28 Şubat'ın başındaki isim kim? | " /> 28 Şubat'ın başındaki isim kim? | "/>

En Sıcak Konular

28 Şubat'ın başındaki isim kim?

1 Mart 2010 08:50 tsi
28 Şubat'ın başındaki isim kim?

28 Şubat döneminde hapse atılan Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 13 yıllık suskunluğunu bozdu.

28 Şubat süreci, bir anlamda onun 10 Kasım 1996’da yaptığı konuşma ile başladı. Bu konuşma ona pahalıya mâl oldu, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe belediye başkanlığı koltuğundan oldu, cezaevine girdi ve siyasi hayatı noktalandı. 28 Şubat’ın en önemli aktörlerindendi ama o gün bugündür sessiz. “Acaba ne yapıyor” diye merak edip, aradım ve konuştu. Anlattıkları 28 Şubat sürecinde siyasetçilerin yaşadığı “kâbus gibi günlerin” özeti adeta. Bir hükümetin alaşağı edilişinin öyküsü. Milletin oyu ile Meclis’e girip çoğunluğu elde eden Refah Partisi ile atanmışlara ve güç odaklarına baş kaldırıp koalisyon kuran DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in eski liderinin koordinatörlüğünde nasıl cezalandırıldığını da Karatepe’den dinledim.

Seda Şimşek'in röportajı:

** 28 Şubat sürecinin fitilinin sizin 10 Kasım 1996’da yaptığınız konuşmada söylediğiniz ‘’Törenlere içim kan ağlayarak katıldım. Beni sakın laik sanmayın’’ sözlerinizle ateşlendiği değerlendiriliyor.

Bu Türkiye’nin siyasi rejimi ile alâkalı bir sorun. Benim konuşmam o kadar da önemli değil. Ben o güne kadar hep konuşuyordum, ondan sonra da daha keskin konuşmalarım oldu. O konuşmayı yaptıktan sonra hep kendime hayret etmişimdir, “Ne kadar önemli bir insanmışım. Ne kadar tehlikeli sözler söylemişim” diye...

O SÖZLERİ SÖYLEMEDİM

**  ”Törenlere içim kan ağlayarak katıldım. Beni sakın laik sanmayın” gibi sözleri, bunları bile bile niye söylediniz?

Ben o sözleri söylemedim. Laiklik meselesini başka bir bağlamda söyledim. Bir gün önce, 9 Kasım akşamı yapılan bir toplantıda, valinin, rektörün, ildeki A protokolü dediğimiz kişilerin bulunduğu bir toplantıda, generaller yakında darbe olacağını, Tayyip Erdoğan ile Melih Gökçek’in görevden alınacağını ifade ettiler. Ben de “Onları alacaksanız, beni de alırsınız, bana da ceza verirsiniz” dedim. Bu sözün sahibi bana “Yok, sizi almayız, çünkü siz laiksiniz” dedi. Ben o söze karşı tepki olarak o ifadeyi kullandım.

** Aslında laik misiniz?

Kişisel olarak insanların istedikleri gibi inanmaları ya da inanmamaları hakları olduğuna, herkesin inandığı gibi yaşama hakkı olduğuna, buna göre kişisel hayatını, sivil hayatını düzenleme hakkı olduğuna inanıyorum. Ben laikliği benimsemiş bir insanım.

KAYSERİ’YE ÖZEL PROGRAMLAR

** Generaller mi karar veriyor, Tayyip Bey ile Melih Bey’in görevden alınacağına?

Sadece bir kişi değildi, birkaç kişiydiler. Bu sözle neyin kastedildiği, çok açık. Darbe olduğunda insanlar nasıl cezalandırılırsa öyle cezalandırılacaklar. Ama, 28 Şubat sürecinin cezalandırma prensibi değişik oldu. O güne kadar olmayan şekilde yargı gündeme geldi. Hukukçular, özellikle yüksek yargıçlar topluca Ankara’da Genelkurmay’a davet edildiler ve brifing aldılar.

** Hakkınızda konuşmanızdan ötürü soruşturma açılınca, dans etmeniz, Atatürk rozeti takmanız bir pişmanlık ifadesi miydi?

Atatürk rozetini ben her zaman takarım, bugün de takarım Beni en çok rencide eden bu konudur. Ben keyfimden çıkıp dans filan etmedim. Kayseri’de bu olay cereyan edince, Kayseri’ye yönelik özel programlar yapmaya başladılar. Ankara’dan bir Atatürk treni kalkmıştı, gidip bu treni istasyonda karşıladık. Yine, garnizon komutanı, generaller, vali, belediye başkanı, rektör var. Akşam da kültür merkezinde bir opera vardı. Operanın adı “Öylesine bir opera.”

