En Sıcak Konular

Arınç, Ceylan'ı anlatırken duygulandı

11 Kasım 2009 18:24 tsi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dicle Üniversitesi'nin yeni akademik yılı açılışında Ceylan'ın ölümü, vakıf üniversitesi kurulması, derin devlet anlayışını ve komşu ülkelerle ilişkilerde sıfır problem anlayışını anlattı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Diyarbakır'da vakıf üniversiteleri açılması gerektiğini belirterek, ''Niçin bir vakıf üniversitesi kurulmasın, adı da Selahattin Eyyübi olmasın?'' dedi.

Dicle Üniversitesi'nin 2009-2010 Akademik Yılı açılışı amacıyla Kongre Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Arınç, Diyarbakır'a daha önce bir çok kez geldiğini söyledi.

Rektörün, akademik yıl açılış davetine çok sevindiğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

''Bu davete Sayın Başbakan katılmak istediler, mümkün olmadı. Onun da selamını bu vesileyle sizlere iletmiş oluyorum. Yeni üniversite açmakla kalmadık. 20'den fazla vakıf üniversitesi açıldı. Diyarbakırımızda yeni vakıf üniversiteleri açılmalıdır. Böyle bir talep gelirse, böyle bir talep makul ve haklı da olursa Diyarbakırımıza çok güzel bir vakıf üniversitesi de çok yakışır diye düşünüyorum. Niçin bir vakıf üniversitesi kurulmasın, adı da Selahattin Eyyübi olmasın? Bu konuda gayretli olacağınıza ve olacağımıza inanıyorum.

Buna Türkiye'nin ihtiyacı var. Eğitim, eğitim, eğitim. 40 yıl öncesine dönüp baktığımda içinde bulunduğumuz şartları biliyorum. Bugün içinde bulunduğum şartlardan da elbette memnuniyet duyuyorum. Yeterli değil, daha da iyi ve güzel olacak. Yeterki ülkemizde huzur, kardeşlik, birlik ve bütünlük olsun. Gözyaşı dökenlerin, acı çekenlerin sayısı giderek yok olsun. Bunu sağladığımız zaman önümüzün açıldığını, Türkiye'nin uçacak noktaya geldiğini hep beraber göreceksiniz. Tek ihtiyacımız bu. 'Memleket isterim' şiirinin teması da zaten bu. Burada kavgasız, dövüşsüz, birleşmiş, gönülleri birbirine karşı çarpan güzel bir memleket havası isteniyor. Ölüm mutlaka olacak ama bütün ayrılıklar sadece ölümden olsun.''

''MEŞRU VE MAKUL NOKTADA KALDIĞI SÜRECE...''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, kongre merkezine girmeden önce bir grup öğrencinin yaptığı eyleme de değinerek, üniversite öğrencisi olduğunu zannettiği bir grubun ellerinde pankartlar taşıyarak bir şeyler söylemek istediklerini, ancak ne söylediklerini anlayamadığını kaydederek, ''Belki hükümeti protesto ediyorlardı, belki bana karşı bir şey söylemek istiyorlardı. Bunları kötülemiyorum. Bunlar her üniversitede var, meşru ve makul noktada kaldığı sürece bunlara kızamayız da. Ben o arkadaşlarımı kardeşim olarak kucaklıyorum, onlara kızmıyorum'' diye konuştu.

CEYLAN ÖNKOL'UN ÖLÜMÜ

Bülent Arınç, öğrencilerin ellerinde taşıdığı pankartlarda yazılı olanların Türkiye'nin üzüntü duyduğu şeyler olduğunu vurgulayarak, ''Siyasetçiler olarak, hükümet olarak, hükümette sorumlu görev almış insanlar olarak, Türkiye'de yaşanan acı olaylara, insan hakları ihlallerine, ölüm varsa ölümlere, yaralama varsa yaralamalara, ülkeden gidip başka yerlerde hayat bulmaya çalışanlara bigane kalamayız'' dedi.

Öğrencilerin ellerinde taşıdığı pankartlardan birinin, Lice'de patlama sonucu ölen Ceylan Önkol adlı çocuk ile ilgili olduğunu anımsatan Arınç'ın, ''Ceylan'ın nasıl öldüğünü, neden öldüğünü ayrıca tartışırız. Ama hayatının baharında küçücük bir yavrumuzun hayatını kaybetmiş olması...'' şeklindeki sözlerinin ardından duygulandığı görüldü.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Bu olay inanın onun babası ve annesi kadar bizi de üzmüştür. Hepimiz Ceylan'ın annesi ve babasıyız. O günahsız yavrumuzun şu veya bu şekilde hayatını kaybetmiş olmasından üzüntü duymamak mümkün değil. Bunda kendi sorumluluğumuz da olabilir. Bu sorumluluğumuzu elbette araştıracağız. Elbette bu işin sorumluları hakkında ne gerekiyorsa onu da yapacağız. Zaten 'memleket isterim' derken, 'artık Ceylanlar ölmesin' demekle eş anlamlıdır. Biz buna yürekten inanıyoruz'' diye konuştu.

