

6 Nisan 2010 11:58 tsi
Tek ipucu o telefon görüşmesi...iyibilgi Ankara

Erdoğan ABD ’ye gitmeme kararını nasıl değiştirdi?

Başbakan Erdoğan ABD’ye gitme kararı aldı ve bununla ilgili çalışmalar da-öncelikle Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın ABD’ye dönmesi-hemen başlatıldı.

ABD ile Türkiye arasındaki soğukluğun devam ederek neredeyse bir husumete döneceğine ilişkin kimsenin bir beklentisi veya öngörüsü aslında yoktu. ‘Zaman içinde’ düzeleceğine inanılıyor, hatta 24 Nisan meselesi atlatıldığında konunun kapanacağı varsayılıyordu.

Ancak garipsenen şu oldu; “hızlı barış” sağlandı. Herşey bir anda düzeldi ve bavullar hazırlandı.

Peki böyle bir gelişme olamaz mı? Olabilir? Şaşırtıcı olan, Başbakan Erdoğan’ın, Ermeni sözde soykırımının ABD Kongresi alt komisyonunda onaylanmasın ardından aldığı pozisyonun sertliği ve bu sertliğin de yükseltilmesi idi.

Biraz bahsedelim: Tabii ilk akla gelen-doğru bir karar-Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın ‘müzakere için’ Ankara’ya çağrılmasıydı. Denebilir ki bu adım, arada geçen sürede ABD’ni en rahatsız eden ikinci konu oldu.

Başbakan önerinin oylanmasından itibaren hep keskin ifadeler kullandı ve geçen günler içinde bunun tonunu da yükseltti. Örneğin şu sözleri güzel bir örnek sunuyor; “Amerika’ya şaşıyoruz. Oradaki basit bir seçim hesabına Türkiye’yi feda edebilecek anlayışa doğrusu ben acıyorum ve gülüyorum” dedi.

Bugün köşesinde Sedat Ergin’in alıntıladığı; “Bundan sonra takınılacak tavrı izleyeceğiz. Türkiye bu tür konularda hassastır. Onuruyla oynatmaz. Durumu en geniş anlamda değerlendireceğiz” de öyle.

Bu açıklamaların yanında iki ülke ilişkilerinde çeşitli alanlarda süren temaslar / geziler de kesildi. Nihayet bu ay ortasında ABD’de yapılacak “Nükleer Güvenlik Zirvesi” Erdoğan’ın katılmayacağı söylendi. (İkinci büyük rahatsızlık noktası da bu oldu. Toplantının ev sahibi Barack Obama’ydı.)

Kimi yazarların değerlendirmelerine göre-ki bu havanın ABD’den geldiği söylenebilir; Ermeni meselesi yüzünden gerilen ilişkilerden maksat Nisan ayında Obama’nın yapacağı konuşma ve Kongre’ye tasarının gelmemesi idi-sorun zaten bitmişti, buna rağmen Başbakan gerginliği sürdürüyordu.

Peki ne oldu da gerilim bir anda aşıldı. Bu konuda tek veri; ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu araması.

Clinton bu telefon görüşmesinde zirvenin önemi üzerinde durdu ve daveti yineledi. Ayrıca Ermeni meselesinde Türkiye’nin hassasiyeti dinlendi ve “anladık” dendi.

Ardından da Başbakan ABD’ye gitme kararını açıkladı; “Konuyla ilgili daha önce Dışişleri Bakanımın, ABD Dışişleri Bakanı ile görüşmesi oldu. Bu konuda bazı olumlu gelişmeler var. Temenni ederim ki, bu olumlu gelişmeler nisan ayında da aynı şekilde devam eder”.

İyi, fakat “olumlu gelişmeler” ne? Başbakan bu kadar hızlı nasıl ikna oldu? Hepsinin yanıtı o telefon görüşmesinde saklı hâla.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,630 defa okundu.