En Sıcak Konular

"Beşli çete" konuştu!

0 0 0000 00:00 tsi
28 Şubat'ın en önemli aktörü olan "Beşli Çete" ilk kez o dönemi anlattılar: "Bizi Demirel teşvik etti pişmanız" İşte Beşli Çete'nin ilk kez yaptığı tarihi açıklamalar...

Türkiye'nin on yıl önce yaşadığı 28 Şubat, hem kişisel hak ve özgürlükleri baltaladı hem de ekonomik açıdan vatandaşa bedel ödetti. 'Postmodern darbe', Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizine zemin hazırladı. Yaşananlar, sürece destek verenlerde bile burukluk oluşturdu.

Refahyol hükümetine karşı 'sivil' bir platform oluşturan ve o dönem "5'li çete" olarak anılan, Türk-İş, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, İşveren Sendikaları Konfederasyonu, DİSK ve Türkiye Esnaf Konfederasyonu'nun üyeleri, bugün farklı düşünüyor.

Kamuoyunda '5'li çete' olarak adlandırılan 'sivil' inisiyatif, 28 Şubat'ın kötü bir dönem olarak tarihe geçeceğini belirtiyor. DİSK Başkanı Rıdvan Budak, "Keşke 28 Şubat hiç olmasaydı, sivil siyasi sürecin önü kesilmeseydi." diyor. TİSK Başkanı Refik Baydur da 28 Şubat'ın millete zarar verdiği görüşünde. Ne o günlerde ne de şimdi, rejim tehlikesi olmadığının altını çiziyor.

Türkiye, 28 Şubat sürecinde çetin bir 'psikolojik savaş' yaşadı. Postmodern darbe 10. yılına girerken mağduriyetleri, kırgınlıkları, acıları da büyüttü. Üstelik bu sonuca giden yolda işçi ve işveren aynı çatı altındaydı. Kamuoyu, bu birlikteliğe ilginç bir isim takmıştı: '5'li çete'. Sürecin yıldönümünde '5'li çete' üyeleri içini döktü.

Dönemin DİSK Başkanı Rıdvan Budak, "28 Şubat, tarihimize olumlu bir sayfa olarak yazılmayacak." diyor. '5'li çetenin' mimarının dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğunu açıklıyor. Budak, şöyle konuşuyor: "Demirel, bizi çağırıp yardım istedi. 'Kardeşim her seferinde süngüyü dayatmaya gerek yok. Demokrasi kendi sorununu çözer. Bana yardımcı olun bu müdahaleyi önleyelim. Siyasette aksamalar olduğunda asker süngüsünü sokarsa böyle demokrasi işler mi?' dedi." Ancak Budak, kendilerinin de içinde yer aldığı sürecin sonuçlarından memnun değil. "27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat... Sivil siyasi sürecin önü hiç kesilmeseydi Türkiye bugün olgun bir demokrasiye sahip olurdu." diyor. Eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun 28 Şubat'ın bin yıl devam edeceği yönündeki sözlerini hatırlatırken, "5 yıl bile devam edemedi. Demek ki, askerin siyaset, irtica ve bölücülük konusundaki öngörüleri doğru çıkmıyor. Asker siyasetten anlamaz. Müdahale ettiği gün de iyi yönetemez. Zaten, müdahale ettiklerinde her şey daha kötü olmuştur." ifadelerini kullanıyor. TİSK Başkanı Refik Baydur da 28 Şubat'ın millete zarar verdiği görüşünde. Süreci, 'bir yanlışın başka bir yanlışla düzeltilmesi' olarak tanımlıyor. Ne o günlerde ne de şimdi bir rejim tehlikesi olmadığının altını çiziyor. Baydur, Budak gibi süreç boyunca Demirel'le ilişkili olduklarını söylüyor. Eski Türk-İş Başkanı Bayram Meral, darbelerden en büyük zararı hep işçilerin gördüğüne dikkat çekerken, "12 Eylül'de gasp edilen haklarımızı hâlâ alamadık." hatırlatmasında bulunuyor. 28 Şubat'ın demokrasiye inanan herkesi rahatsız ettiğine işaret ederken bir daha böyle bir dönemin yaşanmayacağını kaydediyor. Demokrasinin zarar görmemesi için mücadele yaptıklarını; ancak yanlış anlaşıldıklarını savunuyor. Tek amaçlarının demokrasinin sekteye uğramaması olduğunu kaydediyor. Budak ve Baydur da Meral'e katılıyor. Budak, askerî yapının siyasete müdahalesini önlediklerini düşünüyor. Baydur ise "İhtilali 5'li çete önledi. Biz olmasaydık başarısız dahi olsa Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'ya rağmen aşağıdan zayıf bir hareket olabilirdi." şeklinde konuşuyor.

Çevik Bir, genelkurmay başkanı gibiydi

Genelkurmay Başkanı Karadayı, darbe istemiyordu. Ancak Org. Çevik Bir, daha ileri gidebilirdi. Bir, genelkurmay başkanı havasındaydı. Birtakım askerî kademelerde müdahale anlayışı vardı. Ancak o gün o müdahaleyi yapmak isteyenler, 2002'de AK Parti'nin iktidar olmasının önüne geçemediler. Öyleyse askerin siyasetle ilgili öngörüsü yeterli değil. Asker askerliğini yapacak. Askerin yaptığı her müdahalede sivil siyaset tasfiye edildi. Siyaset, tecrübe kazanamadı. Sonuç olarak askerî müdahaleler Türkiye'nin problemlerini çözmüyor. Seçimle gelen seçimle gitmeli. Seçimle gelen de, ben her istediğimi yaparım, dememeli. Ben hayatımın en güzel yıllarını askerî darbe nedeniyle cezaevinde geçirdim. 4 yıl, 30 ile 34 yaşları arasında. Darbeden yana olduğumu söylemek için insanın aklını yemesi gerekir. Ama benim cumhuriyetin değerlerini korumak konusunda hassasiyetimi, siyaseten karşı olan arkadaşım da anlamalı. Askerin müdahalesinin olmayacağı bir siyasi sistem kurmalıyız. Demokrasi her şart ve koşulda müdahalesiz, kesintisiz bir biçimde devam etmelidir. Bu saatten sonra Türkiye'de askerin müdahale şansı kalmamıştır.

