Daha ne planlar çıkacak

23 Ocak 2010 10:04 tsi
'Kozmik oda'da yapılan arama, neden askerlerden çok bazı 'sivilleri' rahatsız etti?

Balyoz planının hazırlandığı tarih erken kalkanın darbe planı hazırladığı günlerdi. Aslında belki hazırlanan şeyler şimdi söylendiği gibi rutin savunma oyunlarıydı. Ama konu ne olursa olsun ister istemez bütün yollar darbeye çıkıyordu. Çünkü Harbiye’den itibaren edinilen “siyasi kültür” Silahlı Kuvvetler içinde iki konuyu öne çıkarıyor. İlki “iç tehdit” konsepti çerçevesinde kendi milletine karşı kuşkuyla bakmayı, ikincisi de kuşkuyla bakılan bu milletin seçimler yoluyla iş başına getirdiği “siviller”in her an memleketi satmaya hazır oldukları inancını.

Öyleyse önümüzdeki süreçte daha birçok başka “plan”la karşılaşmamız mümkün.

Bütün bunlara rağmen, bardağın dolu tarafına bakmakta yarar var. Bardağın dolu tarafı söz konusu planlar ne kadar korkunç olursa olsun neticede uygulama imkânı bulunamamış olmasıdır.

AK Parti’nin iktidara geldiği günler aynı zamanda Türkiye’nin normalleşme yolundaki yolculuğunun da başladığı günlerdir. Muhtemelen bu çakışma tesadüfî değildir zaten.

28 Şubat sürecinde yaşanan rezillikler, özellikle de askerin gölgesinde hükümet oyunu oyna
yan sivillerin ülkeyi getirdikleri yer toplumun hemen her kesiminde “yeter artık” itirazlarını doğurmuştu. “Bu iş artık böyle gitmez” diye düşünenler arasında kurmay eğitiminden geçmiş kadrolar da yer alıyordu.

Şimdilerde ortaya çıkan bir takım “plan”lara bakıp “O gün ordunun başında Hilmi Özkök olmasaymış neler yapacaklarmış bunlar” diye düşünüyoruz. Oysa o gün ordunun başında Hilmi Özkök’ün olmasının boşuna olmadığını da düşünmek durumundayız.

Hem Özkök Paşa döneminde hem de halefleri Büyükanıt ve Başbuğ dönemlerinde TSK içinde cuntalar oluşturulmaya çalışıldığını, darbe planları hazırlandığını biliyoruz. Ama bu planların hiçbirinin gerçekleşmesine izin verilmediğini de biliyoruz.

Bu noktada şöyle bir soru sorulabilir: İyi ama hazırlanan darbe planlarının gerçekleşmesine izin vermeyen bu son üç genelkurmay başkanı darbe hazırlığı yapan grupların cezalandırılması yolunda neden hiçbir şey yapmadı, yapmıyor?

Bu “makul” sorunun şöyle bir cevabı var: TSK içinde çoğunluk, darbe hazırlığı yapan kişilerin yanlış bir iş yaptığını düşünmüyor. Bu tür faaliyetleri en fazla “zamansız” veya “abartılı” olmakla suçlayabiliyorlar. Zira kurumda yaygın ve egemen durumdaki siyaset kültürü ve askerlik anlayışı ne yazık ki bu merkezde.

Dolayısıyla “komutan”ın kendi silah arkadaşlarını böyle bir konudan dolayı ve üstelik “sırf dışarıdaki sivillerin gönlünü hoşnut etmek için” cezalandırmaya kalkışması içeride hoş karşılanmayacaktır. Yanlış bir iş yapılmış bile olsa bunun “kol kırılır yen içinde” misali dışarıya yansıtılmadan içeride çözümlenmesini beklerler.

Elbette bilinen hukuk düzeni çerçevesinde darbe planları yapan cunta bozuntularının “kol kırılır yen içinde” diyerek hoş görülmeleri veya “bırakalım kendi içlerinde halletsinler” denilerek görmezden gelinmesi olacak iş değil.

Öyleyse TSK’nın mevcut alışkanlıklarının dışına çıkmaya zorlanması gerekiyor. Bunu ise güç kullanarak yapamayacağınıza göre kamuoyu baskısı oluşturarak yapmayı denemek durumundasınız.
Demek ki TSK içindeki birtakım cunta faaliyetlerinin aradan zaman geçmiş olsa bile gündeme getirilmesi, darbe hazırlıklarıyla ilgili haberlerin gazetelerde yer bulması boşuna bir uğraş değil.
TSK mensuplarının da sanılanın aksine bundan rahatsız olduklarını düşünmemek lazım.

Mesela “kozmik oda”da yapılan aramanın bazı “sivil” zevatı haddinden fazla rahatsız ettiği halde komuta kademesinin bu durumdan pek de şikâyetçi görünmemesini bu bakımdan değerlendirmek lazım.

Bardağın dolu tarafı burası.

İbrahim Kiras / Star

Bu haber 1,195 defa okundu.