neler oluyor? | " /> neler oluyor? | "/>

En Sıcak Konular

İzmir'e neler oluyor?

1 Aralık 2009 12:19 tsi
İzmir'e neler oluyor? Mine Şenocaklı, İzmirliler'in nabzını tuttu

Mine Şenocaklı / Vatan

Kadifekale’nin eteklerinde bir kahveye giriyorum ve “Hiç İzmirli’ye taş atmak yakışır mı?” diye soruyorum. Zehir zemberek cevaplar veriyorlar... Kimisi “Ne yapsaydık? PKK bayrağı taşıyanları gülle mi karşılasaydık?” diye soruyor, kimisiyse “Onlar minicik çocukların eline taş verip, her gün polis taşlatıyor” diyor. “İyi de onlar çocuk” diyorum, iyice köpürüyorlar. İsmet Amca, işi “Sen gerçekten Türk müsün?” diye sormaya kadar vardırıyor. Hepsi hükümete müthiş kızgın, DTP’ye ise ateş püskürüyor. CHP’yi kıvırmakla suçlayanlar da çok. Şimdi kahvenin gözde partisi MHP! Kahramanları ise DTP konvoyunu taşlayan bu vatanın genç kızları!

Ne zaman başka bir şehre gitsem, siyasi barometreyi ölçme şansım olur. Bu çok kolay, atlayın bir taksiye, şoför size özetleyiversin şehrin ruh halini... En azından bir tarafınkini!.. İzmir’de de aynısı oldu. Atladım taksiye, yol yorgunluğu biraz suskunluk, ardından Kadifekale’nin önünden geçerken devasa Atatürk anıtı vesile oldu sohbetin başlamasına... Koskocaman bir şey, bir kayaya oyulmuş ve gerçekten de profilden Atatürk’e çok benziyor. “Güzel olmuş, ama gerek var mıydı? Allah bilir kaça mal olmuştur?” dememe kalmadı, şoför hemen atladı; “AKP’li Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, tam 6 trilyon para harcadı buna” diye... AKP’li belediyeye bitirmek nasip olmamış anıtı, CHP’li başkan açılışı yapmış...

Sohbet anıtla başladı. O sırada şoför benim telefon görüşmelerimden gazeteci olduğumu ve geliş sebebimi anlamış, sözü siyasete getirdi. “Abla tam şu anıtın karşısındaki Kadifekale Kürt dolu. Bırak ailemi götürmeyi, ben bile girmeye cesaret edemiyorum” diye hemen meseleyi İzmir’in temel meselesine çekiverdi. Ardından öyle aşırı milliyetçi olmadığını belirtmek için de ekledi; “Biz DTP’ye karşı değiliz. Ama ellerinde hep PKK bayrakları vardı. Halkı onlar tahrik etti.”

Benim bu sohbetten çıkardığım mutlaka Kadifekale’ye gitmem gerektiği oldu. Tabii ki ilk günü olayların yaşandığı Üçyol Caddesi’nde önüme gelenle sohbet ederek geçirmeye ayırdım. İkinci gün doğru Kadifekale’nin eteklerine...

“Yoksa sen konvoydakilere kızgın değil misin?”

Taksi siyasetin nabzıysa eğer, kahvehane de taksi durağı demek! Taksiden bir kahvenin önünde indim. Şansım yaver gitti, hava da güzel, içeriye tıkılmadan bahçede sohbete giriştik. İlk ziyaret ettiğim masada bir amca vardı, 65 yaşındaki İsmet Taşkan. Kadifekale Kürt semti diye kazınmış ya kafama, herkesi Kürt sanıyorum, ama fena yanılıyorum. İsmet Amca’ya, “DTP konvoyunun taşlanması İzmir’e yakıştı mı?” diye sorarak giriyorum söze, ters ters bakıyor, “Ne yani PKK bayrağıyla, Apo posteriyle geleni gülle mi karşılasaydık!” oluyor cevabı ve celallenip devam ediyor; “Dağda askerimizi öldüren adamları kahraman yaptılar başımıza.” Ben damarına basıyorum; “Yoksa siz de orada mıydınız? Taş da mı attınız?” diye soruyorum bu kez. Hiç çekinmiyor, “Orada olsam kesinlikle atardım!” diyor. Peki ya biri ölseydi? Hiç tınmıyor, hatta çok emin; “Bu gidişle nasıl olsa bir gün o da olacak!” diyor kestirmeden...

