En Sıcak Konular

‘Derin devlet silahlı kuvvetlerdir!’

0 0 0000 00:00 tsi
‘Derin devlet silahlı kuvvetlerdir!’ 9. Cumhurbaşkanı Demirel, ‘Müdehale gücü silahlı kuvvetlerdedir ve onlar da bunu üç defa yaptılar’ dedi.. Referans Gazetesi’nin gazetesinin sorularını yanıtlayan Demirel, ‘Türkiye’de derin devlet silahlı kuvvetlerdirR


9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, dünyanın ve Türkiye’nin “nükleer enerji rönesansı” ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Dünyada üretilen enerjinin yüzde 19’unun nükleer olduğuna işaret eden Süleyman Demirel, sanayileşme arttıkça enerji talebinin de arttığına dikkat çekti. Demirel, “Güneş enerjisine, biyoenerjiye ve daha çok nükleer enerjiye dönülecek. Nükleer enerji rönesansı ile karşı karşıyayız. Karbon devri bitmek üzere. Hidrojen devrine geçmeden önce dünya nükleer enerjiye muhtaç” dedi.

Süleyman Demirel, Türkiye’de ve dünyada yaşanan gelişmeleri Referans ve Turkish Daily News'e değerlendirdi. Demirel, Türiye'nin 2006 yılında 175 milyar kilovatsaat elektrik üretildiğini belirterek ödemeler dengesinde petrol dahil hepsinin 30 milyar doları bulduğunu, ihtiyacının yüzde 72’sini dışardan temin ettiğini anımsatı. Demirel, "Türkiye’nin en önemli sorununun enerji" olduğunu ifade ederek “Türkiye’nin sularından 129 milyar kilovatsaat elektrik çıkarması mümkün. Kurulu kapasitelerin sağlayabileceği miktar, 46 milyar. İnşa halindekiler 10 milyar sağlayacak, böylece 56 milyar eder. 73 milyar kilovatsaat daha sulardan elektrik alabilirsiniz. Bunun için 716 tane tesis yapmak lazım. 137’si yapılmış, işliyor. 39’u inşa halinde. 540 tane daha yeni tesis yapılması lazım. Türkiye bu tesisleri yaptırmıyor. Özelleştirme yapılamıyor. Türkiye piyasa ekonomisini anlamamışsa, halen devletçi kafa ile gidecekse, dünya ile rekabet edemez. Küreselleşme denen devir çarpar Türkiye’yi. Ülkeyi yönetenler her gün polemiklerle meşgul ama burada yoklar” dedi.

Türkiye’nin 2020’de 500 milyar kilovatsaat elektriğe gereksinim duyacağını söyleyen Süleyman Demirel, bütün kaynaklarını kullansa bu elektriği çıkaramayacağını, bu nedenle Türkiye’nin “nükleer santralları yapmaya mecbur" olduğunu belirtti. Demirel, “30 ülke nükleer santral yapmış. Bizim canımız o kadar tatlı ki, 'Bir şey olursa zarar görürüz' deniyor. Romanya’da bir şey olursa zaten zarar görürsünüz. Ukrayna’da olandan zarar gördünüz. Bakın, bunların 5 yılı doluyor, birçok laf ettiler nükleer santral diye. Yapamıyorlar. Türkiye 2009 yılında karanlığa giriyor. Ürettiği elektrikle lazım olan elektrik arasında farka gidiyor. İkaz ediyorum. 2009’a hiçbir şey kalmamıştır” diye konuştu. 
 
Özelleştirme ertelemelerine isyan ediyorum

40 yıl önce başlattığı GAP projesine de değinen Demirel, her yıl 30 milyar kilovatsaat elektrik alındığını ancak bitirilmesi halinde Fırat sisteminden 27 milyar, Dicle sisteminden 15-20 milyar kilovatsaat elektrik alma şansı olduğunu söyledi. Demirel, bu projeye 16 milyar dolar sarf edildiğini; bitirilmesi için 2000 yılında Milli Güvenlik Kurulu kararı aldırdığını ancak halen tamamlanmadığını söyledi. Demirel, "Türkiye kendi bütünlüğünü korumak bakımından projeyi tamamlamak mecburiyetindedir. GAP projesinin siyasi manası gayet büyüktür. Yapılmış olan kısmı dahi Türkiye’yi idare eder ama 6 senedir tamamlanmıyor. Devlet kendisi yapmıyor, yaptırtmıyor da. Enerji pazarı kuracak bir türlü adım atamıyor. Dağıtım sisteminin özelleştirmesini nitekim seçim sonrasına bıraktılar” dedi. Demirel, “Ben isyan halindeyim” diyerek bu yatırımların yarım bırakılmasına tepki gösterdi. Demirel, “Türkiye’yi karanlığa götürüyorsunuz. Türkiye’nin işe, aşa ihtiyacı var. Türkiye sanayileşmeye devam etmelidir. Elektriğin fiyatı ikinci meseledir. Birinci mesele elektriğin varlığıdır. Kalkınma için lazım olan elektriktir” dedi.
 
