En Sıcak Konular

Hangi 'Gazeteci'yi tercih edersiniz?

26 Mart 2010 07:47 tsi
Hangi 'Gazeteci'yi tercih edersiniz? Ehven-i şer...iyibilgi özel

Reha Muhtar ve Mehmet Ali Birand, "belli bir konu" üzerinden başlattıkları keskin bir tartışmayı,  mesleki, gazetecilik tartışmasına (doğal saymak gerekir) yükselttiler.

Tartışmayı/atışmayı başlatan konu elbette önemli.. Fakat iş başka bir yöne kaydı ve hem sektör içi konumları yüzünden meslesi “anektod”lar ortaya getirilmeye, hem de “gazetecilik başarıları” sayılıp, dökülmeye başlandı.

Bu noktada hayli gecikmiş bir tartışmayı başlatmak gerekiyor belki de. O tartışma “gazetecilerin” kendi meşreplerine göre “gazetecilik türü” oluşturmaları.

Bu bağlamda Muhtar’ın mı yoksa Birand’ın mı “gazetecilik” açısından daha ehven-i şer olduğu ortaya konulmalı. Fakat bunu yapan da artık “izleyici” olmalı.

Her türlü geçmişin yargılandığı, tartışıldığı günümüzde; yaşı belli bir olğunluğa erişmiş Türkiye vatandaşı herkes, şu veya bu şekilde Birand veya Muhtar medyatik-etkisine uğradığından, bunun sonuçlarından memnun mu muzdarip mi olduğunu artık söylemeli!

Mehmet Ali Birand çok uzun zamandır bu mesleğin içinde yer alıyor. Üstelik bu yer alış bir ritm, süreklilik izliyor. Yani Birand manidar bir süre, kendini unutturacak bir süre ortadan kaybolmadı.

Halkın önündeydi ve süreç TRT’li yıllara kadar uzanıyor. On yıllar sonra gelinen nokta ise Birand’la Kanal D haber’in Türkiye’nin en çok izlenen ana haber bültenleri içinde-buraya dikkat-“hâla” ilk iki içinde olması.

“Hâla”nın anlamı şu; zaman zaman çeşitli vesilelerle ve hatta uzun dönem rating alabilir programlar, ama Birand bunu istikrarlı biçimde yapıyor. Konuya kendi kurumu açısından bakıldığında, sanki istense başka yönetici bulunmazmış gibi, CnnTürk de ona bağlı bulunuyor.

Peki bunlar Birand’ı Muhtar'a göre daha yukarı mı taşıyor? Elbette değil. Muhtar ile Birand arasında bir karşılaştırma adına şu anki durumu söylüyoruz.

Birand’in bu denli uzun süre popüler olması, bir tür “Mehmet Ali Erbil” etkisi de yaratmış durumda kamuoyu nezninde. Nasıl Erbil, ne yaparsa yapsın izler tarafından “mahallenin haylaz çocuğu” olarak algılanıyor, üst üste boşanmaları sonrası bile, “E kız bilmiyor muydu Mehmet’i, aferim oğluma iyi yapmış” edasıyla karşılanıyorsa…

Birand’ın her ama her akşam bir haber bülteni süresince sayısız defa yanlış söylediği cümleler de neredeyse artık duyulmuyor. Spikerlik bir tarafa normalde bir “anchorman”in virgül hatası bile yapması eleştirilmeliyken, (Bakınız Uğur Dündar) TRT’nin ağdalı üslubuyla büyüyen toplum kesiti için bile Birand sular seller gibi konuşuyor. Ama bu da Birand'ın değerlendirilmesi için yetersiz ve hatta önemsiz bir not.  

Peki ya Muhtar? Onun bu konuda söyleyecek veya en azından Birand’ı yerecek-ki zaten yapmıyor böyle bir şey-durumu yok. “Muhtar gafları” olarak literatür oluşturmuş bir “anchor”un söyleyecek lafları da olmamalı zaten.

Fakat konu Muhtar olduğunda eleştiri dozu biraz da yukarı çekilmeli. Reha Muhtar’ın rating rekortmeni olarak ana haberin başında bulunduğu dönem ne yazık ki, kamusal etki ve daha ileri giderek mesleki etki açısından pek iyi bulunamaz.

“Halk ne ister” mantığı üzerine sivriltilen ve herhangi bir temel çerçeveye oturtulmayan haber biçimi ne rating alırsa alsın, ne birincilik getirirse getirsin iyi bir fikir değildi. İyi bir fikir olmadığını bugün görüyoruz zaten. Hangi imkan ve olanaklarla bir ana haber bülteninin başına bugün geçerse geçsin "aynı metod"la başarılı olması imkansız görünüyor Muhtar'ın.  