YAKINLARIM ÇOK ACIMASIZDI

Operanın bir sahnesinde “Hayat mı opera, opera mı hayat” diye bir bölüm var. Sahneden inen oyuncular ön sırada oturan valiyi ve eşini, rektörü, bütün protokolü kaldırıyor, bir kere dönüyorlar, oturuyorlar. Sıra bana geldi. Beni de bir hanım tuttu elimden kaldırdı ve bir defa döndük ve oturdum, hepsi bu kadar. Söylediklerine göre dans etmişim, ben nasıl dans ettim onu anlamadım. Sonra o hanıma da soruyorlar, “Kimi dansa kaldırdınız” diye, o da “Sırada kim varsa ben bilmiyorum ki, ben oyunumu oynuyordum” diyor. Bu oyunun bir sahnesiydi sadece...

** Ama, bu konuda da çok eleştirildiniz.

Sadece siyasi rakiplerimiz, karşımızdakiler değil de kendi çevremden insanlar da ne kadar acımasız olduklarını gösterdiler, çok acımasız davrandılar. Eşimle oturuyordum, bize yaklaşırlarken doğrusu kalkmayı da düşündüm, yani onun doğuracağı neticeyi düşündüm. Arkamızdan “Bak bak yeniden göze girmek için dans etti” diyeceklerini hissetmiştim, çünkü yargılamam devam ediyordu. O anda acaba terk etmek mi daha kötü, bu mizansene katılmak mı daha kötü olur diye düşündük. Orada kalmayı, programa devam etmeyi uygun gördük.

Mahkemeye bile kilit vurdular

** Sizinle ilgili süreç nasıl gelişti?

Konuşmamdan sonra benimle ilgili dava açıldı, Kayseri’deki mahkeme benim hakkımda takipsizlik kararı verdi. Benimle ilgili takipsizlik kararı veren mahkemeyi 1 hafta sonra kapattılar. Mahkeme tamamen kapandı. Mahkeme başkanı bana geldi “Hocam bizi kapattılar. Bizi Ankara’ya bağladılar. Bir araç verirseniz dosyalarımızı yükleyip Ankara’ya götüreceğiz” dediler, “kamyon mu istersiniz, otobüs mü istersiniz” diye sorduk, “Otobüs olursa dosyalarımızı koltuklara koyarız” dediler. 2 otobüs verdik, dosyalarını, bütün malzemelerini otobüse yüklediler ve Ankara DGM’ye getirdiler. Sonra, benim Kayseri’deki dosyam Ankara’ya intikal etti. 5 ay sonra Kuşadası’nda yaşayan bir avukat Ankara DGM’ye itiraz etti, “Şükrü Karatepe’nin konuşması bir Türk vatandaşı olarak beni rencide etti. Takipsizlik kararına itiraz ediyorum” dedi. Bunun üzerine Ankara DGM benim dosyamı görüşülmek üzere en yakın DGM olan İstanbul’a gönderiyor. İstanbul DGM’de bir hafta sonu nöbetçi yargıç da “suçsuzsa beraat eder” diyerek, benim yargılanmama karar veriyor.

Yargılanmadan mahkum edildim

** Darbe yemiş bir anayasa hukukçusu olmak nasıl bir duygu?

Ben yargılanmadan mahkûm edildim, hiç yargılanmadım. Savunmam yapılmadı. Gıyabi tutuklandım. Arkadaşlarım tutuklanmam için belediyeye polislerin geldiğini bana haber verdiler ve ben belediyeyi terk ettim, değişik bir yoldan, Yozgat üzerinden Ankara’ya kadar gelip, mahkemeye teslim oldum. Mahkeme gıyabi tutuklamayı, vicahiye çevirdi. Yani yüzüme karşı tutukladığımı söyledi, sonra erteledi. Bir süre sonra yargılamam yapılacaktı. Terslik ya da denklik olacak ya, Ankara’da mahkemem var, aynı gün Demirel belediyeyi ziyaret edecek. Üstelik belediyenin yaptırdığı kültür merkezinin temelini atacak. Bunun üzerine avukatlarım Cumhurbaşkanlığı’nın amblemi üzerinde bulunan devletin resmi davetiyesini ekleyip, yargılamamızın erken yapılması ya da bir başka güne ertelenmesi için dilekçe verdiler. Ama, ben orada Cumhurbaşkanı’nı ağırlıyordum, Anadolu Ajansı benim ceza aldığımı geçti. Ben yargılanmadan mahkûm oldum. Yargıç dosyayı açıyor, “Sanığın dosyada mazeret dilekçesinin olduğu görüldü” diyor geçiyor, dilekçemle ilgili bir karar vermiyor. Yasaya göre bu dilekçenin okunması, dilekçenin kabul edilmesi ya da reddedilmesi, neden reddediliyorsa gerekçesinin yazılması lazımdı.