Cumhurbaşkanı tartışmalı bir isim olmamalı

Süleyman Demirel, cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini savunurken Çankaya’ya gidecek ismin “tartışmalı” olmamasını istedi. Demirel, Türkiye’de önümüzdeki süreçte “gerginlik” endişesi taşıyanlara katıldığını ifade ederken tarihten bir örnekle cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin düşüncelerini paylaştı. Demirel, “Roma tarihinde senatör Katoni var. Senatör Katoni her sabah senatoda kürsüye çıkıyor ve ‘Kartaca yıkılacaktır’ diyor. Halbuki Hannibal, İtalya çizmesinin bir kısmını işgal etmiş. Herkes 'Bu adam ne diyor' diyor. Bir gün Kartaca yıkılıyor. Ben o duruma düştüm. Türkiye’de huzur istiyorsanız cumhurbaşkanını halk iki turlu seçimle seçmelidir. Cumhurbaşkanı halkın yüzde 50’sinden fazlasını temsil etmelidir” diye konuştu.

Demirel, seçimlerde uygulamanın genelde  4 yıl olduğunu aksi durumda Meclis’in yorulup, eskidiğini, halkı temsilde sıkıntı çektiğini ifade etti. Demirel, “Şu anda seçilmiş olması lazım gelen Meclis altı ay sonra müddetini tamamlayacak. Buna cumhurbaşkanını seçtiriyorsunuz. Bu Meclis halkı ne kadar temsil ediyor bilmiyorsunuz. Bu Meclis seçildiği zaman halkı ne kadar temsil ediyordu? 41 milyon oy. Meclis’teki oylar 17 milyondur. Yüzde 40. İktidar bunun neresinde? 10 milyon 600 bin iktidar oyu. Yüzde 51’in altı. Hani yüzde 51’in üzerinde halkı temsil etmeliydi. ‘Bu Cumhurbaşkanı Türkiye’de dört kişiden birinin cumhurbaşkanı üç kişinin değil’ iddialarına cevap vermeniz fevkalade zordur” dedi.

Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: “2005’te, 2006’da yapılan tartışmalar var. Gerek laiklik üzerine gerekse tekil, üniter devlet üzerine yapılan konuşmalar ve modernite üzerine. Çağdaşlık üzerindeki gelişmeler cumhurbaşkanının hırpalanmasının sebebi olmamalıdır. Kim cumhurbaşkanı olacaksa Türkiye’de bu tartışmaların içine girmemiş birisi olmalı. Giren birisi mutlaka münakaşa yapacaktır. Avrupa’da 27 ülke var bunların bir kısmı krallık. Ama 17’si cumhurbaşkanını halka seçtiriyor. Ben başkanlık sisteminden bahsetmiyorum. Türkiye eninde sonunda  başkanlık sistemine de gidecektir. Ama şu anda değil.” Demirel, anayasada kurumların yerinin belli olduğunu da anımsatarak Meclis, hükümet, asker, yargı, bunun yanında üniversiteler, medya, meslek kuruluşlarının bütününün çoğulcu demokrasiyi temsil ettiğine dikkat çekerek kimsenin “durumdan vazife çıkarmaması” gerektiğini vurguladı.

