Salı günü manşet yok

6 Kasım 2009 09:38 tsi
Başbakan dün ilgili bakanlarla “açılım” konusunu görüştü, üç saat aralıksız... Başbakanlık’ta bakanlarla yapılan toplantıda gündemin ana konusu “açılım”da gelinen aşama ve 10 Kasım günü Meclis’te bu konuda yapılacak gör

Taha Akyol / Milliyet

Başbakan dün ilgili bakanlarla “açılım” konusunu görüştü, üç saat aralıksız... Yemek arası da verilmedi... Ardından Genelkurmay Başkanı ile görüştü.

Başbakanlık’ta bakanlarla yapılan toplantıda gündemin ana konusu “açılım”da gelinen aşama ve 10 Kasım günü Meclis’te bu konuda yapılacak görüşme...

İlk gündem maddesi: 10 Kasım günü Meclis’te bu görüşmenin yapılmasında bir sakınca var mı? Sakınca görülmedi ve salı günü yapılması kesinleşti.

Toplantıda dile getirilen gerekçeler şöyle:

-  10 Kasım artık eskisi gibi matem günü değil. Normal hayat işliyor, Meclis de normal çalışmalarına devam ediyor.
-  Eskiden beri bütün partilerin uzlaştığı husus, Meclis’in salı günleri soru ve genel görüşme gündemiyle toplanmasıdır. Bu salı günü de bu değişmeyecek.
-  Atatürk’e saygısızlık asıl bu görüşmeyi ertelemek olur; çünkü Meclis’te Türkiye’nin bu en önemli sorununun cumhuriyeti güçlendirecek şekilde nasıl çözüleceğinin müzakeresi yapılacak.
-  Ertelemek, cumhuriyete aykırı bir iş yapılıyormuş gibi anlaşılır, tam aksine cumhuriyetin çağdaşlaşma projesine uygun bir açılım söz konusu...

Toplantıda dile getirilen bu görüşlerden, “açılım”ın bundan böyle nasıl takdim edileceğinin ipuçlarını çıkarmak da mümkün...

Salı günü ne denecek?

Hemen belirteyim, salı günü İçişleri Bakanı Beşir Atalay, öyle herkese “Oooovv!” dedirtecek, manşetlere çıkacak şeyler söylemeyecek!

Beklentiler konusunda “çıtanın yükselmesi” yanlış bulunuyor. Çünkü çatının yüksek görülmesi bir tarafta aşırı beklentilere, öbür tarafta sert tepkilere sebep oluyor.

İçişleri Bakanı Atalay, “Bu bir süreçtir” diyecek. “Sürecin felsefesini” anlatacak: Bu işler dünyada nasıl yapılıyorsa öyle yapılacak; yani hem terörle silahlı mücadele, hem demokrasinin genişletilmesi...

Bakan maddeler halinde ‘açılım’ örnekleri de verecek:

-  TRT 6 gibi yapılmış açılımlar... Kürt kimliğinin ifadesinde büyük ölçüde serbestinin sağlandığı...
-  Bundan sonra, Terörle Mücadele Yasası’nda yapılacak değişiklikler... Bunların başında taş atan, slogan söyleyip gösterilere katılan, bildiri falan dağıtan çocuklarla ilgili düzenleme geliyor. Hem cezaların azaltılması, hem çocuk mahkemelerinin yetki alanının genişletilmesi...
-  Atalay, eğitim konusunda hiçbir işaret vermeyecek. Sadece üniversitelerde başlamış olan ‘enstitü’ çalışmalarını olumlu karşıladıklarını belirtecek.
-  Atalay’ın dile getireceği bir konu da, Başbakanlığa bağlı olarak çalışan İnsan Hakları Başkanlığı’nın özerk ve geniş katılımlı hale getirileceği...

Bu gibi ‘ölçülü’ konular...

İşin mantığı
Bu meseleye bakışta işin mantığı birinci derecede önemlidir. Bir ülkede etnik milliyetçilik başladıysa, bunu en doğru ‘yönetme’ yöntemi nedir? Hem dünya hem Türkiye “kökünü kazımak”  şıkkını denedi; bırakın çözmeyi, geri teptiği görüldü...

Şimdi dünya ve Türkiye, “terörle silahlı mücadele”, artı, “sorunu demokrasi alanına çekerek yumuşatma” formülünü deniyor.

Konu hamasete boğuldukça, sert siyasi polemiklerle kaşındıkça sorun çözülmüyor; aksine, duygular kabartılıyor, ayrışma körükleniyor.

Onun için iktidar ‘çözüyorum’ diye tantana yaparak beklenti ve tepkileri tahrik etmemeli, ağırbaşlı bir dil kullanmalıdır.

Muhalefet de açılımı ‘ihanet’ gibi pazarlayarak bir tarafın öfkesini öbür tarafın tepkisini tahrik etmemeli, ağırbaşlı bir dil kullanmalıdır.

Bu haber 423 defa okundu.