En Sıcak Konular

Çıkmaz denilen sokaktan öyle bir çıkılır ki!

1 Nisan 2010 14:28 tsi
Çıkmaz denilen sokaktan öyle bir çıkılır ki! Bir köşe yazarı bugünkü yazısında, anayasa paketi ve Anayasa Mahkemesi üzerine hayli olası bir senaryo inşa etti. Senaryonun sonunda ise Türkiye'yi çıkmaz bir sokak bekliyordu. iyibilgi olarak biz bu çıkılmaz sokaktan çıktık. Nasıl mı?

Emekli Askeri Hakim Dr. Ümit Kardaş ile yaptığımız röportaj

Can Dündar, bugünkü köşe yazısında şöyle bir çıkarsamada bulundu: "Diyelim ki AKP tam kadro oy verdi ve anayasa değişiklik paketi “kıl payıyla” Meclis’ten geçti. CHP de iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. İlk garabet şu: Anayasa Mahkemesi, kendisini bambaşka bir hale sokacak olan anayasa değişikliğini görüşecek. Yani kendi varlığını masaya yatıracak. Anayasa’yı değiştirmeyi amaçlayan bir teklifin “Anayasa’ya uygun olup olmadığına” bakacak. Bir yerde kendi ipini çekip çekmemeye karar verecek."

Siz bu saptamaya katılıyor musunuz?

Anayasa değişikliğini hangi açıdan inceledikleri belli. Mesele oradan çıkıyor zaten. Anayasa Mahkemesi'nin esas yönünden bir inceleme yapması mümkün değil. Kendi yaptığı zorlama yorum yüzünden bu durum ortaya çıkıyor.

Bahsettiğiniz o yorum neydi?

Üniversitelerdeki kılık-kıyafet serbestliği ile ilgili 2 maddede değişiklik yapılmıştı. (Editörün notu:Anayasa mahkemesi, türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal etmiş ve yürürlüğünü durdurmuştu) Anayasa değişikliğiydi bunlar. Oysa Anayasaya göre,bu maddelerin Anayasa mahkemesince şekil, usül yönünden denetlenmesi söz konusudur. Ama Anayasa Mahkemesi ne yaptı? Yetkisi olmadığı halde, değiştirilemez temel ilkelerin arkasından dolanarak, laik rejime aykırıdır bu değişiklikler şeklinde bir yorum yaptı. Bu açıdan garabeti Anayasa Mahkemesi yaratıyor. Yoksa anayasa değişikliklerine ilişkin bir esastan inceleyip, iptal etme yetkisi yok.

Öyleyse Can Dündar'ın bahsettiği bu garabet durumun ortaya çıkışında yüksek yargının kendi aldığı kararların da payı var.

Sorun oradan kaynaklanıyor. Fiili durumda, hukukun dışına çıkılırak, askıya alınarak, zorlama yorumlarla kendilerine yetki itaf etmiş oluyorlar.

Peki bu durum çıkmaz bir sokak mı?

Böyle bir durumda çıkmaz haline geliyor.

Sizce nasıl kurtulabiliriz bu çıkmazdan?

Bundan kurtulmanın tek yolu var: Yepyeni bir anayasa yapmak. Bu paket halinde anayasa değişikliği gibi değil bu. En baştan yapılacağı için bunun denetimi yok. Yeni bir kurucu irade, yeni bir kurucu meclis...

Peki hükümete yönlendirilen "mutabakat aramıyorlar" eleştirisi, bu önerdiğiniz yeni süreçte nasıl aşılabilir?

Toplumsal mutabakat gerekiyor, katılım gerekiyor yeni anayasa için. Ancak bu mutabakat lafından anladığımız şey şu: Siyasiler gidecek, kurumlarla anlaşacak, orduyla anlaşacak, yargıyla anlaşacak. İşte siyasi partiler kendi aralarında anlaşacaklar...Öyle değil. Toplumun içersinden anayasa tartışmasını başlatmak. İlkeleri toplum içersinden çıkarmak. Örneğin İspanyol Anayasası, Güney Afrika Anayasası...Bunlar böyle oldu. Siz hükümet olarak bunu teşvik edeceksiniz. Her tarafa afişler asacaksınız. Anayasa nedir, neleri belirler, anayasada nelerin olmasını istiyorsunuz. Bunları soracaksınız. Bireyler kendi görüşlerini dilekçelerle, sözlü beyanlar gönderecek. Toplumun içinde tartışılacak. Toplumda bir anayasal bilinç üretilecek.