Bu arada Demirel, 1966’da Adalet Partisi’nin çoğunlukla iktidara geldiğini ve istemesi halinde kendisinin cumhurbaşkanı seçilme şansının bulunduğunu da anımsattı ve bunu istemediğini, başbakan olarak hizmet etmeyi doğru bulduğunu söyledi. Demirel, “Cumhurbaşkanı olursam icra benim yapabileceğim işi yapabilir miydi? Cumhurbaşkanı olarak ben birleştiricilikte ne kadar başarılı olabilirdim. Kâfi derecede başarılı olamazdım. Birleştirici bir kişiye ihtiyaç vardı. CHP lideri İsmet İnönü ile de mutabık kalarak Cevdet Sunay’ı seçtik. Ülke bundan yararlandı” dedi
 
Derin devlet Silahlı Kuvvetler'dir

Süleyman Demirel, Hrant Dink cinayetinin ardından patlak veren “derin devlet”, “milliyetçilik” ve “301.” maddenin kaldırılmasına ilişkin olarak devletin cinayet işlemeyeceğini, devletin güvenliği ile ilgili olarak hassasiyet olduğunu belirterek “Derin devlet diyorsanız, derin devlet Silahlı Kuvvetler'dir. Çünkü müdahale gücü onlardadır ve onlar bu müdahaleyi üç defa yaptılar. Dayandıkları şey de İç Hizmet Kanunu’dur. Bunun dışında devlet adına işler yapabilecek hiçbir güç yoktur” dedi. Demirel, Hrant Dink cinayeti ve sonrasında yaşananların yanlış tartışıldığını, “hayaletlerin taşlandığını” da belirterek “İşte suç işte suçlu. Bunu ortaya çıkarmayıp da suçu sağa sola laf bulaştırmak için muhafaza ederseniz görevinizi yapmıyorsunuz demektir. Güçlü devlet, kanunlarını uygulayabilen devlettir. Hadise böyle iken Hrant Dink cinayeti ile ilgili tartışmaların niye yapıldığını anlamadım. Meseleyi devlete bulaştırmaya çalışıyorlarsa bu çok büyük haksızlıktır. Ben en ufak tereddüt içinde değilim. Devletin Dink’i öldürtmekte hiçbir menfaati yoktur, hiçbir anlamı da yoktur. Devlet zaten kimseyi öldürtemez, kimseyi öldürtemediği gibi Dink’i de öldürtemez. Bunu yapanın başına gök kubbe göçer. Onun için öküzün altında buzağı aramanın manası yoktur” diye konuştu.

Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “derin devlet” açıklamalarını da eleştirdi ve ”Hükümet başkanının çıkıp ‘Devletin içinde çeteler vardır’ demesini fevkalade hüzünle karşılıyorum. Hükümete sesleniyorum: Bu çeşit iddiaları devletimize yakıştırdığınız takdirde devleti zaafa uğratıyorsunuz, devletin gücü azalıyor” diye konuştu.
 
Ekonomi kötü kura tutsak olduk

Süleyman Demirel, Türkiye'nin ekonomik durumunu eleştirerek madalyonun öbür yüzünün görülmesi gerektiğini de ifade etti. Demirel “Son 4 yılda Türkiye’nin borç batağı artmıştır. Ekonomik yapı, yüksek reel faiz, düşük kur eksenine adeta tutsak haline gelmiştir. Bütçenin faize tutsaklığı devam etmiştir. Cari açık sürdürülemez boyutlara ulaşmıştır. Rekabet ortamı gerilemiş, kayıtdışı ekonomi yaygınlaşmıştır. İşsizlik, kalkınmada bölgelerarası dengesizlik artmıştır. Tarım ve hayvancılık çökmüş, çiftçinin yoksulluğu artmıştır. Kuralsızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluklar had safhaya ulaşmıştır” diye konuştu.
 
Seçim barajı yüzde 6 olmalı

Demirel, yapılacak genel seçimin mutlaka istikrarı ve temsilde adaleti sağlaması gerektiğini de belirterek "ehil” iktidar ve muhalefet çıkarması gerektiğini kaydetti. Demirel, yüzde 10 barajını yüksek bulduğunu belirterek “Temsilde adalet bugün yok, ne sıkıntılar var. Öyle ise temsilde adaleti sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Yüzde 10 baraj gayet yüksektir. Temsilde adalete de manidir. Baraj yüzde 6 olmalıdır. Bugün Anavatan’ı, DYP’yi, MHP’yi Meclis’in dışında bırakarak ne yaptınız?” dedi. Demirel, “Bunun için zaman var mı?” sorusuna da “Siyasette ve diplomaside çare tükenmez. Yollar bulunur. Yeter ki buna kani olun” yanıtını verdi.
 