O bir dönemdi ve eğer Muhtar'ın bir başarısı varsa-kendisi için-o süreci iyi okumasıydı. Okudu da.

Dediğimiz gibi etkileri de kötü oldu. Sadece izleyen açısından değil mesleğe bakış açısından da. Hatta genç gazeteciler açısından da. O dönemde bir çok Televizyon gazetecisi ve adayı, “haa, demek böyle yapılması lazım” diyerek bu rüzgara kapıldı.

Ama öyle yapılmamalıydı. Esasen bu akademik tartışmalara da sıkça konu olmuş bir mesele ve “habercilik/gazetecilik” prensiplerini yıprattığı, Muhtar’ın ise bunu “stratejik” bularak uyguladığı kabul edilmeli.

Birand da mesleki hayatı boyunca ağır tartışmalara girdi, sert eleştirilere uğradı. TRT ile arasında yaşanan akçeli bir konunun gündeme taşınması, örneğin Emin Çölaşan tarafından sık sık gündeme getirilerek-zaman zaman başkaları tarafından da tekrarlandı-belli bir imaj kaybı yarattı.

Öte yandan hem yazılarıyla hem TV programlarıyla (32.Gün) eliyle yarattığı söylemin taraftarı da oldu karşı çıkanı da. Bu da doğal kabul edilmeli. (İçerik eleştirisi yapmadan söylüyoruz. (Yoksa konu çook uzar!)

Fakat Birand aynı zamanda gazeteciliği kendi bakışıyla yorumladı da. Bu da normal sayılabilir. Yani yorumlama hakkı. Ama bu gazetecilik hırsı (çoğu zaman iyidir) habere ulaşmak adına kimi ilkelerin esnetilmesi, bu esnekliğin ise meslek içinden tolere edilmesi kabulünü getirdi.

İşte son tartışmalarda Muhtar’ın Birand’a karşı ileri sürdüğü, “Birand askerlere beni de kullanın dedi” iddiasının temeli bu aslında.

Buradaki “kullanın” ifadesi netameli bir kelime: Muhtar’ın bakış açısıyla “kullanmak”, kaynağın getirdiklerini “sormadan, sorgulamadan, haber olsun da çamurdan olsun, gazeteci kimliğini ayak altına alarak, kalemini kullandırtmak manasına okura sunuluyor. (Reha Muhtar'ın bunu beğenmediğini ve haliyle yapmadığını kabul ediyoruz, yapmamış olması gerekiyor. )

Birand açısından “kullanılmak” ise; haber kaynaklarının hepsine açık olmak, nereden gelirse gelsin-kimi zaman terör örgütü başkanı ile söyleşi yapmak olur kimi zaman önemli bir devlet görevlisiyle-haberi almak, ama denetlemek, ve yayınlamak anlamına.

Bunlar dışında ne Muhtar ne de Birand yazdıkları/söyledikleri, neden yazdıkları ve neden öyle yazdıkları konusunda eleştirilmekten zaten muaf değiller. Ama burada yorumlanan o değil.

Esasen herkese göre belli türlerde gazetecelik var mıdır, hangisi iyidir, Birand gazeteciliği, Muhtar gazeteciliği diye ayrı şeyler mi vardır, bunlar iyi midir yoksa büyük harflerle “GAZETECİLİK” yazıldığında ikisi de mi duvara çarpar, bu tartışılmalıdır. Yani bu mânada “fikirleri” ile ilgili değil bu tartışma.

Siz hangi “gazeteci”yi tercih ederdiniz?

İlk satırlarda yazdık ya.. İkisinin de kendisine göre günahları sevapları olabilir. İşin tabiatı da bu zaten. Sorumuz “ehven-i şer” olarak.

Biz de fikrimizi söyleyelim: Reha Muhtar’ı seçmezdik.

Çünkü Birand bir çok şey yüzünden eleştirilebilir. Ama artık net biçimde söylenmesi gerekiyor ki, “Reha Muhtar tipi gazetecilik” bizim açımızdan çok beğenilir, hatta hiç beğenilir bir şey değil.

Olmamalıydı, oldu. Unutmaya çalışıyoruz, yenilere baştan öğretmeye çalışıyoruz.

www.iyibilgi.com



Bu haber 1,452 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,314 µs