PKK ve Öcalan'ı aşan bağlantılar | " /> PKK ve Öcalan'ı aşan bağlantılar | "/>

En Sıcak Konular

PKK ve Öcalan'ı aşan bağlantılar

23 Aralık 2009 13:40 tsi
PKK ve Öcalan'ı aşan bağlantılar 
'Bazılarının bölgenin tarihi başat gücü Türkiye'nin en büyük kamburundan kurtulmasını kolay kolay istemeyeceği gerçeğini unutmamak lazım...'

Abdülhamit Bilici / Zaman

Kısa zaman öncesine kadar Türkiye'nin Kürt meselesinde iki kâbusu vardı. Biri, içerideki terör ve bölünme tehdidiydi. 40 binden fazla can alan ve ülkeyi 300 milyar dolarlık devasa zarara uğratan kâbus.

Diğer kâbusun adresi ise Irak'tı. Körfez Savaşı ile Bağdat'ın zayıf düştüğü günden bu yana Ankara'nın psikolojisini altüst eden bu kâbus, Irak'ın parçalanması ve içinden bir Kürt devleti çıkma ihtimaliydi. Bugün Türkiye, her şeye rağmen işte bu iki kâbustan kurtulmak için çabalıyor. Gündemdeki demokratik açılımın hedefi, birinci kâbustan kurtulmak. Uzun zamandır muhatap alınmayan Iraklı Kürtlerle resmi temaslar ise ikinci kâbustan kurtulmanın yolu olarak görülüyor. 'Irak Cumhurbaşkanı' sıfatıyla da olsa Kürt lider Talabani'nin Ankara'ya çağrılması, bu süreci başlatan kritik adımdı. Nihayet Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bizzat Erbil'e giderek Kürt liderlerle görüşmesi, korkuya dayalı eski anlayışa nokta koyarak yeni bir sayfa açtı. En son, Türkiye, ABD ve Irak arasında yapılan üçlü toplantı için Bağdat'a giden İçişleri Bakanı Beşir Atalay, dönüşte Erbil'e uğradı. Birinci kâbusu aşmak için başlatılan açılımın koordinatör bakanı Beşir Atalay'ın, orada Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani ile görüşürken verdiği fotoğraflar, aslında iki kabusun iç içe geçmişliğinin belgesi gibiydi. Bir zamanlar tanınmayan Kürt yönetimiyle PKK'yı bitirme kulisleri...

Bakan, temasları hakkında çok umutluydu. PKK ile mücadelede yeni bir dönemin başladığını, kısa sürede kesin neticeler alınacağını, önümüzdeki günlerde hem Kandil hem Mahmur'la ilgili önemli gelişmeler olacağını söylüyordu. Bunlar müjdeli haberler ve umarız yakın zamanda hepsinin gerçekleştiğini görürüz.

Ancak bu iyi niyetli çabaları sürdürürken, sorunun göründüğünden girift olduğunu; bazılarının bölgenin tarihi başat gücü Türkiye'nin en büyük kamburundan kurtulmasını kolay kolay istemeyeceği gerçeğini unutmamak lazım. Nitekim bu iki kâbusu soğukkanlı biçimde analiz edenler, her birinin ayrı bir uluslararası merkezin etkisinde olduğunu görüyordu. Bu analize göre, ABD'nin önceliği Irak'taki Kürt yapısı idi. 1996'da Saddam'ın ani baskınıyla açığa düşen Kürtlerin Guam adasına taşınmasını hatırlayın. Şu an başkan yardımcısı olan Biden'ın, senatörken Kongre'ye Irak'ın üçe bölünmesi teklifini savunduğunu hatırlayın. Kürtlerin Irak Savaşı sırasındaki rollerini ve kendilerini özgürleştiren ABD'ye duydukları minnettarlığı teşekkür reklamlarıyla ifade ettiklerini hatırlayın. Çekiç Güç içinde oynadığı rolle aslında Türkiye de bu sürece az katkı yapmadı.

ABD'nin yakından takip ettiği Irak Kürtleri, hiçbir zaman Avrupa'nın öncelikli derdi olmadı. Zira bu taksime göre, Türkiye'nin tam da Soğuk Savaş cenderesinden kurtulduğu 1990'larda önüne çıka(rıla)n PKK-Kürt sorunu ağırlıklı olarak Avrupa'nın payına düşmüştü. Bu kavgada iki tarafın oynadığı rollere bakılırsa, bu çelişki net görülür: ABD, PKK'ya karşı yapılan sınır ötesi operasyonlara ses çıkarmamaktan İsrail üzerinden Türkiye'ye silah desteği sağlamaya ve PKK'yı terörist ilan etmekten Öcalan'ın derdest edilip teslim edilmesine bu süreçte Türkiye'ye destek vermiştir. Chomsky, işte bu destek yüzünden ülkesi ABD'yi yerden yere vurur. Halbuki bu süreçte PKK büyük oranda Avrupa'da örgütlenmiş, finansman toplamış, Bayan Mitterrand örneğinde olduğu gibi cumhurbaşkanı eşleri düzeyinde destek görmüş, yayınlarını Avrupa'dan sürdürmüş ve ancak 11 Eylül sonrasında zoraki terörist ilan edilmiştir. Avrupa söz konusu olduğunda, Washington gibi bir merkezden söz etmenin zorluğu ortada. Ama bu büyük farklar göz ardı edilebilir mi?

Kuzey Irak'la normalleşmeyi başlatmış, içeride açılım için düğmeye basmış Erdoğan'ın Beyaz Saray'da Obama ile görüşmesine ramak kala Reşadiye'de yaşanan katliama bir de bu gözle bakmakta fayda var. Bakan Beşir Atalay, mutlaka bu konuda güçlü istihbarata sahiptir, ama belli ki bu sorunun, kendisinin içinde yer almadığı üçlü mekanizmayla çözülmesinden memnun olmayan ve PKK içinde Öcalan'ı da aşan bağlantılara sahip birileri var. Fazla mı komplocu olduk?
 



Bu haber 686 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,939 µs