 

DEVLETİN TEK BİR YÜZÜ OLUR, O DA HUKUKTUR''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, faili meçhul olaylar ve yargısız infazların olmaması için gece gündüz çalıştıklarını belirterek, ''Özgürlüklerin yaşanabildiği, demokratikleşmenin  son noktasına kadar vardığı, insan hakları ihlallerinin sıfır noktaya geldiği, işkenceye sıfır tolerans tanındığı bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz; bütün çabamız bu'' dedi.

Bakan Arınç, Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin fazlasıyla olduğunu, asit kuyularının fazlasıyla gerçek olduğunu, ülkede haksız, yargısız infazların, kaçmaların, gitmelerin, göç etmeler ve göç ettirmelerin olmadığını söylemenin mümkün olmadığını ifade ederek, ''Keşke olmadı diyebilseydik ama biliyorum ki oldu'' dedi.

Acının tek taraflı olmadığını kaydeden Arınç, şöyle devam etti:

''Biz bunlardan kurtulmak istiyoruz. Artık faili meçhuller olmasın diye çabalıyoruz. Artık yargısız infazlar olmasın diye gece gündüz çalışıyoruz. Artık herkes sokağa korkmadan çıkabilsin diye, birisi alıp götürdüğü zaman gelecek diye ümitle bekleyelim diye çalışıyoruz. Ne anneler kaybettik, ne babalar kaybettik. Henüz bir yaşında iken babasını, annesini görmeden öksüz kalan çocuklar biliyoruz. Annesi, dağda babasının yanına gitmiştir. Bu, Türkiye'de artık yaşanmasın diye öyle güzel bir memleket istiyoruz biz. Bütün çabamız bunların üstünü kalın bir şalla örtmek değil, bütün bunların tekrar yaşanmadığı, özgürlüklerin yaşanabildiği, demokratikleşmenin son noktasına kadar vardığı, insan hakları ihlallerinin sıfır noktaya geldiği, işkenceye sıfır tolerans tanındığı bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. Bütün çabamız bu.

Emin olun ki işin bir tarafı budur. Bu, büyük üzüntüdür. Mardin'de olanından Siirt'te olanına kadar, Diyarbakır'da yaşanandan Batman'da meydana gelenine kadar adım adım biliyoruz. Bu üzüntüleri ben yıllardan beri yaşamış ve görmüş biriyim. Türkiye buna müstahak değil, bu insanlar buna müstahak değil. Haksızlık her yerde haksızlıktır. Hukuksuzluk her yerde hukuksuzluktur.''

'DEVLET BİR TANEDİR, DERİNİ MERİNİ YOKTUR''

Başbakan Yardımcısı Arınç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 1 Ekimde TBMM'nin açılışında çok önemli olduğuna inandığı bir söz söylediğini ve bunu da hayatının en güzel sözü olarak hatırladığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği çok önemli bir söze dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Hayatımın en güzel sözü olarak hatırlıyorum onu. Devlet bir tanedir, derini merini yoktur. Devletin yüzü tektir, iki yüzlü devlet olmaz. Devletin tek bir yüzü olur, o da hukuktur. Hukukun dışında hiçbir şey bizim için hiçbir zaman geçerli olamaz. İşin bir başka facia boyutunu hiç unutmayalım. Polislerimiz de öldü, şehit oldu. Askerlerimiz de öldü, şehit oldu. Mayına bastılar şehit oldular. Evlerine gittiler öldürdüler, hayatını kaybetti.

Ben savcılar ve hakimler biliyorum... Kulp'ta yaşanmıştı... Çünkü olayın içerisinde yaşayanlardan bir tanesi de benim stajyerimdi. Masum insanlar alındılar götürüldüler. Köylerin, kasabaların eşrafları, Ulu Cami'nin önünde dilenmeye başladı. Sofrasında her gün yüzlerce kişiyi ağırlayan beyefendiler, beyler, ağalar, topraklarından, evlerinden sürüldüler. Neler yaşanmadı? Terhis olan askerlerin şu kadarının bir yerde öldürüldüğünü bilmiyor muyuz? Bunlar da yaşandı ülkemizde, bunların acıları hala yüreğimizde. İşte memleket isterim derken öyle bir memleket istiyoruz ki kardeş kavgasına son verelim.

