Stratejik Vizyon ne demek?
0 0 0000 00:00 tsi
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice geçen hafta Türkiyeyi ziyaret etti. Bu ziyaretin, ABDnin Irakı işgalinden bu yana sorunlarla karşılaşan Türk - Amerikan ilişkilerinin sağlıklı bir temele oturtulması yolunda bir adım olduğu anlaşılıyor.
Ziyaretten çıkan belki en önemli sonuç, iki ülke dışişleri bakanlıklarının üzerinde bir süredir çalıştıkları Stratejik Vizyon belgesi olacak. Stratejik Vizyon ne demek?
Benim anladığım şu: Soğuk Savaş sonrasında önemini kaybedeceği ileri sürülen Türk-Amerikan ilişkileri, Birinci Körfez Savaşından sonra yeniden önem kazandı. Bir önceki ABD Başkanı Bill Clinton 1999da, önce Başbakan Eceviti Washingtonda ağırlarken, sonra Ankarayı ziyareti sırasında Türk - Amerikan ilişkilerini pek çok alandaki işbirliğini ifade eden Stratejik Ortaklık kavramıyla nitelendirdi. Türkiyenin Irakın işgalinde ABD ile işbirliği yapmaması üzerine Stratejik Ortaklık kavramı kullanılamaz oldu; her şeye rağmen devam eden işbirliği, Enhanced Partnership / İlerletilmiş Ortaklık kavramıyla anılmaya başladı. Fakat iki ülke arasındaki ilişkilerin tanımı yapılmadığı için, iki ülke arasındaki ilişkilerin niteliği, Irak, PKK, Hamas, İran gibi tek tek konulara göre tanımlanmaya başladı.
Bunun sakıncalarının giderilmesi için, işbirliğinin genel çerçevesinin, üzerinde anlaşılacak bir metin ile tarif edilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Bu metin imzalanmayacak, hukuki bir bağlayıcılığı olmayacak, ama kamuoyuna açıklanacak bir referans kaynağı olacak. Gerçekte Türkiyenin Rusyadan Tunusa kadar uzanan birçok ülke ile ikili ilişkilerini düzenleyen ve eylem planı olarak anılan belgeler mevcut. Ancak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin stratejik niteliği, bu belgenin Stratejik Vizyon belgesi olarak anılmasının gerekçesi. Yakında açıklanması beklenen bu belgenin belki en temel yararı şu olacak: İki ülke arasındaki üst düzey temaslar belirli bir düzene bağlanacak, danışma mekanizmaları güçlendirilecek ve böylelikle ilişkilerde sürprizlere yer kalmayacak.
Üst düzey dışişleri yetkililerinin verdiği bilgilere göre, Riceın İranla ilgili olarak Ankaraya verdiği mesajlar şunlar: Askerî seçeneği elde tutuyoruz; ancak İrana saldırmak gibi bir kararımız yok. Esas amacımız İranın nükleer silahlanmasını önlemek için oluşan uluslararası ittifakla birlikte davranmak. Ankaranın Ricea mesajları ise şunlar olmuş: İranın nükleer silah edinmesini kesinlikle istemiyoruz; ama nükleer enerjiden yararlanma hakkı vardır. Uluslararası toplulukla birlikte davranmaya hazırız; fakat İranın komşumuz olması nedeniyle hareket alanımız sınırlıdır. Yaşanan krizde ne askerî müdahale, ne de yaptırımlar netice verebilir; doğru olan Tahranla diyalog yoluyla netice alınmaya çalışılmasıdır. Yalnız İranın nükleer silahlanmasının önlenmesi değil, bütün bölgenin nükleer silahlardan arınması hedef olmalıdır.
Türk - Amerikan ilişkilerinin sağlıklı bir temelde yürümesinde elbette ki her iki ülkenin de yararı var. Irakın işgali dolayısıyla yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, Ankara kadar Washingtonun da ilişkilerin düzeltilmesine önem vermesinin nedeni, muhakkak ki büyük ölçüde örtüşen değerler ve çıkarlar. İki başkent arasında uyumsuzluklara ve sürprizlere mahal bırakmayacak danışma mekanizmalarının kurulması ileriye dönük olumlu bir adım. Ne var ki Washington, Türk kamuoyundaki itibarının yerlerde sürünmesinin sorumluluğunu hâlâ Türk hükümetinin ilişkilere sahip çıkmamasına ya da Türk medyasındaki anti-Amerikanizme yüklüyorsa, fena halde yanılmaya devam ediyor. Eğer Türkiye kamuoyunda Washington, görülmemiş ölçüde büyük bir itibar kaybına uğramışsa, bunun nedenini Irakta öldürülen on binlerce masum insanın vebalinde, Abu Gurayipdeki işkencehanelerde, Guantanamodaki hukuksuzluklarda, PKKnın yalnız Kandil Dağında yuvalanan militanlarında değil Bağdata kadar bütün Iraka yayılan faaliyetlerinde aramalı.
Bu haber 286 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle