En Sıcak Konular

Tek bir bilgisayar hepsini izliyor

16 Kasım 2009 12:30 tsi
Tek bir bilgisayar hepsini izliyor ABD ile Avrupa ülkeleri arasında büyük bir çatışma çıkabilir!

AB ile ABD arasında yıllardan beri süren bir kavga geçtiğimiz hafta iyice su yüzüne çıktı. Bu kavganın hem AB-ABD ilişkilerindeki rahatsızlıkları, hem de AB’nin iç sorunlarını açıkça ortaya koyan bir niteliği var.

İşin temelinde yatan, ABD ile AB arasında imzalanan bir anlaşma. Anlaşmanın adı SWIFT Anlaşması.

Basında çıkanlara bakılacak olursa, olay ABD’nin AB içindeki bankalar arası işlemler hakkında bilgi sahibi olmasına izin verilmesinden ibaret. Oysa iş daha karışık.

Tüm uluslararası havaleler, 70’li yıllardan beri SWIFT adlı kuruluş tarafından yerine getiriliyor. Merkezi Belçika’da olan SWIFT bu operasyonları ABD’deki bir server üzerinden gerçekleştiriyor. Hemen söyleyelim, SWIFT’in elinden geçen para değil. Ama her havale hakkında en ayrıntılı bilgiler bu server üzerinden aktarılıyor.

11 Eylül’den beri ABD, topraklarındaki bu bilgisayar merkezinden geçen tüm bilgileri kopyalıyor. Bahane: Terörle mücadele.

Yani, AB ülkeleri içinde yapılan her havale de 11 Eylül’den beri ABD’nin denetiminden geçiyor. Avrupa’da özlük bilgilerinin korunmasından sorumlu kurumlar yıllardan beri isyan halinde.

Bu itirazlar sonucu SWIFT, AB içi operasyonları Avrupa’daki yeni bir bilgisayar merkezine taşıma kararı aldı. Ama bu kez de Avrupalı politikacılar ABD’ye Avrupa’daki bu merkezi izleme hakkı tanıyan SWIFT Anlaşması’nı oluşturdu.

AB’de özellikle Almanya, Fransa, Finlandiya ve Avusturya gibi ülkelerde kopan fırtına nedeniyle anlaşma herhalde şimdilik imzalanmayacak. Ama Avrupa’nın muhafazakâr politikacıları anlaşmada ilke olarak bir sorun görmüyor olacak ki, pazarlıkların bu şekilde sonuçlanmasını kabul etmişler.

Zaten şimdi de, tam olarak anlaşmadan vazgeçmeye gerek görmüyorlar. ABD’den sadece hukuki itiraz hakkı sağlamasını talep ediyorlar. Ardından anlaşmayı imzalayacaklar.

Aslında kamuoyu tepkisi büyük olmasa, AB Adalet Bakanları Komisyonu yangından mal kaçırırcasına 30 kasımda bu anlaşmayı imzalayacak ve yürürlüğe koyacaktı. 30 kasım da belirleyici bir tarih. Çünkü 1 aralıkta, yani bir gün sonra, yeni kabul edilen Lizbon Anlaşması yürürlüğe girecek. Bu durumda da SWIFT Anlaşması’nın Avrupa Parlamentosu’nun da onayını alması gerekecek. Sırf bu bile, muhafazakâr politikacıların özlük haklarına nasıl baktığını gösteriyor aslında.

Üstelik bu anlaşma imzalanmasa dahi, Avrupalıların AB dışına yaptıkları ya da Avrupa dışından kendilerine gelen her havale hakkında tüm bilgiler yine ABD’den geçmeye ve dolayısıyla da ABD gizli servislerinin dosyalarında birikmeye devam edecek.

“Birikse ne olur?” demeyin. Bu bilgiler, sadece terörle mücadelede kullanılmıyor. Arzu edilirse, tek tek bireylerin baskı altına alınmasına olanak sağlayabiliyor. Aynı zamanda, “toplumsal mühendislik” olarak adlandırılan, toplumlara, kendi iradeleri dışında istenen biçimin verilmesi operasyonlarına da en sağlam temeli yaratan bilgiler bunlar.

Dahası, bu bilgileri sadece ABD’li kurumların kullandığı da kuşkulu. ABD’nin eline geçen bu bilgileri Ortadoğu, Afrika ve Asya’nın diktatör ve baskıcı rejimleriyle paylaşmasından endişe ediliyor.

SWIFT Anlaşması tartışması, 11 Eylül’den sonra ABD ve Avrupa’da muhafazakâr politikacıların, terörle mücadeleyi bahane ederek, toplumu denetim altına alma ve çağdaş demokratik uygulamaları ortadan kaldırma yolunda ne kadar ciddi çalıştığını gözönüne seriyor.

Bu nedenle, son sekiz yılda demokratik hukuk devletine vurulan darbeler AB’de giderek daha fazla eleştiriliyor. Yer yer düzeltmeler yapılıyor.

Ama büyük olasılıkla SWIFT sorunu Türkiye için de geçerli. Çünkü Türkiye’deki bankacılık işlemleri de bu kurum aracılığıyla yürüyor. ABD sizin son yıllarda attığınız her adımı fişliyor, günlük alışkanlıklarınızı biliyor, zayıf noktalarınızı belirliyor. Ama bildiğim kadarıyla Türkiye’de ne buna ciddi şekilde karşı çıkan var, ne de tartışan.

Türkiye AB’nin tam üyesi olmadığı için, Türkiye’deki banka müşterilerini ABD gizli servislerinin fişlemesinden koruyacak hiçbir güç yok. Tabii Türk hükümetlerinden başka.

Ama ben bugüne kadar Türk hükümetinin ne Washington’la ilişkilerinde, ne de Brüksel yetkilileriyle SWIFT sorununu konuştuğuna rastladım.

Acaba SWIFT ve ABD karşısında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının özlük haklarının korunması için de AB’nin reform baskısı mı gerekiyor?

Cem Sey / Taraf



Bu haber 690 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,367 µs