Erbakan ürktü; Erdoğan delikanlı

RP lideri Necmettin Erbakan 28 Şubat'ta zekâsına rağmen ürkmüştür, iyi siyasetçi olamamıştır. Erdoğan ise gözümde bir delikanlıdır; gitti hapis yattı, geldi iktidar oldu. Hem hapis yatmış hem de Yüksek Askerî Şûra'da şerhini koymuştur. Siyaset biraz da delikanlılık ister. Erdoğan, Köşk'e çıkacak gibi gözüküyor. Çıkarsa bir sıkıntı oluşmaz, oluşmamalı. Yasal bir engel yok. Bizim diyeceğimiz bir şey de olmaz. Ancak, seçimde onu dengeleyecek bir yapı gelmeli.

AK Parti'yi 28 Şubat iktidara getirdi

28 Şubat, demokrasiye inanan herkesi rahatsız etti. Etki-tepki çerçevesinde AK Parti iktidara geldi. 28 Şubat olmasaydı, AK Parti olmayabilirdi. Bu süreç, 'Milli Görüş' düşüncesini işe yaramaz hale getirdi. AK Partililer bunu fırsat bilip, Erbakan'ı bir tarafa ittiler. O dönemde Erbakan'ı defalarca uyardım. 'Sayın başbakan, bazı olumsuzluklar izliyoruz. Bakın 12 Eylül oldu; siz gittiniz, tekrar geldiniz başbakan oldunuz, haklarınızı aldınız. Ama biz haklarımızı hâlâ geri alamadık. Yeni bir darbe istemiyoruz. Sizden rica ediyorum, bazı partililere çekidüzen verin.' dedim. Tansu Çiller'e "güvenme"mesi tavsiyesinde bulundum. Erbakan'la 'dost' olarak ilişkimiz sürüyor. Demokrasinin zarar görmemesi için uyarı yaptık; ama ters anlaşıldı. Biz sivil toplum kuruluşları olarak demokrasiye sahip çıktık; çünkü bizim yaşamamız onun içinde. Türkiye'de artık '28 Şubat' benzeri süreçler yaşanmaz. Hükümetler geçmişten ders almalı. Asker de 10 yıl öncesine göre demokrasiye daha çok inanıyor. Vatandaşa o günleri bir daha yaşatmak, kimsenin hakkı değil. Yapılacak şey, her zaman halka kulak vermektir. Cumhurbaşkanı mı seçiyorsun, bırak halk seçsin.

Rejim tehlikesi yoktu; patronların çıkarları zedelenmişti

28 Şubat'ta Türkiye'de bir rejim tehlikesi yoktu. Rejim tehlikesi varmış gibi gösterilerek 'askerle sivil el ele demokrasiyi kurtardı' söylemi doğru değil. İhtilal havasını estiren şey tankların yürümesiydi. Buna gerek yoktu. Çevik Bir, bazı yerlere ulaşma arzusundaydı. Ben, Bir'in Sayın Karadayı'nın önüne geçebilecek kriterlere sahip olduğunu zannetmiyorum. Benim Bir'le hiç irtibatım olmadı. Ne o beni aradı ne ben onu aradım. Ben niye aramadım? Ben memlekette rejim tehlikesi olmadığı müddetçe askerin kışlasında oturmasından yanayım. İşveren kanadı maalesef kendi çıkarına bakıyor. Şimdi Erdoğan hükümetini bütün sanayici, tüccar gönülden kabul ediyor mu? Mümkün değil. Ama alkışlıyor. Niye? Avucuna dolan var. Biz bu kadar da çıkarcıyız. Ben de onların arasındayım. Dolayısıyla ekonomik çıkarları zedelenen kesim bunu teşvik etti.

'Cezasını kanun versin' diyemedim

Sivil toplumun askerin emriyle hizaya geçen imajı hâlâ bazı kesimlerde devam ediyor. Geriye dönüp baktığımda Sincan olayından (Kudüs Gecesi) sonra 'asker bir harekette bulunmasın, bu adamın cezasını kanun versin' demeyi isterdim. Ama diyemedim. Erdoğan'ın şiir okudu diye hapsedilmesi çok büyük haksızlıktı. Ben bunu kabul etmiyorum. Erdoğan kafasını, gözünü hizmetten sakınmayan iyi bir hatip. Başbakanlıkta kalmalı. Ben türbana karşıyım. Ancak başörtüsüne karşı değilim. Köşk'e çıkan insanın hanımı başörtüsü takıyorsa bu beni hiç ilgilendirmez. Erdoğan'ın Köşk'e çıkması rejim bunalımı filan doğurmaz. Cumhurbaşkanı mutlaka Meclis'ten olmalı. AK Parti'de cumhurbaşkanı olacak adam fazlasıyla var.

Zaman



Bu haber 3,569 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,962 µs