En Sıcak Konular

Öpücük devleti

0 0 0000 00:00 tsi
Öpücük devleti Eski MİT mensubu Nuri Gündeş'in Çakıcı'ya gönderdiği öpücüklü selamın ardından, Demirel'in 35 yıllık eski koruması Şükrü Çukurlu da Sedat Peker'e "Gözlerinden öperim kardeşim" dediğini anlattı... İşte Demirel'in korumasının ağzından kaçanlar

Şükrü Çukurlu 35 yıl Süleyman Demirel’i korudu. Son iki yıldır onun da koruması var. Çukurlu ‘Tecrübesiz koruma en ufak meselede adam vurabilir’ dedi


Şükrü Çukurlu 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in eski koruma müdürü. Demirel’i tam 35 yıl korudu. Demirel’e suikast girişiminde bulunuldu, kurtardı. ‘Baba’ sendeledi, düşmesin diye önüne atıldı. Müdahalesi koruma literatürüne geçti. VIP koruması üzerine tez yazdı. Ancak emekli olduğu 2005 yılından bu yana onun da koruması var.

DYP Merkez Karar Kurulu Üyeliği yapan Çukurlu’yla yıllarını verdiği mesleği yakın korumalığı ve korunan olmayı konuştuk.

Çukurlu’nun öyküsü renkli anektodlarla dolu olduğu kadar düşündürücü. Duayen koruma, mesleğe başladığı 70’li yıllarda devlet adamlarının şimdiki gibi koruması olmadığını belirtiyor. Biz de ekliyoruz; neyse ki bugün yazarların da gazetecilerin de koruması var(!)


‘Koruması olsaydı Dink hayatta olabilirdi’ dendi. Katılıyor musunuz?

Korumacılıkta bir olaya mani olmaktan ziyade caydırıcı olma unsuru vardır. Hrant Dink’in bir koruması olsaydı, en azından yanına bu kadar kolay yaklaşılamazdı.


Cinayetten sonra bazı gazeteci ve yazarlara koruma verildi. Korumanın ‘Ben onu korumam’ gibi bir seçim şansı var mıdır?

Sayın Demirel’le ABD’ye gittiğimizde bize orada yaşanan bir olayı anlatmışlardı. Türkiye’den ABD’ye giden bir liderin korunması için Secret (Gizli) Servis’ten bir görevli sağlanmış. Koruma ‘Bu adamı sevmedim. Onu korumayacağım’ demiş ve bizim lideri bir gün korumuş. Akşam ‘Artık sizi başka bir görevli koruyacak’ diyerek vedalaşmış. Bizde devlet memurluğu anlayışında görev tayininde böyle bir tercihiniz yok. Ama koruma sürecinde bir olumsuzluk yaşanırsa değişiklik yapılır.


Siz bu işe nasıl başladınız ?

Türkiye’de yakın koruma işi 70’lerde başladı. Çok kargaşalı dönemlerdi. O zaman biz toplum polisiyiz. Devlet adamlarının şimdiki gibi koruması yok. Bir akşam grup amirlerimiz ‘sen şuraya, sen şuraya’ diye bizleri dağıttı. Beni de Demirel’e gönderdiler. 12 Mart muhtırası verilmişti. 20 yaşındayız ne korumayı ne oturup kalkmasını biliyoruz. Korumaya ilk başladığınızda sadece bakarsınız ama göremezsiniz. Tabii bir de gençlik var. ‘Başbakanın koruması oldum’ der yollara sığmazsınız. Gözlükler takılır, giyinilir, ‘bir olay çıksa da kendimi ispat edeyim’ denir neredeyse.

EĞİTİM BİRİNCİ HEDEF


Tecrübesiz korumaya koruma lazım yani!

Öyle tabii. Tecrübesiz koruma en ufak mesele de adam vurabilir. Eğitim birinci hedeftir, şarttır.


Ne olmazsa bu iş asla olmaz?