28 Şubat Çiller’e karşı yapıldı

** Sizce 28 Şubat bu kesime karşı mı, Erbakan’a mı, Çiller’e mi karşı yapıldı?

28 Şubat sürecinin başında, işin koordinatörü olarak Demirel vardı. Bu anlamda birinci derecede darbe DYP’ye yapıldı. Çünkü, Demirel önce Çiller’i cezalandırmak istiyordu, bitirmek istiyordu. Netice olarak evet Erbakan’ın partisi kapatıldı, kapanan parti tekrar kuruldu, ama DYP o zaman bölündü ve bir daha ayağa kalkamadı. Neticeleri, hatta amaç bakımından ben darbenin öncelikle DYP’ye ve Çiller’e yapıldığını düşünüyorum. “Sen bize yardımcı olman gerekirken, böyle bir tutum içine girmemelisin, Refah’la nasıl iktidar kurarsın, bizim söylediğimiz gibi nasıl yapmazsın” diye en çok Çiller’e kızıyorlardı ve en çok onu cezalandırdılar.

Yargı kötü sınav verdi

** Türk yüksek yargısı maalesef 28 Şubat’ta çok kötü bir sınav vermiştir. Tamamen rejime müdahale eden, yasal olmayan, yetkili olmayan güçlerin amaçlarına hizmet etmiştir. Bugünlerde yargıçlarla ilgili yine aynı görüntüyü izliyoruz ve bunun daha ciddi bir mesele olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

 

YAHYALI’DA KADINLAR KOĞUŞUNDA KALDIM...

28 Şubat sürecinin zalimliklerini yaşadığını söyleyen Karatepe, “Cezaevi benim için çok mutlu geçmiştir. Kadın mahkûm olmadığı için kadınlar koğuşunu bana verdiler” dedi.

** Yahyalı Cezaevi’ne girdiniz, nasıl geçti günleriniz?

Zaman zaman orayı özlüyorum. Ceza alsam da ceza evine girsem şeklinde değil ama, öyle bir arınma dönemi bir daha mümkün olsa da yaşasam diye arzu ediyorum. Çünkü, dışarıda üstüme çok geldiler.

** Nasıl üstünüze geldiler?

Bu 28 Şubat sürecinin zalimliklerini çok yaşadım. Bir gün televizyonda vatandaş bilincinden söz ediyorum. “Sanıldığı gibi bu şehrin sorumluluğu sadece burada yaşayan 5 generale ait değildir, sadece valiye, belediye başkanına ya da devlet memurlarına ait değildir. Bütün vatandaşların bu şehre karşı sorumluluğu vardır” diyorum. “Sen akşam orada generallere hakaret ettin” diyorlar. Çünkü, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından bir kesim olarak görmüyorlar. Sonra bir savcı geldi, Kayseri’de benimle ilgili durmadan dava açıyor.

** Her seferinde ifade verdiniz

Keyifle gidiyorum, “Niye böyle konuştun” diyor. Hocayım, kanunların ruhundan başlıyorum, Solon’dan devam ediyorum, bir saat konuşuyorum, adam ikinci sorusunu soruyor öğle oluyor, üçüncü sorusunu soracak ofluyor, pufluyor... O istiyor ki üç cümle bir şey söyleyeyim, özür dileyeyim. Savcı sorgulamaktan yoruluyor. Bir gün bu adamcağız, “Sizden rica ediyorum, lütfen hiç konuşmayın. Bana emir verildi. Siz nerede ağzınızı açar, bir cümle söylerseniz, ben sizinle ilgili soruşturma yapacağım. Adliyeye davet edeceğim. Lütfen konuşmayın” dedi. Böyle bir ortamda biz belediye başkanlığı yapıyorduk. Sinirlerimiz gerilmişti.

** Cezaevine girince o nedenle “Kurtuldum” mu dediniz?

Tabii, cezaevi benim için çok mutlu geçmiştir. Politik mahkûm olduğum için, yönetmelik gereği diğer mahkûmlardan ayırdılar. Kadın mahkûm olmadığı için kadınlar koğuşunu bana vermişlerdi.

Şükrü Karatepe kimdir?

Şükrü Karatepe, 1949’da Kayseri’de doğdu. 1973 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1983 yılında siyaset bilimi doktoru, 1989 yılında Anayasa doçenti oldu. 27 Mart 1994’te milletvekili seçimleri ile birlikte yapılan yerel seçimlerde Refah Partisi’nden Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Kayseri’de 10 Kasım 1996’da yaptığı konuşma nedeniyle Ankara 1 No’lu DGM’de yargılanarak, 1 yıl hapis ve 5 yıl siyaset yasağı cezası aldı. 24 Nisan 1998’de cezaevine girdi. “Darbeler, Anayasalar ve Modernleşme”, “Tek Parti Dönemi”, “Anayasa Hukuku’na Giriş” gibi eserleri bulunmaktadır. İngilizce bilen Karatepe, evli ve üç çocuk babası.

Bugün



Bu haber 1,583 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,451 µs