En Sıcak Konular

'Hak Dersim'i saklasın...'

9 Kasım 2009 11:00 tsi
'Hak Dersim'i saklasın...' Hükümetin 'Alevi açılımı'nın koordinatörü Doç. Necdet Subaşı, Cumhurbaşkanı Gül'le beraber Tunceli'deydi. Ziyaretin 'devletin niyet ve tahayyülünü açığa çıkarması açısından' bir 'milat' olduğunu söyleyen Subaşı, Gül'ün ziyaretini değerlendirdi...

Necdet Subaşı/Zaman

Hak Dersim'i saklasın/Bir gülüm var içinde

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçtiğimiz hafta içinde Tunceli'ye gerçekleştirdiği ziyaret kamuoyunda oldukça büyük bir ilgiyle karşılandı. Ziyaret, başta Alevilerin belli başlı sorunları olmak üzere Türk demokrasisinin kilitlendiği pek çok alanda devletin niyet ve tahayyülünü açığa çıkarması açısından oldukça önemli sayılabilecek bir milat olarak değerlendirildi.

19 yıllık uzunca bir aradan sonra gerçekleştirilen ve oldukça gecikmiş sayılabilecek bu ziyaret, Tunceli'nin dışlanmışlığı, yaşanılan ihmaller ve göz ardı edilmişliklerle ilgili genel geçer kabullerin bir kere daha düşünülmesine vesile oldu. Uzun aralıklarla ancak hatırlanabilen bir şehrin Alevi ve Kürt sorununun bütün boyutlarıyla bütünleşen havasına bağlanan talihsizliği, söz konusu mesafeyi açıklayan bir gerekçe olarak kullanılmaya devam etse de bugün artık bu cevapların kimseyi tatmin etmediği bir hayli açıktı.

Devletin örneğin Tunceli üzerinden Alevilere, Diyarbakır üzerinden de Kürtlere karşı geliştirdiği geleneksel tavrın bugün bölgede kısmen değişmeye başladığından söz etmek artık mümkündür. Bu yöndeki adımların esaslı bir rota ve vizyon değişimiyle hayata geçirildiğine ilişkin değerlendirmeler daha fazla ilgi görmektedir, hatta bu gelişmelerin, bugün sembolik gerçeklikler dünyasında her iki sorunla da buluşan Tunceli için, geleceği besleyici kimi imkân ve fırsat alanlarına yol açacağı da dikkatlerden kaçmamaktadır. Nihayet bugün artık yeni birtakım gelişmeler söz konusudur ve kamuoyunun bundan böyle ortaya çıkabilecek gelişmeler karşısında alışılmışın aksine bir teyakkuz halinden çıkıp bir inşirah haline adapte olmasının daha uygun olacağı konuşulmaya başlanmıştır. Bu niyete uygun olarak da tek tek herkes, sadece kendisiyle değil, aynı zamanda hem tarih hem de devletle pazarlıksız bir yüzleşmeye açık olmalıdır. "Taraflar"ın her birini giderek daha fazla zorlayacağı daha şimdiden kestirilebilen yeni kapılar aralanmakta, eşikler birer birer geçilmektedir.

hatırlamakla unutmak arasında bedel ödemek

Tunceli, Alevilerin Türkiye özelinde en yoğun olarak yaşadığı bölgelerin başında gelmektedir. Şehrin Cumhuriyet'in yeni bir ulus devlet olarak ortaya çıkışıyla buluşan gerilimli tarihi, bugün her bir Tuncelilinin zihninde onarılması güç hikâyelerin, içi acıyla doldurulmuş tedirginliklerin gündelikleşmesine yol açmış bulunmaktadır. Tarihin taraflarca zaptedilmiş mülkiyeti, Tunceli'de devletle vatandaş arasında erimesi zaman alacak buzul katmanlarının oluşmasına neden olmuştur. Bu maliyet bir yığın sorunun kimlik eksenli politikalar eşliğinde devasa boyutlara ulaşmasını sağlamış ve tarihe 'Dersim isyanları' olarak geçen kalkışmaların bugüne bıraktığı bakiye de özenli adımlarla onarılmayı beklemeyen travmalar da mağduriyet ve mahrumiyetin ağırlığını artırmıştır. Sıklıkla tanımlanan bölge içinde özellikle Tunceli, devletle Aleviler arasındaki sınırların en net ve sert çizildiği yerler olması açısından ilginç bir alan özelliği taşımaktadır. Ahali unutmakla hatırlamak arasında gidip gelen bir seyyaliyet içinde devlet ve vatandaşlık bağlamında aldığı derin yaraların bedelini ödemektedir.