Bu kadarını beklemiyordum, şaşkın, biraz da ürkmüş “Ne kadar kızgınsınız böyle?” dememe kalmıyor, “Ne yani sen kızgın değil misin?” diyor hesap sorarcasına... Ben de öyle pısacak değilim ya; cevabı yapıştırıyorum, “Açıkçası ben olanlara çok üzüldüm. Biri ölecek diye de çok korktum. İzmirlilere ise hiç yakıştıramadım. Böyle olmamalıydı.” O iyice köpürüyor; savaşa hazır asker misali; “Ben 65 yaşındayım, eğer birileri bu vatana göz diktiyse, bölmek istiyorsa, 65 kişiyi öldürmeden ölmem!”

Peki bu vatana kim göz dikmiş? Bana hem sinirli, hem de biraz şaşkın bakıyor, aslında bu ne cehalet dercesine; “Kızım sen gazeteci değil misin, benden daha iyi bilmen lazım” diyor. Sonra şöyle tepeden tırnağa süzüyor ve Türk evladı olmadığıma karar vermiş gibi, “Sen Türksün değil mi?” diye soruyor. Cevap beklemeyip devam ediyor; “30 bin şehit vermiş bir ülkede bu şehitlere sebep olan adamın posterleri açılırsa, bu ülkenin kızları onları taşlamaz mı? Sen taşlamaz mısın? Bu ülkeyi Çanakkale’de bizim analarımız, bacılarımız, kadınlarımız kazanmadı mı? Şimdi de o kadınlar bu ülkeyi böldürmezler. Bölmek isteyenin anasını bellerler. Bu böyle biline...” Sesler yükselince, kalabalık da artıyor. Ya amcanın kalbine inecek, ya da beni dövecek!

“Adımı vereyim de kim vurduya mı gideyim?”

Hazır çevremiz kalabalıklaştı, sohbeti genişletmek en iyisi... Ama hemen herkes İsmet Amca ile hemfikir. Orta yaşlı biri, “Buradan Çevik Kuvvet otobüsü geçerken, yukarıdaki mahalleden Kürt çocukları sürekli taşlıyor. Onlar her gün taş atıyor, biz atınca mı kötü oluyor?” diye giriyor tartışmaya... “İyi de onlar çocuk, çocukla çocuk olunur mu?” diyorum, cevabı hazır; “Onlar çocuk ama o çocukların ellerine taşları verenler ablaları, ağabeyleri...” O da çok hayıflanmış Üçyol’da olmadığına, bir taş da kendi atmadığına... Hükümete müthiş sinirli, DTP’ye ise ateş püskürüyor: “Teröristbaşına özel hapishane yaptılar. Bir de yanına yandaş gönderiyorlar. Sonra Ahmet Türk çıkıyor, ’12 metrekarelik odası, 6 metrekareye düştü. Kötü mumamele bu’ diyor. Gerçekten demokrasi isteyen adam, Ege’ye gelip böyle mi konuşur! Bu ülkede 30 bin şehit verildi, bir tek şehit cenazesine katıldılar mı? Eskiden Türk-Kürt meselesi mi vardı? Kız vermişiz, kız almışız. Bu olanların sorumlusu baştakiler. Bizim aramızda, doğulusu da, batılısı da var. Biz hepimiz kardeşiz” derken, çevreden destek sesleri geliyor; “Ben Erzurumluyum”, “Ben Urfalıyım”, “Ben Ağrılıyım”...

Sohbet ettiğim beyin adını öğrenmek istiyorum, “Vereyim de sonra kim vurduya mı gideyim” oluyor cevabı. Ardından bana soruyor; “Siz gerçekten Vatan’dan mısınız, yoksa Özgür Gündem’den misiniz?” Vallahi biraz daha soru sorsam “PKK’lı mısın?” diye de soran çıkacak!

BUNDAN SONRA BÜTÜN OYLAR MHP’YE!

“Hâlâ Sayın Öcalan, Sayın Öcalan... Kim ayrıcalık yapıyor. Ayrıcalık yapan onlar” diye bağırıyor Hüseyin Geloğulları. Sonra Kadifekale’nin tepesinde dalgalanan devasa Türk bayrağını gösteriyor; “Bu bayrak orada hep dalgalanacak. Kimse o bayrağı indiremeyecek” diyor ve ekliyor; “Bundan sonra bütün oylar MHP’ye!” Peki daha önce kime veriyormuş oyunu; “CHP’ye... Ama gördük ki CHP kıvırıyor. Bir açılıma destek veriyor, bir karşı çıkıyor. MHP’nin tavrı başından beri belli... Başka bir parti sesini yükseltebildi mi?”