Bunun için siyaset ve devlet ile toplum arasında yeni iletişim kanallarının üretilmesi gerekir mi?

Yeni kanalların üretilmesi gerekiyor. O kanallar üretildikten sonra belirli sayıda ilkeler tespit edeceksiniz. "Biz vatandaşlar olarak farklılıklarımızla bir arada, barış içersinde, hukuk güvenliği altında, devleti de böyle bir aygıt olarak düşünerek şu ilkeler çerçevesinde yaşamak istiyoruz." Bu bir toplumsal mutabakat ve irade olarak ortaya çıkacak, siz onu maddeleştireceksiniz. En marjinal insanın bile anayasa hakkında bir şeyler söylediği bir ortam yaratmak. O zaman anayasaya halk sahip çıkar. Yoksa bizde olduğu gibi hiçbir bilinç ortada yokken, yukarıdan birileri gelip "al sana bu kadar hak" der, sonra "yok sana fazla geldi, ver bunun yarısını" diyebilir.Vatandaş tartışmasına katıldığı bir metni daha bilinçli olarak savunur ve benimser. Bir tartışma konusu olmaktan çıkar.

Kısaca, siyasiler kanalları kurmalı, vatandaş katılmalı diyorsunuz. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi bunun gerçekleşmesi için bir vatandaş sorumluluk bilinci gerekiyor. Bu bilinç ortaya nasıl çıkartılacak?

Kampanyalarla, propagandalarla, vatandaşı teşvik edecek söylemler ve sloganlarla...Zaten bir kesim hazır. Yani anayasanın ne anlama geldiğini anlatmak gerekiyor vatandaşa. Vatandaş, "yukarıda birileri yapıyor" diye bakıyor. Halbuki bunun oluşma sürecine, fikirleriyle, istekleriyle, özlemleriyle, talepleriyle katılmaları lazım. O zaman topluma ait olur.

Peki bu bahsettiğiniz süreç içersinde, ilkelerin tespitinde, vatandaşın isteklerini yansıtması mevzuusunda fikirler-arası, ilkeler-arası bir çatışma çıkarsa? Yani mutabakat adına yola çıkılıp, mutabakat sağlanamayabilir mi?

Hayır. Netice itibariyle bir takım genel ilkelerin yansımasından bahsediyoruz. Bu insanlar için önemli. İlke oldukları için de evrensel olacaktır. İnsan hakları ve özgürlükleri temelinde düşünülecektir. Evrensel oldukları için de çatışma olmaz. Devlet ne şekilde organize edilirse, bu ilkeler korunabilir, esas onun tartışması olacaktır.

Bu söylediklerinize birileri kalkıp, toplumumuz bu kadar gelişmiş değil derse? Biliyorsunuz konu ne zaman demokrasi olsa, "bizim toplumumuz henüz o kadar gelişemedi ne yazık ki" diye başlayan "uzmanlarımız" var.

Bunun gelişmişlikle ne alakası var. Kime sorsanız, "farklıklıklar içersinde barış içinde yaşayalım mı", buna itiraz edecek ne bulabilir? Bunun için niye gelişsin? Türkiye'yi idare eden, okumuş, siyasetçi, hukukçu, profesör çok mu gelişmiş? Yani Türkiye'nin sorunu halkla alakalı değil. Bizim sorunumuz okumuş kişilerle alakalı. Profesör olmuş, hukukçu olmuş, gazeteci olmuş, köşe yazarı olmuş insanların gelişmişliğine baktığınız da hiç gelişmemiş olduklarını görüyorsunuz.

Demokratik açıdan mı bu gelişmemişlik hali?

Tabii ki. Şablonlarla bakan, ideolojik düşünen, bir takım kalıpların dışına çıkamayan... Korku ve paranoyalarla debelenen ve onları çevresine yayan... Bir takım rant ve çıkar ilişkileri de var tabii. Elitlerde sorun var. Halkta bir sorun yok. Gidin Güneydoğu'ya, oradaki köylü vatandaşlarla konuşun, elliye katlar oradaki profesörleri siyasi bilinç olarak.

www.iyibilgi.com röportaj



Bu haber 4,194 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,011 µs