Türkiye'nin pek çok yerine yayılmış Alevilerin gündelik sorunlarıyla, anadamar Aleviliğin kök referanslarının yer aldığı Tunceli'deki sorunları arasında belirgin düzeyde açığa çıkan farklar, yörenin devletin siyasî talepkârlığı içinde her zaman gözden çıkarılmaya hazır bir noktada tutulmasına yol açmıştır. Bugün Alevi açılımıyla birlikte gündeme gelen ve başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, Başbakan Tayyip Erdoğan ve her düzeydeki devlet erkân ve ricalinin elden geldiğince zarif ve olabildiğince özenle aşmaya çalıştıkları sorunlar, Türkiye'nin gelecekte ulaşmayı tasarladığı demokratik vizyonun çıtasını, sınır ve limitlerini göstermesi açısından bir hayli önem kazanmıştır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Tunceli'de, Alevilerin oldukça önemli saydıkları inanç merkezleri arasında yer alan bir cemevini ziyaret etmesi ve akabinde ortaya çıkan tartışmalar, sonuçta binbir parçaya bölünmüş bir topluluğun içinde dolaştığı söylem çeşitliliğini bir kere daha ortaya çıkarmıştır. Geziyi ve bu vesileyle ortaya konan jestleri küçümseyen kimi yaklaşımlar, devletin aslî görevleri arasında yer alması gereken bir ilginin ne diye abartıldığı konusunda sorular sormayı tercih etmekle yetindiler. Cumhurbaşkanı'nın Tunceli gezisini derin ve geliştirici bir okumaya tabi tutmak yerine onu istifhamlarla kapatan bir tercih hiç kuşkusuz gelişmeleri doğru değerlendirme konusunda yeni çeperler üretmeye yol açacaktır. Uzunca bir aradan sonra gerçekleşen bir gezinin, bugün taşıdığı ahlakî ve sosyolojik anlamlar üzerinde durmak yerine bu anlamları göz ardı eden yaklaşımların tahkim edilmesine yönelik ilgi açıkça problemlidir. Öte yandan aynı yaklaşım, cemevine ziyaret vesilesiyle gündeme gelen kimi vurguların, sonuçta inanç alanına gösterilen bir ilginin somutlaşmasından duyulan rahatsızlıklarla da ilişkilendirilmesine çaba göstererek, gerçekte hayıflanılması gereken yeni alanların kolayca yaratılabileceğini de göstermiş oldu.

sadece söz ile çözülemeyeceğinin teyidi

Tunceli'nin tüm sorunlarını ekonomi-politiğe indirgeyen yaklaşımlar, cemevi vurgusunun verili bağlamının sonuçta bir inanç sorunuyla özdeşleştirilmesinden yana olan gelenekli bakiyeyle de yollarını ayırmış oldu. Öyle ki devletin Tunceli çıkarması ya da bu yöndeki atılımlarına yön veren adımları, Alevilik sorununun dede ve cemevi vurgusuyla birlikte ele alınmasından duyulan rahatsızlıkla gün yüzüne çıktı. Aslında sorunların sadece inanç alanıyla sınırlı olmadığı, aynı derece ve şiddette bir ekonomi sorununun da belirleyici olduğu herkesin malumuydu. Çünkü bu çeşitliliğin ürettiği devasa sorunların toplam bileşkesi, bugün Tunceli gerçeğini siyaset dünyasının önüne çıkarmıştır.

Diğer yaklaşım ise Cumhurbaşkanı'nın Tunceli'de hemen her vesileyle dile getirdiği görüşlerinin, sadece söylem düzeyinde değil, aynı zamanda tüm beden dili ve azalarla takviye edildiğinin altını çizmekte ısrarcı oldu. Sonuçta bir gönül almayla başlayan ve uzun vadede sıkı bir iyileştirme programını hayata geçirecek adımlar için cesaret verici bir başlangıç etabı olarak değerlendirilebilecek bu adımların yarattığı hoşnutluk, yeni bir dönem için iyimser olma konusundaki yaygın beklentileri güçlendirdi.

Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen ile Üniversite Rektörü Durmuş Boztuğ'un açılım konseptinin başarıya ulaşmasındaki katkıları asla göz ardı edilemez. Şehrin bundan sonraki vizyonunda hem Vali'nin hem de Rektör'ün bariz etkisini hissetmemek mümkün değildir. Böylece Tunceli yeni bir geleceğe hazırlanmaktadır. Her ikisi, ziyaret vesilesiyle rahatlıkla gözlendiği gibi, devletin şehir ahalisiyle bundan böyle nasıl bir iletişim içinde olacağını göstermesi açısından oldukça açıklayıcı sayılabilecek kimi özellikli tavır ve tutumlarıyla birer emsal teşkil etmektedirler. Bu nedenle hem Taşkesen hem de Boztuğ'un dikkatle izlenmesi gerekir.

ihmalleri telafi eden ziyaret

Alevi açılımının kayıt dışı öğeleri arasında belki de en önemlisi, insan ilişkilerindeki zarafet, empati ve kadirbilirliktir. Bu nedenle Alevi ve Kürt sorununun kesiştiği yüksek yoğunluklu bir bölgede, üstüne titrenilen bir sürecin sayın Cumhurbaşkanı'nı da içine katacak bir duyarlılıkla ilerlemesinde söz konusu iki ismin seçilmesine özellikle dikkat etmek gerekir. Toplumu barışa, hoşgörü ve diyaloğa hazırlamak her şeyden önce insan temelli ilişki ağlarının geliştirilmesini gerektirir. Bu çerçevede şehir ahalisinin Cumhurbaşkanı'na açtığı alan, artık sorunlarla yaşama alışkanlığına bir son verme vaktinin ayan beyan bir hakikate dönüştüğünü göstermesi açısından bir hayli önemli olmuştur.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün devletin ihmallerini telafi eden Tunceli gezisi, son tahlilde demokratik açılımın insan temelli boyutlarını deşifre etmesi açısından etki yaratmıştır. Devletin soğuk ve vurdumduymaz bir güç kullanımı yerine vicdana ve merhamete vurgu yapan yeni bir empatiye yönelmeyi esas almasının ortaya çıkaracağı sonuçlar daha şimdiden ahali nezdinde hissedilmeye başlanmıştır. 



Bu haber 481 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,773 µs