Koruduğunuz kişiyi seveceksiniz bir kere! Biz Sayın Demirel’i o kadar sevdik ki onu korurken hiçbir şeyi gözümüz görmedi. Kendine güvenmeden, koruduğun kişinin güvenini kazanmadan da olmaz. Ama hiçbir zaman kendini ispat etmeye çalışmayacaksın. Ya koruduğun kişinin yerine sen hedef olacaksın ya da bu duruma mani olacaksın. Korumanın kendini hazırlaması gereken beş meçhul vardır. Suikasti kim, ne zaman, ne ile, nerede ve nasıl yapacak? Sonra korunan kişilerin mesleklerine göre yaşantı farkı oluşur. Bu da koruma tedbirini değiştirir. Koruma ‘VİP koruması’ değilse öncelikle caydırıcıdır. Aşağıya inildikçe koruma zafiyeti artar, tehdidi yapan kişilerin profesyonelliği azalır.

ŞÜKRÜ ÇUKURLU STİLİ


Erdoğan ve İsrail Başbakanı’nın korumaları arasında gergin anlar yaşandı. İki başbakan tören kıtasını selamlarken İsrailli koruma Erdoğan’ın koruması tarafından uzaklaştırıldı. Normal mi bu?

Bir lider seyahate gittiğinde güvenliğinden birinci derecede sorumlu olanlar ziyaret edilen ülkenin polisleridir. Lideri o ülkenin polisi teslim alır, makam aracına biner, programı onlar yapar. Fakat bu ABD söz konusu olduğunda öyle işlemez. İsrail de öyledir. Koruma işi bir güç dengesidir. ABD Dışişleri Bakanı geldiğinde korumaları sizin Başbakanlığınızı ıncık cıncık arayabiliyorsa, devletler arasında bir sesi çıkmazlık varsa benim polisim niye hazmedemiyor bunu? O zaman ahengi bozmayacaksın...


Gözleriniz devamlı etrafta... ‘Ruhum korumalık yapmamış kişininki kadar sağlıklı’ diyebilir misiniz?

Genlerimize kadar işleyen bir alışkanlık vardır tabii. Ama öyle yolda yürürken arkamda kim var gibi bir psikolojide değilim.(Gülüyor)


Demirel’i vurulmaktan kurtardınız. Ama düşmekten kurtardığınız an literatüre geçti.

Doğru, CIA’de ‘Şükrü Çukurlu stili’ diye ders oldu. O nedenle beni Amerika’ya eğitime çağırdılar.


İyi ama o nasıl bir refleksti?

Burada biraz da şans faktörü var. Beyefendi Silivri’de bir otelde konuşma yapmıştı. Kürsünün altına 25-30 cm’lik bir basamak koymuşlar. ‘Baba’ sözü bitirince o basamağı unutup basınca ayağı topalladı. Düşebilir, dedim. Hemen kürsünün altına gittim. Kucağımı açtım, kendimi hafifçe geriye doğru vererek ‘baba’yı kucağıma aldım. İkimiz birden aşağı indik. Onu da zarardan kurtardık.


Belinize bir şey oldu mu?

Hiçbir şey olmadı. Tabii omzumu filan versem kaburgaları kırardık.


Demirel ne dedi?

Doktoru Osman Müftüoğlu’ydu. Kontrol sırasında Osman Bey’e ‘Kimdi o benim altıma gelen’ diye sormuş. Osman Bey ‘Bizim Şükrü’ deyince ‘başkası olacak değildi’ ya demiş. Bunlar bizim için büyük şereftir tabii.


Siz işin iki tarafını da biliyorsunuz; korumak mı korunmak mı daha stresli?

Bu göreve tayinle, tavsiyeyle ya da tesadüfen gelebilirsiniz. Ama böyle hassas yerlerde 35 yıl kalabilmek zordur. Dağların tepesinde fırtına çok serttir. Kökünüz sağlam değilse ilk fırtınada denizin dibine gömerler sizi.


