En Sıcak Konular

'Acı dolu günler bir daha yaşanmasın'

21 Kasım 2009 14:23 tsi
'Acı dolu günler bir daha yaşanmasın' Çok sayıda insanın öldürüldüğü, binlerce insanın yaşadığı topraklardan sürgün edildiği Dersim olaylarından kaçarak hayatlarını kurtaran tanıklar, o günlerin bir daha geri gelmesini istemiyor.

1938 yılında henüz 15 yaşında olan Şadiye Yüksel, acı ve korku dolu günlerin gözünün önünden gitmediğini söylüyor. O günlerde köyün ileri gelenlerinin katlettiğini söyleyen Şadiye Yüksel (85), kendisinin de kardeşi ile birlikte bahçeye saklanarak kurtulmuş.

Yüksel, Tunceli merkeze bağlı Kocakoç köyünde yaşarken, bir gün köye gelen silahlı grupların çok sayıda insanı toplayıp derede öldürdüklerini anlatıyor. Bu sırada kendilerinin kardeşi ile kaçarak bahçeye gittiklerini belirten Şadiye Yüksel, "İki kardeşim ve bendim, birini sırtıma aldım. Birinin de elinden tutup götürdüm. Annem, 'Sen git yoksa öldürürler sizi' dedi. Askerler gitti saklandığımız yerden çıktık. Sonra bir baktık ki insanları öldürmüşler ortalıkta insan cesetleri vardı." diyor.

Ağır makinelerin kurulmasının ardından ortalığın cehenneme döndüğünü ifade eden Yüksel, kundaktaki bebekten kadınlara kadar herkesin öldürüldüğünü söyledi. Yüksel sözlerine şöyle devam etti: "Ağır makine taramasının ardından biz gittik. Baktık ki bebekler, kadınlar hepsi kan içinde, birinin kolu yok birinin bacağı. İnsanlara çok hakaret etmişler. Bunları gözümle gördüm, anlatamıyorum o günleri. Çok insan öldürüldü. Kötü bir gündü Allah o günü bir daha geri getirmesin."

Amcasının yatakta hasta olduğu için öldürülmekten kurtulduğunu, ancak diğer amcasının başka bir yere götürülerek öldürüldüğünü belirten Şadiye Yüksel, çevre köylerde de alan ağaları olarak bilenen aşiret reislerinin de öldürüldüğünü anlattı.

1938 yılında Demirkapı köyünde 300 kişinin öldürüldüğünü kendisinin de bir çavuş lakaplı Bako diye biri tarafından kurtarıldığını ifade eden 91 yaşındaki Salman Yeşildağ ise çok sayıda masum insanın da yok yere öldürüldüğünü dile getiriyor. Tunceli merkeze bağlı Demirkapı köyündeki insanların, köye gelen süvariler tarafından bir alana toplan 300 kişinin, çocuk kadın demeden ağır makinelerle tarandığını dile getirdi.

"ÇOCUKLARIN BAĞIRTISI GÖĞE ÇIKMIŞTI"

Dersim olaylarında kendi ailesinden 24 kişinin öldürüldüğünü ifade eden Yeşildağ, bugün yürütülen tartışmalarda partilerin oy avcılığı yaptıklarına dikkat çekiyor. Yeşildağ o günlerde olanları şöyle anlattı:

"1938 den önce Demenanlılar, Bahtiyarlar ve Seyit Rıza aşiretinin bir kısmı çete halinde çalışıyorlardı. Sonra asker geldi, Demirkapı köyünün üst tarafında karargahı kurdular, silahlarınızı verin, dediler. Ben 20 yaşındaydım. Silahı olan verdi; silahı olmayanları dövdüler ve işkence yaptılar. On beş gün sonra köyün her tarafını çembere aldılar, süvari birliğiydi. Herkes neyi varsa aldı yanına, köyün üst tarafında topladılar. Bizi köyün üst tarafında bir yer var oraya kadar getirdiler. Sedyeyle bir şeyler getirdiler. Babama sordum dedim bu nedir? Dedi, ağır makinedir. Bize diz çöktürdüler kadınlar ayrı çadırda erkekler ayrı çadırdaydı. Bizi çembere aldılar taramaya başladılar. Sonra ara verdiler, ellerim babama bağlıydı. Babam dişleriyle ellerimi açtı. Atla dedi ve balkonun arkasındaki çalıda otur. Sorarlarsa sana, deki ben bunun oğluyum. Alay komutanı aşağı bakıyordu. Çalının arkasında gizlendim, hepsini kırdılar. Önce erkekleri sonra kadınları, birinci sefer piyade tüfeği ile sonra ağır makine sonra süngülerle öldürdüler. Çocukların bağırtısı göğe çıkmıştı."

Babasının dişleriyle ellerindeki bağı çözerek kurtulduğunu ve kendisini çavuş Bako diye birinin sahiplenmesiyle hayatta kaldığını belirten Yeşildağ daha sonra yaşananları ise "'Tarama bittikten sonra alay komutanı askerlere bunları niye ayırdınız." dedi. Çavuş Bako, 'benim oğlumdur' dedi. Komutan inanmadı, küfür etti. Bunun üzerine Bako dedi, oğlum değil benim yanımda çalışıyor. Daha sonra karargahı köye kurdular. Biz orada kaldık, sonra hayvanları suya götürme bahanesiyle kaçarak kurtuldum." sözleriyle anlattı.

Aradan bir süre geçmesinin ardından kurtulan insanlarla birlikte Tapti köyüne gittiklerini, her tarafın yandığını ve ortalığın ceset kaynadığını dile getiren Yeşildağ, daha sonra Heç köyüne geçerek burada hayatta kaldıklarını öğrendiği, ağabeyi ve iki amcası ile buluşarak kendi köylerine döndüklerini belirtti. Salman Yeşildağ, sözlerini şöyle tamamladı: "Köye geldiğimizde her şey yanmış kül olmuştu. Ev yok bark yok, hepsini yakmışlar. Bir fert kurtulmamış. Gittik mezar kazdık, her mezara dört beş ceset koyduk. Sonra çevre köylerden aldığımız yardımla evimiz kurup hayatımızı devam ettirdik. Babalarımızı seven insanlardan kimisi ekmek verdi, kimisi yatak. Ve o günleri atlattık."

Cihan



Bu haber 719 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,063 µs