Derin toplantının derin konuşmacıları

9 Aralık 2009 08:26 tsi
"'Dinleme' oturumunu kim akıl ettiyse, belli ki, Tayyip Erdoğan'ı bekleyen Washington'u etkilemeyi amaçlamıştı."

En büyük merak konusu Türkiye

Toplantı bitip dışarı çıkmak için ayağa kalkıldığında yanıma gelen bir genç, “Başbakan'ın konuşması, özellikle İsrail'e dönük mesajları, Avrupa Birliği'ni suçlayıcı sözleri biraz fazla sert değil miydi sizce?” sorusunu yöneltti.

Öyle bir alışkanlığımız var: Ülkemizde ne kadar atıp tutarsak tutalım, sözlerimizin muhatabı olan ülkelere giden politikacılarımız alt perdeden konuşma ihtiyacı duyar. Sadece politikacılarımız mı, hayır, hepimiz biraz öyleyiz. Başbakan Tayyip Erdoğan ise gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmayan değişik bir politikacı türü. SETA'yı Washington elitine tanıtma amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı, tam da ona uyan açık sözlü bir konuşmaydı.

Ülkemizin düşünce üreten kuruluşlarından SETA'nın artık ABD başkentinde bir şubesi var. Bildiğim kadarıyla bu bir ilk; ilk kez bir sivil kurumumuz bir başka ülkede “Ben de varım” diyor. Çeşitli Amerikan, Alman, Fransız, hatta İspanyol kuruluşları, vakıfları ülkemizde faaliyet gösterir, bizden kurum ve kuruluşları yönetenlerin aklına başka ülkelerde bayrak dolaştırmak gelmez.

Başbakan Erdoğan'ın bir konuşmayla katıldığı açılış toplantısına gelenler, Washington'da 'Türkiye' ile ilgilenen kurumların temsilcileriyle ülkemiz hakkında yazıp çizenlerdi: Türkiye'de büyükelçilik yapmışların da aralarında bulunduğu diplomatlar, değişik devlet birimlerinden bürokratlar, araştırmacılar, yazarlar...

SETA'nın açtığı yoldan başka sivil örgütlerin de geçmesini dilerim.

Böylesi faaliyetlerin yararı, aksi çabaları boşa çıkartmak kadar, gerçekleri ilk elden öğrenme fırsatını meraklılara tanımasıdır. Birileri “Türkiye'de zemin kayması mı yaşanıyor?” sorusunu ciddi ciddi tartıştırıyor ya, SETA da, açılış törenini de içeren ilk toplantısını, o soruya cevap vermek üzere Türkiye'den davet ettiği konuklara ayırdı.

Tezviratçıların tahribat ve tahrifat çabaları karşısında mütevazı bir etkinlik bu.

Amerikan Kongresi ülke politikalarını ilgilendiren konularda görüş sahibi olduğuna inandığı konukları ağırlayıp bilgi alır. Bu uygulamaya 'hearing' (dinleme) diyorlar. Geçtiğimiz perşembe günü Kongre Türkiye üzerine bir 'dinleme oturumu' düzenledi. Katılımcılar Türkiye'den geldiler ve Temsilciler Meclisi üyesi Donna Edwards'ın sorularına cevap verdiler...

Perşembe günü o oturum yapıldı, pazartesi günü Tayyip Erdoğan Beyaz Saray'da Barack Obama ile görüştü. 'Dinleme' oturumunu kim akıl ettiyse, belli ki, Tayyip Erdoğan'ı bekleyen Washington'u etkilemeyi amaçlamıştı.

Prof. İhsan Dağı oturumun son anda davet edilen katılımcısıydı. Diğerleri haftalar önce bilgi sahibi edilip söyleyecekleri üzerine düşünme fırsatı bulduğu halde, Prof. Dağı iki gün önce kafileye dahil edilmişti. SETA.DC açılış toplantısında gördüğümde öfkesinin dumanı hâlâ dağılmamıştı. “Bugüne kadar neler yapmış, neler yazmışım aktardıktan sonra soruya geçti oturum başkanı; aa o da ne, sorusuna eşimin Ak Parti milletvekili olduğunu duyurarak başlamıyor mu?” diye anlattı tarafgir davranışı...

Tarafgir davranış başından sonuna kadar sürmüş... Yalnız kişiler hakkında taraf tutmamış Donna Hanım, bazan dudak bükerek, bazan salondan dışarı çıkarak söylenenleri önemsemediğini de belli etmiş...

Dinleyiciler arasında bulunan bir dost, “Amerikan Kongresi'nin pek çok şeye âlet edildiğini dinlemiş ve okumuş birisi olarak şaşkınım” dedi bana... Türkiye'de basının özgür olmadığını, muhalif tavra tahammül edilmediğini, Maliye'nin bir medya grubu üzerine iktidar adına ve yok etmek gayesiyle gittiğini, rejimin otoriterleştiğini... Bu tezleri ve daha nicesini birarada kayıtlara geçirmek için böyle bir oturumun Kongre'de düzenlendiği kanaatine varmıştı dostum.

Milliyet'te yazan Rıza Türmen ile Hürriyet yazarı Sedat Ergin bu tezlere hak veren birer sunum yapmışlar. Sabah'tan Hasan Bülent Kahraman 'gerçeği, yalnızca gerçeği' söylemeye kararlıymış, ama onu da 'yandaş medyada yazdığı için' baştan mahkum etmeye kalkmışlar; hayatı boyunca hep 'sol' çizgiyi savunmuş, hâlâ da savunmayı sürdüren biri olduğu halde...

Bir Amerikalı tanıdığım “Toplantı beni utandırdı” dedi.

“Senin Harold Rhode bile oradaydı” diyen dostuma ters ters bakmışım. Scooter Libby, Larry Franklin, Steve Rosen ve Keith Weissman ile ayrı ayrı yargılandığını sanıyordum Pentagon'da çalışan Rhode'un; bildiklerini İsrail'e aktardığı, Irak'a savaşa hazırlanan George W. Bush'u yanlış bilgilerle yanılttığı için...

Kongre'deki toplantıyı Tom Lantos adlı müteveffa bir Temsilciler Meclisi üyesi için oluşturulan bir komisyon düzenlemiş... FBI'da çalışırken öğrendiklerini fâş eden Sibel Edmonds'a göre, Lantos da, bildiklerini İsrail'le paylaşanlardan zaten...

Böyle bir ülkede Başbakan Erdoğan'ın İsrail için doğru cümleler sarf etmesi, genç dinleyiciye, “Sert mi?” sorusunu sordurur işte.

Taha Kıvanç / Yeni Şafak

Bu haber 618 defa okundu.