Ülkemizde gözyaşı artık dinsin. Artık dağa çıkmalar değil, herkes bu cennet vatanımızda, bu cennet vatanın nimetleri içerisinde kendini özgürce ifade edebilsin, özgürce yaşayabilsin. Bu topraklar hepimize yeter.''


KOMŞULARI İLE KAVGALI OLAN BİR ÜLKE  GELİŞEMEZ VE KALKINAMAZ''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Diyarbakır'da olan bir olayı Manisa'da yüreğinde hissettiğini söyledi.

Arınç, herkesin kendi kimliği ile özgürce yaşayabilmesi için çaba harcadıklarını ifade ederek, bu toprakların herkese yettiğini, bu gök kubbenin herkesi kendi ışığı altında barındırabildiğini kaydetti.

Bülent Arınç, şöyle konuştu:

''Savaşa, çatışmaya, birbirimizin hayatına kastetmeye, teröre elbette son... Bu ülkenin vatandaşlarının birbirlerine müsamaha, sevgi ile karşılık verebilecekleri bir ortam istiyoruz. Yoksa bir taraf ağlarken, bir taraf gülmüyor.

Ben Türkiye'nin en Batısındaki bir ilin milletvekiliyim ama Diyarbakır'da olan olayı ta Manisa'da yüreğimde hissediyorum. Bu vatan benim, bu memleket benim. Manisa'yı ne kadar çok seviyorsam, Çüngüş'ü de o kadar seviyorum, Munzur'u da seviyorum, Hakkari'yi de seviyorum. Bu memleket bizim, bu topraklar, bu medeniyetler bizim. Biz hüdai nabit gibi dağ başındaki otlardan ibaret değiliz. Kökümüz binlerce yılın temelinde, dünyaya ışık tutmuş şanlı bir milletin evlatlarıyız.''

Arınç, Türkiye'nin bütününü görmek ve meseleye bütünsel açıdan bakmak zorunda olduklarını kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:

''Çünkü yüreklerimiz dağlanmıştır; çok büyük travmalar geçirdik, çok büyük trajedi yaşadık. ben memleketime gelen her şehit cenazesinin başında ağlarken, buralarda olup bitenleri de düşündüm. Artık anneler, babalar çocuklarını bayram, düğün gibi askere gönderdikten sonra onların gelen cenazeleri başında ağıt tutmasın. Akan kan durmadan devam etsin aksın diyenler olabilir sayısı da çok azdır ama akan kan dursun diyenlere kulak vermemiz gerekiyor. O yüzden acaba bu kadar şey yaptık, bunların hiçbirisi yeterli mi diye düşünüyorum.''

''KOMŞULAR İLE SIFIR PROBLEM''

Arınç, Türkiye'nin komşularıyla sıfır problem noktasına geldiğini, bunun dış politika açısından çok önemli bir şey olduğunu anlatarak, şöyle dedi:

''Komşuları ile kavgalı olan bir ülke gelişemez ve kalkınamaz. Biz eskiden ne diyorduk. Üç tarafımız denizle çevrili, dört tarafımız düşmanla dolu. Böyle bir ülke yaşayabilir mi? Böyle bir memleket kalkınabilir mi. O yüzden elimizden gelen bütün gayreti gösterdik. Suriye, Irak, İran ile ilişkilerimizi düzelttik, Ermenistan ile düzeltmeye çalışıyoruz. Gürcistan'la dostluk içerisindeyiz. Rusya ile ilişkilerimiz fevkalade iyi. Balkanlarla, Yunanistan'la ilişkilerimizi düzelttik.

Bu güzel bir şey ama yeterli mi? Komşuları ile sıfır problem noktasına gelmiş bir Türkiye, eğer evinin içini düzeltmezse bunun bir faydası olabilir mi? Bizim evimizin içi bu memleket. Bu evin içerisinde herkes sevgi ile birbirini kucaklayacak iken, birbirine kurşun sıkar hale gelmiş ise, Suriye ile olan dostluğunun ne faydası var. Bu işi düzeltmeliyiz ki önümüz açılsın, bu bölgeler yatırım görsün, istihdam sağlansın. Yoksa Diyarbakır'a üniversitede niye tercih yapmıyorlar. Anneleri babaları onları ikaz ediyor; 'Aman ha, sonra teröre bulaşırsın başına bir şey gelir' diye.''

aa



Bu haber 806 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,640 µs