Washington'da garip koalisyon

6 Aralık 2009 09:36 tsi
Başbakan Erdoğan'ın ziyareti öncesinde Washington'da gizli bir savaş yaşanıyor, ilginç bir koalisyonun temelleri atılıyor. Bu koalisyonun bir ucunda ABD içindeki bazı yapılar, diğer ucunda ise Türkiye'deki 'Erdoğan mağdurları' bulunuyor. Işte o ayrın

Son bir kaç haftadır Washington'da yasananlar tek bir cümleyle özetlenebilir: Türkiye'deki mücadele ABD'nin baskenti Washington'a taşınmış durumda.

Bu mücadelenin aktörleri adeta Türkiye'deki kamplaşmanın turnusol kağıdı... Elbette mücadeleye ABD içindeki bazı gruplar da dahil olmuş durumda...

Şöyle anlatalım: Washington'da Erdoğan karşıtı bir koalisyon kuruluyor. Başbakanın Israil karşıtı açıklamaları ve Iran konusunda geri adım atmayan tutumu Washington'daki Yahudi lobisinin şahin kanadını Erdoğan karşıtı koalisyonun başat aktörü konumuna getirmiş durumda. Yahudi lobisinin ABD basını içerisindeki güçlü konumu bu noktada kullanılıyor. Erdoğan'in Israil'i hedef alan açıklamalarından  sonra özellikle Washington Post'ta çıkan makaleler, Yahudi lobisinin kırgınlığı ve kızgınlığının ürünü.

Bu arada ABD içindeki bu etkin yapının Erdoğan karşıtığına kayması beraberinde koalisyon arayışı getiriyor.

Peki, ABD'deki Yahudi lobisi kendisine koalisyon ortağı olarak kimi seçiyor? Iste bu nokta oldukça önemli. Çünkü Washington'daki koalisyon "Erdogan karşıtlığı" üzerine kuruluyor. Bunun içinde lobi Türkiye'de "Erdoğan mağduru" kesimlerle dirsek temasına geçiyor. Bu yüzden son günlerde ABD medyasında -özellikle Washington Post'ta- Türkiye'de basın özgürlügünün tehdit altında olduğuna değinen makaleler çıkıyor. Ayrıca Ergenekon davasının muhalifleri bastırmaya yönelik sahte bir operasyon olduğu saptaması işleniyor.

ABD'de yapılan yayınlarla Türkiye içerisindeki Erdoğan mağdurlarına göz kırpılıyor. Açıkçası Türkiye içindeki "mağdurlar" da bu işareti iyi okuyor ve Washington'daki Türkiye karşıtı kampanyaya destek vermek için ABD'nin başkentine uçuyor.

Bu yüzden İngiliz gazeteci Gareth Jenkins'in Ergenekon'la ilgili ABD kongresinde anlattıkları boşuna değil. Bunun Türk medyasına nasıl yansıtılmaya çalışıldığını da not edelim. Diğer yandan yine Washington'da geçtigimiz hafta yaşanan ilginç bir olayı aktaralım:

Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta ABD Kongre'sinde Türkiye'de insan hakları ve basın özgürlüğü konulu bir toplantı düzenlendi.

Toplantıya katılım listesi önceden oluşturulmuştu. Hürriyet'ten Sedat Ergin, Avrupa İnsan Hakları eski yargıçlarından Rıza Tüzmen, Sabah yazarı Hasan Bülent Kahraman ve insan hakları uzmanı Dr. Selma Acuner Kongre'de düzenlenecek tolantının katılımcı listesindeydi. Ancak katılımcı listesinin Türkiye'nin çoğulcu yapısını tam olarak yansıtmadığı düşünülerek listeye Prof. İhsan Dağı da eklendi.

O toplantıda özellikle Sedat Ergin ve Rıza Tüzmen'in konuşmaları önplana çıktı. Ergin konuşmasında dengeli bir üslup kullanarak hem insan hakları konusunda atılan adımları övdü hem de Doğan grubuna kesilen cezayı vurgulayarak basın özgürlüğünün tehdit altında olduğunu ifade etti. Ancak Rıza Tüzmen'in Türkiye'de insan hakları konusunda gerileme yaşandığı şeklindeki sözleri tepki çekti. Kimi katılımcılar Tüzmen'e "Türkiye'de son yıllarda yaşanan gelişmelere neden değinmiyorsunuz" diye tepki gösterdi.

Ancak bu işin görünen yüzü... Görünmeyen yüzünde bir toplantı daha gerçekleştirildi. Alman Marshall Fonu İhsan Dağı gibi isimleri çağırmadığı bir iç toplantı düzenleyerek Türkiye'yi masaya yatırdı. Toplantıda Türkiye'den gelenlerin insan hakarı ve basın özgürlüğü konusunda Erdoğan'a sert eleştiriler getirdiği öğrenildi.

TÜSİAD başkanı Arzuhan Doğan Yaçındağ da Erdoğan'ı Putin'e benzettiği kapalı oturumdaki konuşmasını Alman Marshall Fonu'nda yapmıştı.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,468 defa okundu.