Peki herkes böyle mi düyşünüyor gerçekten? Çoğunluk CHP’ye veriyormuş oyunu... Onlardan biri de anne tarafı Roman baba tarafı Elazığlı Hüseyin Polater; “Ben CHP’liyim, hep CHP’ye oy verdim. Ama bu kez oyum MHP’ye” diyor. Pek çok kişi başıyla onaylıyor. O sırada kahveye orta yaşlı biri giriyor, tam sohbetin üzerine, hemen oyunu açıklıyor; “Ben hayatta MHP’ye vermem oyumu...

Benim oyum Sarıgül’e...” Mekan kahve ya, bir anda Kürt meselesi unutuluyor, Sarıgül’ün iktidara gelip gelemeyeceği tartışmasına dalıyor herkes...

Konuştuklarımın hemen hepsi aslen İzmirli değil, çoğu doğudan göçmüş. Üçyol Caddesi’nde olduğu gibi birkaç kuşak İzmirli yok içlerinde, ona rağmen neredeyse onlar kadar AKP’ye ve DTP’ye tepkililer. Faturanın bir ucunu da CHP’ye kesiyorlar. Ama Üçyol’dan edindiğim izlenim, genelde İzmir’in CHP’nin kalesi olmaya kaldığı yerden devam edeceği, hatta kaleyi biraz daha yükselteceği!..

AHMET YARDIMCI: BİZİM SORUNUMUZ PKK İLE, YOKSA KÜRTLER GELİP ÇAYIMIZI İÇEBİLİRLER

KÜRT CELAL: ANAM KÜRT, BABAM TÜRK, DAMADIM KÜRT... HADİ BİZİ AYIRSINLAR!

MUHTAR MUSTAFA SAYAR: DTP’LİLER, PKK BAYRAĞI AÇMASALARDI ASLA TAŞLANMAZLARDI

Bu ülkede kışkırtma var buna gelmemek lazım kızım!

“Sizin aranızda Kürt var mı?” diye soruyorum bu kez. “Var! Tam karşında oturuyor. İşte Kürt Celal!” diyorlar. Celal Genel alıyor sözü; “Bak kızım, benim anam Kürt, babam Türk, damadım Kürt, dayılarım Kürt, teyzelerim Kürt... Haydi bizi ayırsınlar! Kim ayrılmak istiyor? DTP... Kim başlattı bu ikiliği, onlar, bir de bu hükümet... Benim anam Ağrılı, babam Erzurum’un yerlisi... Bizim bayrağımız da, vatanımız da, dinimiz de bir değil mi?” Bir an susuyor, düşünüyor, bir şeyi yanlış söylemiş gibi ve düzeltiyor; “Aman yanlış anlama... DTP dedim, ama DTP değil, PKK... Ama DTP’lilerin de ellerinde hep PKK bayrakları, ne demek oluyor bu? Sonra İzmir’de bugüne kadar görülmüş şey mi, çıkıp da birine, ’Sen Kürtsün, buraya giremezsin, sana iş vermeyiz’ diyen mi olmuş? 50 yıldır buradayım, hiç böyle şey görmedim. Şimdi çocukların eline taş verip, Kadifekale’den aşağı attırıyorlar. Bak kızım, yine kışkırtma var, bu oyuna gelmemek lazım.”

Burası 19 Mayıs Mahallesi... Kahvede mahallenin muhtarı Mustafa Sayar da var, bu kez o başlıyor konuşmaya: “Çevik Kuvvet’e taş atanlar kandırılmış çocuklar... Bu olaylara böyle bakmak lazım.” Bir başkası giriyor söze; “Burada telefon santralini yıktılar. Hayatımız tehlikede, bir polis de gelip, hesap soramıyor” diye... Sonra şoförlük yapan 29 yaşındaki Hüseyin Geloğulları meselenin köküne iniyor kendince; “Bizi kutuplaştıran, aslında DTP de değil, AKP. Bütün bunların sorumlusu Erdoğan... Davos’ta ’one minute’ demeyi biliyor da, PKK’ya niye diyemiyor? Habur’dan giren teröristlere tutulan alkış, Kıbrıs’ı kurtarıp gelen askerimize tutulmadı. Şimdi teröristbaşı odasını beğinmiyormuş, adam Çakal Carlos’tan lüks yaşıyor” diyor. Kahvedeki herkes katılıyor sözlerine... Daha sakin biri, 42 yaşındaki Duran Aydın giriyor söze bu kez; “İzmir’de yaşananlar Habur’un artçı depremleri... Sorun Kürt-Türk meselesi değil. Benim de Kürt arkadaşlarım var, ama PKK bayrağı açan Kürt’ten arkadaş olmaz” diyor.



Bu haber 808 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,028 µs