İşte Türkiye'deki asıl iç tehdit

2 Şubat 2010 08:04 tsi
Başbakan Erdoğan'ın 'Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni değiştireceğiz' açıklamasını değerlendiren hukukçular asıl tehdidi açıkladı.

2005 yılında böyle önlendi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “EMASYA’yı kaldıracağız” açıklamasının ardından gözler “derin devletin kırmızı kaplı anayasası” olarak nitelendirilen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) çevrildi. MGSB’de belirlenen irtica ve bölücülük şeklindeki iç tehdit unsurlarına karşı çıkan hukukçu ve STK yöneticileri cunta faaliyetlerinin öncelikli tehdit olması gerektiğini vurguladı.

DEMOKRASİ İÇİN ENGEL

Eski başsavcı Reşat Petek, Türkiye’de demokratik hukuk devletinin bütün kurumlarıyla yerli yerine oturmamasının sebebinin darbeler olduğunu söyledi. İç tehdit sıralaması yapılacaksa MGSB’de birinci sırada darbe tehdidinin yer alması gerektiğini ifade eden Petek şunları söyledi: “Eğer Türkiye’de bir tehdit varsa bunu TBMM’nin bilmemesi veya ondan gizlenmesi düşünülemez. O meclis Kurtuluş Savaşı’nı yöneten meclistir. Şu anda Türkiye’de demokrasinin önündeki en ciddi en engel darbe tehdididir. Birinci tehdit irtica değil darbedir ve bunun mutlaka ortadan kaldırılması gerekir.”

HUKUKİ YAPTIRIMI YOK

Avukat Ergin Cinmen, cunta faaliyetlerinin iç tehdit unsuru olarak değerlendirilebileceğini söyledi. MGSB’nin iç hukukta hiçbir yaptırımı olmadığını ifade eden Cinmen, “Bu belgenin hükümetler açısından da bağlayıcılığı yoktur. Darbeler, demokrasiye karşı bir faaliyettir. Dolayısıyla bunun da Türk toplumuna karşına bir iç tehdit olarak değerlendirmesi gerekir” dedi.

CUNTACILAR HAZIRLADI

78’liler Vakfı Başkanı Celalettin Can da MGSB’yi zaten cuntacıların hazırladığını söyledi. Askerlerin rahatlıkla risk faktörleri belirlediğini ifade eden Can, “İritcayı saptıyorlardı. Bölücülük diyerek Kürtler’i riskli görüyorlardı. Hatta solu riskli görüyorlardı. MGSB siviller tarafından hazırlanırsa cuntacılığı da risk faktörü olarak saptarlar. Ama Türkiye’deki temel tehdit cuntacılık ve onların faaliyetleridir. Demokratik bir rejimde MGSB’nin olmaması gerekiyor. Çünkü anayasal düzene paralel olan ve birilerinin derin devlet dediği, o yapının anayasası MGSB’dir. Bunu tamamen ortadan kaldırarak devleti teke indirmeliyiz” diye konuştu.

ÖNCELİKLİ TEHDİT DARBE

Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Avukat Bilal Çalışır ise darbe planlarının hükümeti yıkmaya yönelik olduğunu söyledi. Diğer iç tehditlerin temelinde de bu gerekçelerin yattığını ifade eden Çalışır, “İçerik itibarıyla cunta faaliyeti de iç tehdit olarak değerlendirilmelidir. Türkiye 2001’den itibaren birçok darbe planı ile tanıştı. Devletin faaliyet yapmasını engellenmek için planlı ve organize eylemler hazırlanmış bu elbette ki birinci tehdit olarak algılanmalı” ifadelerini kullandı.

PROVOKASYONA DiKKAT

İstihbaratçı Orakoğlu, iç tehdit tanımını değiştirmek için MGSB’yi masaya yatıran hükümeti provokasyona karşı uyardı. “2005’teki girişim böyle engellendi” dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü ıstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ndeki iç tehdit tanımının değiştirilmesi ve EMASYA protokolünün kaldırılması yönünde başlatılan çalışmaları değerlendirdi. Milli güvenlik algısındaki değişimin Türkiye’yi darbeye doğru götürdüğünü ve bunun nihayet anlaşıldığını kaydeden Orakoğlu, “MGSB’nin iç tehdit tanımı ve sıralaması, mevcut siyasal partileri hedef alan cuntavari faaliyetlere ve oluşumlara sebebiyet verdi” dedi. MSGB'nin basite alınacak birşey olmadığını belirten Orakoğlu, şöyle devam etti: "MSGB’deki tehdit değerlendirmesi Türkiye’nin kendi tehdit değerlendirmesi değildir. Türkiye’ye dikta edilmiş bir tehdit değerlendirmesidir. Türkiye’nin birinci tehdidi cuntalaşma faaliyeti içerisinde olan unsurlardır.”

2005’TE ENGELLENDİ

Başbakan Erdoğan’ın duyurduğu değişiklik çalışmalarının sabotajlara ve provokasyonlara kurban gidebileceğini ve bunun için dikkatli olunması konusunda uyaran Orakoğlu, AB'ye uyum çerçevesinde 2005’te belgede değişiklik yapılmak istendiğini ancak hükümetin bu arzusunun o dönem Mersin ve Diyarbakır'da gerçekleştirilen provokatif eylemlerle engellendiğini kaydetti. “Asıl tehdit, ‘Türkiye’yi kim yönlendiriyor’ sorusunun cevabıdır” diyen emekli askeri hakim Faik Tarımcıoğlu ise, “Türkiye’nin iç barışını kim bozuyor. 33 eri kim öldürdü ve bunun neden yaptılar. Failli meçhulleri kim yaptı, Uğur Mumcu’yu kim vurdu, Eşref Bitlis’i, Bahtiyar Aydın’ı kim vurdu. İşte bu sorularının cevabındaki isimler, Türkiye’nin gerçek iç tehdididir, asıl tehdit budur. Yani Türkiye’yi gizli olarak yönetmek isteyenlerdir” dedi. 

Anayasaya uygunluk şart

Avukat Kezban Hatemi ise hukuk devletinde anayasanın üstünlüğü prensibi ve anayasaya uygunluk denetimi olduğunu hatırlattı. Kanunda yeri olmayan kurum veya kuruluşların hukuken himaye görmeyeceğini ifade eden Hatemi, “Anayasal düzeni değiştirmek zaten bir suçtur. EMASYA protokolleri gibi şeyler zaten hukuku aykırı yapılanmalardır” dedi.

bugün

Bu haber 1,355 defa okundu.