kapan? | " /> kapan? | "/>

En Sıcak Konular

Kafes'in kıyısından döndük, ya kapan?

29 Kasım 2009 17:50 tsi
Kafes'in kıyısından döndük, ya kapan? 'Kafes'i atlattık mı? Diyelim ki 'Kafes'in eşiğinden döndük, kapana kısılmayacağımızın bir garantisi var mı? Nihal Bengisu Karaca'nın yazısı...

Nihal Bengisu Karaca/Habertürk

'Kafes'in eşiğinden döndük, darısı 'Kapan'a

Türkiye'nin kafese girmesine ramak kalmış. Çarşamba günü değinmiştim, Poyrazköy cuntasına ait olduğu belirlenen Kafes Operasyonu Eylem Planı'nın eklerinden korkunç bilgi notları elde edildi. Koç Müzesi'ne ziyaretçi akını sağlanacak, öğrenci gruplarının ziyaretlerinden birinde denizaltı bölümüne yerleştirilen bomba patlatılacak, en az 300 çocuğun ölmesi sağlanacak, suç dindar Müslümanların üzerine atılacak.

 Agos'un abone listeleri alınacak, ulusal gazetelerde yayınlanması sağlanacak, bu listelerin irticai web sitelerinde kışkırtıcı ifadelerle kullanılması sağlanacak.

Gayrimüslimlerin etkin simalarından bazıları kaçırılacak, bazı suikastlar düzenlenecek, suç dindar Müslümanlara atılacak. Bu arada bazı gazetecilerle, yazarlarla temasa geçilip onların da gönülleri kazanılacak, bazı anketleri yorumlamaları istenecek, eylemler öncesinde de bazı tartışma programlarında irticai eksende bir hareketlilik olduğu ama AK Partili hükümetin ne kadar vurdumduymaz olduğu belirtilecek ki, tüm eylemler, kara propagandalar adrese teslim olsun ve daha bir sürü şey...

İki albay, bir yarbay tutuklandı.
"Kafes"i atlattık mı? Diyelim ki Kafes'in eşiğinden döndük, kapana kısılmayacağımızın bir garantisi var mı?
Bu düşmanlığı, bu kötülüğü, başka hayatların akışına sahip olma hırsının bu boyutunu on yıl "kötülük ve theodise" çalışsak anlayamayız. "Şimdiye kadar hep böyle yönetilmişiz meğer"in yarattığı duygusal travma cabası.
Böyle yönetildiğimize en acı şekillerde şahitlik etmiş olanların, döne döne bu yapılanlara susma, susarak onay verme noktasına evrildiğini görmek hasta ediyor. Bunların ortaya çıkabiliyor oluşuna duyulan sevinci, kendi halkına pusu kurmanın mantığını anlamlandıramamanın sıkıntısı gölgeliyor.

KAFESİ GÖRMEYEN MEDYA

Ahmet Altan, Kafes'i görmeyen medyaya dair sarsıcı tespitler yaptı geçen haftaki yazılarında. Cuntanın asker-yargı-medya içine kök salmış sacayaklarından, Türkiye'deki darbelerin, darbe teşebbüslerinin, siyaset üzerindeki asker tahakkümünün bu "üçlü"nün eseri olduğundan bahsetti. Genel olarak doğru. Ama "Kafes" ile ilgili medya durgunluğunda frenlerin patlamasından duyulan endişeyle arabayı sağa çekme refleksi vardı sanki. İdeolojik olmaktan çok, psikolojik bir donukluk söz konusu olabilirdi.

Böyle bir aşırılıkta zira; böyle bir hudutsuzlukta, insanın başı döner, ayaklarının altı delinir. Çünkü o kadar büyüktür ki olay, ya yer yerinden oynamalıdır, ya kusma nöbetleri geçirilmelidir; ne yapılacağı kestirilemediğinde de, ürperme ötelenirse tehlike de ötelenir yanılsamasına kapılır insan.
Medyadaki de insan bir yerde; insan böylesi planlar karşısında boşluğa düşendir son kertede. Bir halüsinasyon gördüğünü zannedip o tarafa bakmaktan korkandır. Yorganın altına çekilip titreyen ve o tarafa bakmazsa karabasanın yüz bulamayıp gideceğini ummak gibi aptalca taktiklere başvurandır.
Korkulur, zira "Kafes", şimdiye kadar ortaya çıkan belgelerin en kötüsü. Koç Müzesi'nde havaya uçurulması planlanan 300/350 çocuğu tahayyül, suikast planları, adam kaçırma planları, insanın akıl yetilerini de, sindirim mekanizmasını da altüst ediyor.

Korkulur, çünkü kimbilir daha kaç Kafes, kaç kapan sırada bekliyor.
Korkulur. Bütün bu olup bitenler, çok yakın bir zamanda asker-sivil ilişkisinin demokrasiye ve hukuka uygun bir çizgide dengeleneceğinin habercisi olsa da, bir fizik yasası var: Gün ışığına kavuşabilmek için çok tekinsiz, koyu karanlık bir geceden geçilmesi gerekiyor.
Kurt uluyor, ayı çıkıyor, taş düşüyor ve baykuşların çığlıkları bu seslerde ahenk bulanlara bile hoş gelmiyor artık. Neyse ki sis kalktı, dolunay tarikiyle hakikate dair kısmi bir görüntü elde edebiliyoruz. İçindeki kirden arınmak isteyen askerlerin sayesinde, hukuka hakkını teslim etmeye azmetmiş bazı yargı mensupları sayesinde.

Ellerine ulaşan bilgiyi yayınlamaya cesaret edenler sayesinde.
Ancak sorumluluk duygusunu mündemiç bir korku içinde olanları da anlamak gerekiyor. Sabaha saatler kala, şeb-i yeldanın "yaşayan ölülerin dönüşü"ne gebe olup olmadığını bilememekten ileri gelen tedirginliği.
Lakin korkunun ecele faydası yok. Zira siz o tarafa bakmadınız diye karabasan yok olmuyor, üstelik her taraftan rahatça görülebiliyorsunuz...
Not: Bayramınız kutlu olsun. Hayat bayram olsun.



Bu haber 1,821 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,540 µs