En Sıcak Konular

Balyoza karşı devreye girdiler

1 Mart 2010 08:36 tsi
Balyoza karşı devreye girdiler O isimler tekrar sahnede...

Balyoz operasyonu ve ardından gelen tutuklamalarla ilgili “Türkiye’yi böldü” lafını çok duydunuz gazete başlıklarında. Peki Balyoz’un “Washington’ı böldüğünü” söylesem şaşar mısınız?
Birkaç gündür sürekli telefondayım. Türkiye’yi sarsan depremle ilgili ABD başkentinde ulaşabildiğim gazeteci, uzman veya yetkililerle konuşmaya çalışıyorum.

Tabii yüzlerce kişiden söz ettiğimi sanmayın. Ne Amerikan kamuoyu ne de hükümet, Balyoz’la yatıp kalkmıyor. Economist’teki son haftalarda çıkan iki analiz dışında Amerikan medyasında henüz çok yankı uyandıran bir yazı çıkmadı. (Bizim gazetelerdeki büyük yangınla aktarılan alıntılara rağmen Amerikan basınında çıkan yazılar henüz ufak sayılabilecek iç sayfa haberleri). Çünkü Amerikalılar dış politikada İran ve Afganistan; içerde ise Obama hükümetinin en büyük baş ağrısı haline gelen sağlık reformuna odaklı.

Peki ya Türkiye? Türkiye deyince Washington’da sayıları 20 ya da 30’u geçmeyecek bir avuç insandan söz ediyoruz. Bunlar ben kendimi bildim bileli aynı yüzler: Emekli büyükelçiler, Kongre, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon gibi çeşitli kurumlarda Türkiye masasında çalışanlar ya da Washington’daki meşhur think-tank denilen düşünce kuruluşlarındaki uzmanlar. Hafta sonu aradığımda neredeyse herkes, “yazılmamak kaydıyla” diye söze başladı.

Öncelikle şunu gördüm; Balyoz’un detayları, Ergenekon’dan Kafes’e sürekli medyada çıkan darbe planları bizler için ne kadar kafa karıştırıcıysa Amerikalılar için de o ölçüde karmaşık. Konuştuklarım detayları karıştırıp, arada sorduğum soruya cevap vereceklerine bana “hangi plan hangisiydi?” diye soruyor.

Özetle Washington’da iki kamp var. Birincisi, son yaşananları Türk “demokrasisinin doğum sancıları” olarak görenler. Bu kesimden konuştuğum insanlar, tutuklamalar ve telefon dinlemelerde bazı hukuk ihlalleri olsa da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin normal bir demokraside olması gerektiği yere çekilmesinin Türkiye için olumlu olduğu düşüncesindeler. Bu anlamda AK Parti’nin doğru yolda ilerlediği, bu yolda Washington’ın desteğini hak ettiği görüşü var. Eski ABD elçileri Mort Abromowitz, Marc Grossman, Türkiye uzmanları Henri Barkey, Ömer Taşpınar ve Graham Fuller’ın bu kampa ait olduğunu varsayabiliriz.

Kendini bu kesime yakın hisseden bir isim, “AKP yüzde yüz melek değil tabii ama acılı da olsa bazı reformların yapılması şart. Uzun vadede Türk demokrasisi için daha iyi yaşananlar” dedi.
İkinci görüş ise, Balyoz operasyonu ve askere yönelik şu zamana kadar yapılan saldırıların demokratikleşme değil iki güç arasında “hesaplaşma” olduğunu, bütün bunların Türkiye’de AK Parti’nin gittikçe otoriterleştiği bir sistem yaratacağı kaygısıyla hareket ediyor. Bu grubun en yüksek sesli temsilci Washington Enstitüsü uzmanlarından Soner Çağaptay olsa bile, eski ABD elçisi Eric Edelman, Michael Rubin, Zeyno Baran, Alan Makovsky gibi isimlerin sessiz kalsalar da bu görüşte olduklarını varsayabiliriz. İki hafta önce Economist dergisine konuşan Edelman “Eğer Türkiye’de dengeli bir siyasi sistem ve hükümetin dönüşümlü olma ihtimali olsaydı, ordunun güçten düşmesi konusunda daha iyi hissetmek mümkün olurdu” diyordu.

Bu hafta Newsweek ve Foreign Policy’de iki sert yazıyla Balyoz konusunda kaygılarını dile getiren Soner Çağaptay ise, ilk defa İngilizce medyada bu denkleme Fethullah Gülen cemaatini de sokuyordu.

Peki bu kamplaşmada Obama yönetimi hangi safta?

Anladığım kadarıyla Obama hükümeti, Türkiye’deki bu kavganın içine girmek, herhangi bir tarafı tutuyor gibi gözükmek istemiyor. Evet, Ak Parti’nin bazı uygulamaları, hükümetten medyaya yönelik ağır eleştiriler, telefon dinlemeler konusunda bazı kaygılar var.

Ancak Obama-Erdoğan yakınlığı çerçevesinde Türk-Amerikan ilişkilerinin yakaladığı olumlu ivmeyi bozmak istemiyorlar. Washington ayrıca İran’a yönelik yaptırımlar ve füze kalkanı konularının uluslararası gündeme oturduğu bir dönemde, BM Güvenlik Konseyi’nde oturan Ankara ile arayı bozmak istemiyor. Bu iki konuda da Ankara’dan beklentiler var.

Amerikalılar, her zamanki gibi pragmatist. Güçlü gözüken tarafla arayı açmak, 28 Şubat’ta olduğu gibi Türkiye’nin iç dengelerinde bir faktör gibi gözükmek istemiyorlar.

Çünkü Washington’dan bakıldığında seçim arifesindeki Türkiye’de AK Parti hâlâ 2011’de hükümet kurma ihtimali en en yüksek aktör gibi gözüküyor.

Aslı Aydıntaşbaş / Milliyet



Bu haber 1,594 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,781 µs