301'in kaldırılması kamplaşma yaratır

Demirel, kamplaşmadan endişe duyduğunu ifade ederken 301. maddenin tamamen kaldırılmasına karşı çıktı. Değiştirilmesi noktasında ise "halkın hassasiyetlerinin" dikkate alınmasını istedi. Demirel “Kimse Türk milletini veya kurumlarını tahkir edemez. 301’i kaldırmayı halka izah edemezsiniz. Halk diyecek ki, ‘Bizim nesebimize, sövülen bir yerde devlet varsın sövsün diyemez'. İşte o zaman içerde çatışma çıkartırsınız. Yargının yapmadığını bu defa kanun dışı paramiliter güçler yapmaya kalkar. Ben fetret, kargaşa devrini, kanunların işlemediği devri gördüm. Bu 75-80 arasıdır. Çok hazin bir devirdir. O devirlere yeniden dönmeyelim” dedi.
 
Kuzey Irak'ta askeri güç kullanılmamalı

Süleyman Demirel, Irak’ın parçalanıp Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin meydana gelmesi halinde Türkiye’nin ne yapacağını bugünden söyleyemeyeceğini belirtti. Demirel “Güç ve kuvvet kullanarak meseleler çözülmüyor. Savaşı kazanıyorsunuz, yalnız masada kaybediyorsunuz. Türkiye’nin güç ve kuvvet kullanması en son yapılacak iştir. Kuzey Irak’taki bir oluşuma  Türkiye’ye zarar vermeyecek biçimde bakmalıdır. Türkiye, Kuzey Irak’taki halkı kucaklamalıdır” dedi. “Kerkük olayı ikinci bir Kudüs olmamalıdır. Kerkük, Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin şehri olmalıdır. Tıpkı Bağdat gibi” diyen Demirel, Irak’ta petrolün de bulunduğu bölgenin değil bütün Irak’ın olması gerektiğini savundu.
 
ABD, Vietnam'da yaptığı gibi Irak'ı bırakmaz

9. Cumhurbaşkanı Demirel, ABD’nin Vietnam’da yaptığı gibi Irak’ı bırakıp gidemeyeceğini belirterek “Irak artık eski Irak değil, karşımızda dünya var” dedi. Demirel, ABD’nin yeni bir strateji belirlediğini anımsatarak “Fevkalade bir hal olmazsa ABD burada Vietnam’da olduğu gibi her şeyi bırakıp gitmeyecektir. Amerika zorlanacak. Orada huzur hiç olmazsa asgari ölçüde tesis edilene kadar zorlanacak” dedi. Demirel, ABD’nin Irak’ın komşularından yeterli oranda yararlanmadığını belirterek ABD giderse iç savaş çıkacağını söyledi. Demirel, “Irak’taki rahatsızlık bu defa başka yerlere sirayet eder, daha çok terör ve sıkıntı olur. ABD bırakıp gitmemelidir” dedi.

Ermenilerle sınır kapısı açmak bir şey ifade etmiyor

Irak’ın Türk, Amerikan münasebetlerini "zehirlediğini" de ifade eden Demirel, “Münasebetler ekşimiştir. Korkuyorum ki Ermeni meselesi ile ilgili daha da ekşiyecektir” dedi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ABD’de “Ermeni tasarısının geçmesi ilişkilerimizi zehirleyecek. Etkisi geçici olmaz, derin yara alır” dediğini ifade eden Demirel, “Ermeni kararı Kongre’den geçerse, bunları söyleyen Türkiye’nin mukabele etmesi lazımdır” dedi.  Demirel, Ermenileri Türk düşmanlığının ayakta tuttuğunu, düşmanlığın bütün diyasporaya yayıldığını belirterek Türkiye-Ermenistan arasında sınır kapısı açmanın bir şey ifade etmeyeceğini söyledi. Demirel, 1998’de Yalta’da Koçaryan’la görüştüğünü, “Ermenilerle meselemiz yok, Türkiye’den yararlanın” dediğini ancak Koçaryan’ın buna “Bunlar benim meselem değildir. Benim meselem Türkiye’nin soykırımı tanımasıdır” dediğini anımsattı. Demirel “İşte düşünce bu. Kapıyı açıp kapatmakla ilgili değil. Dünya da bu meseleyi kabul etmekle Türkiye’yi yaralar, incitir” dedi.
 
Referans-Turkish Daily News



Bu haber 926 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,174 µs