Yani?

Evet, korumamız var. Yıllarca bu işin içinde olduğumuz için bu durumu garipsemedik. Koruma ve korunma işinde kişinin karakteri önemlidir. Sayın Demirel’in muhalefet lideriyken devamlı bir deli gelir ‘Demirel’e ayın tapusunu getirdim’ derdi. Bir iki ay idare ettik adamcağızı. Öğretmenmiş sonradan meczup olmuş. Bu adamla uğraştığımız bir gün Demirel camdan görmüş. ‘Nedir?’ diye sordu. ‘Meczup efendim, size ayın tapusunu getirmiş’ dedik. ‘Onlar deli değil Şükrü. Kimin deli kimin veli olduğunu Allah bilir. Yarın dokuz buçukta gelsin dedi.’ Randevu verdi. Bizimki tertemiz giyinip geldi. Görüşme sırasında yanlarında olmak istedim. Demirel ‘Şükrü sen çık’ dedi, çıkmadım. Bu kez meczup bağrındı. Demirel ‘Çık, yabancı değil’ deyince kapıyı aralık bırakıp çıktım. Beyefendi 45 dakika adamı dinledi. Yanında koruması yoktu. Demirel bu!


Peki siz kendinizi nerede güvende hissediyorsunuz?

Her yerde.


Neden?

Çünkü kimseye kötülük yapmadım.


Sedat Peker bayramda ve kandillerde arardı, o kadar!

2004’te Sedat Peker’le 37 kez telefon görüşmesi yaptığınız ortaya çıktı. Peker’le ne ilgiliniz olabilir?

O zaman gazeteci arkadaş aradığında ‘O kadar görüştüğümüz tesbit edilmişse, içeriğini de tesbit etmişsinizdir. Bir menfaat var mı’ demiştim. Bayramlarda, kandillerde beni arar, ‘Şükrü Baba ellerinden öperim, kandilini kutluyorum’ der. Ben de ‘Gözlerinden öperim kardeşim’ derim. Çünkü kafamda art niyet olmadığı için herkesle sohbetim vardır, herkesle barışığımdır.


Bayramda neden sizi arıyor?

Bayramımızı kutluyor. İstanbul’a gelip gittiğimizde müşterek dostlarımız vasıtasıyla tanışmıştık. Oradan kaynaklanan bir şeyle böyle bir diyaloğumuz oldu. Başka ne olur?


Cumhurbaşkanlığı korumalığı yapmış bir kişi olarak bu durumu nasıl adlandırıyorsunuz?

Size bir şey anlatayım; Sayın Demirel Başbakan oldu. İnci Baba diye bir mafya lideri vardı, Nabi İnciler. Allah rahmet eylesin. Bu havaalanına gelip giderken Demirel’i götürüp getirir. Gazeteciler de oraya koştururlar. Bir gün Demirel ‘Hayrola çocuklar, İnciler’i mi takip ediyorsunuz? Nabi gel’ dedi. Nabi’ye sarıldı. ‘Çekin resmi. Bu T.C’min vatandaşıdır. Suçu, günahı varsa memleketimin hakimi, savcısı var. Onlar cezası neyse verir’ dedi.


Yani siz ne diyorsunuz?

Aynı şey. Bir vatan haini mi bu? T.C’nin vatandaşı, şimdi cezaevinde. Niye görüşeyim? O zaman tesadüfen tanışılmış. İrtibatımız bu kadar. Ondan sonra da telefon etmiş bize, olay bu.


37 kez!

Onun dışında bir şey yok.


Herkes kiminle görüşeceğini kendi karar verir... Ama Peker, silahlı çete kurmak, yönetmek gibi suçlardan 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

O zaman öyle bir şey yoktu, serbest gezen bir insandı. Sonra çıktı olaylar.

star



Bu haber 2,165 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,806 µs