Yüzünü saklayan kim?

21 Ocak 2010 13:24 tsi
Ermenistan Ankara'nın elini mi rahatlatıyor? iyibilgi Ankara

Protokoller’in imzalanmasının ardından hem Erivan hem de Ankara birbirini gözlemeye başlamıştı. Hangi ülkenin protokolü Meclis’ine taşıyarak süreci hızlandıracağı merak edilirken, olası pürüzler de önceden kestirilmeye çalışılıyordu.

Türkiye, herhangi bir ön göz atma mekanizması tercih etmeden protokolü TBMM’ye gönderdi. Henüz görüşülmüş değil ama bürokratik safahat olarak bu adım atıldı.

Ermenistan ise kendi meclisine göndermeden önce Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi protokolü. Onlar da incelemeye başladılar.

Önce iyi bir haber geldi. Buna göre Ermenistan mahkemesi “gerekçeli kararı”nı açıklamamıştı ama bir ön karar olarak “protokollerde sorun yok” açıklamasını yaptı.

Bu da tabi tüm taraflar sevindirdi. Ya da nasıl söyleyelim öyle gözüktü. Ankara ise iki ülke arasındaki yakınlaşmanın bir kazaya kurban gitmemesi, rahat hareket edebilmek ve herhalde TBMM’de protokollerin arkasında gönül rahatlığı ile durabilmek için “Ermenistan-Azerbaycan” probleminin yani Karabağ’ın çözülmesini istiyordu.

Bunun için de işin başından beri yakınlaşmayı destekleyen İsviçre ve Minsk Grubu üyelerine, başta da Rusya, ABD ve Fransa’ya, “şu işgal meselesini halledin” baskısı yapıyordu.

Esasen bu herkesin bildiği bir nokta olmakla birlikte, işin kaynama noktasının da burası olduğu, olacağı hissediliyordu.

Son durum böyleyken kronolojik açıdan süreç şöyle gelişti. Başbakan Erdoğan hızlı ve yoğurlaştırılmış bir görüşmeler silsilesi için Moskova’ya uçtu.

Burada Medvedev ve Putin ile görüştü. O görüşürken Rus Dışişleri Bakanı Erivan’a uçtu. Orada görüşmeler yapmaya başladı ve gariptir, tam çatlak diyemeyeceğimiz ama bir bozulmanın olduğunu gösterir beyanlar buradan geldi.

Ankara sanki görmemiş gibi yaptı veya içeriğini bildiği için üzerinde durmadı. Ardından da Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin açıklaması geldi ki, dengeleri sallamaya başladı.

Evvelsi gün bu kriz namzetinin aşılması uğruna Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ermenistanlı muhatabı ile uzun bir görüşme yaptı ve yeni durumun bir başka yeni durum yaratabileceğini söyledi!

Fakat iş daha da-büyüdü demiyoruz-yükseldi, Başbakan Erdoğan da bu konuda, protokollerin geleceğinin selameti üzerine bir konuşma yaptı.

Böylece iki ülke arasında yeni bir buzlanmanın olduğu “varsayılabilir”! Peki bu gerçek bir krize dönüşecek mi?

Nisan ayında ABD’de gündeme gelebilecek sözde tasarı meselesi de aynı zaman dilimine girmişken. Veya tersi mümkün olabilir mi?

Yani her iki ülkenin kamuoyuna gönderilen bir mesaj gibi?

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,410 defa okundu.