ama... | " /> ama... | "/>

En Sıcak Konular

Konu K. Irak'la ilişkiler, ama...

5 Kasım 2009 09:53 tsi
Konu K. Irak'la ilişkiler, ama... ‘Sessiz sedasız’ demeyelim ama medyada çok da gürültü koparmadan bir konferans yapıldı İstanbul’da. İlk defa Kuzey Irak’lı üst düzey Kürt yöneticiler kendilerini anlattı, ilişkilerin daha da gelişmesi beklentilerini ifade ettiler.

İstanbul’da, biraz da gündemin başka mecralarda yoğunlaşmasının da etkisiyle hak ettiği ilgiyi göremeyen bir konferans gerçekleştirildi.

American Universty ve Atlantic Counsel’in düzenledikleri konferans, Türkiye ile Kuzey Irak (“Irak” değil, “Kuzey Irak”) arasındaki ilişkilerin yakınlaşmasına hizmet etmek amacı taşıyordu.

Bu konferans aracılığıyla ilk defa Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin üst düzey yöneticileri, kendilerini ifade etme imkanı buldular.

Yaptıkları konuşmalarda Türkiye ile ilişkilere ne kadar büyük önem verdiklerini vurgulamaya özen gösterdiler. Özellikle “demokratik açılım” ile birlikte ortaya çıkan yeni duruma ilişkin hoşnutluklarını belirttiler ve bu süreçte, “kendilerine düşen rolü” oynamak isteklerini bir kez daha teyit ettiler.

Bu “rolün” ne olduğu ise, konferansta uzun boylu üzerinde durulan bir konu olmadığı gibi, aslında bu zeminde çok da “somut” olmasını beklemek zaten gerçekçi değildi.

Konferansın bir kez daha ortaya koyduğu sonuç, Türkiye ile Irak ve Irak’taki bölgesel yönetim arasındaki ilişkilerin, ABD etkisi söz konusu olmaksızın da karşılıklı güvene dayalı olarak sürdürülmesi gerektiği oldu.

Ne var ki, ilişkilerin karşılıklı güvene dayalı olarak sürdürülmesi ve daha da geliştirilmesinin neye bağlı olduğunu da ilgili taraflar gayet iyi biliyorlar.

Nitekim Mehmet Ali Birand, Posta ve Hürriyet’in internet sitesinde yayımlanan bugünkü (5 Kasım 2009) “Kuzey Irak Kürtleri de bizi anlamalı…” başlıklı yazısında, konunun bu “bam teline” değinmiş.

Toplantıya katılan az sayıdaki gazeteciden biri olan Birand’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Türkiye ile Kuzey Irak’ın birbirilerine muhtaç olduklarına inananlardanım. Kuzey Irak yarın, şu veya buradan gelen bir saldırı veya baskı ile karşı karşıya kalırsa, Türkiye’den daha etkin bir yardım eli bulamaz.

Sırtını İran’a dayayamaz. Sünni veya Şii’lerden de destek gelmez.

Türkiye ile Kuzey Irak Kürtleri birbirleri için, tüm kötülüklere karşı birer tampon görevi görürler. Ancak bunun gerçekleşmesinin tek bir koşulu vardır. O da, PKK’nın aramızdan çıkmasıdır.

Bu konferans sırasındaki tartışmalarda, Iraklı Kürt dostların, PKK’nın Kandil’deki varlığının Türk toplumu açısından ne anlama geldiğini tam anlayamadıkları sonucuna vardım. Genelde, PKK olayına adeta Birleşmiş Milletler gözlemcisi gibi baktıklarını gördüm.

“ PKK sizin bir iç işinizdir. Ne yapıp edip, kendi Kürt sorununuzu çözün de bu dertten biz de kurtulalım...” diyenler vardı. Ben de kalkıp, kendilerine dostça bir öneride bulundum:

 “...Arkadaşlar, eğer gerçekten Türkiye’nin sizin arkasında durmasını istiyorsanız, birkaç noktaya dikkat edin.
1.PKK’nın Kandil’deki varlığını hafife almayın. PKK sizin iç sorununuzdur. Kendi sorunuzu halledin ki, biz de bu sorundan kurtulalım,  yaklaşımını benimsemeyin. Birleşmiş Milletler gözlemcisi gibi davranmayın. Türkiye sizden PKK’ya karşı savaş açmanızı ve Kandil dağına saldırıp, orada bulduğunuz tüm Kürt kökenlileri öldürmenizi beklemiyor. Yapamayacağınızı, yapmak istemeyeceğinizi biliyoruz. Ancak sizlerden duyarlı olmanızı, hafife almamanızı istiyoruz. PKK unsuru aramızdan ayrılmadan hiçbir zaman rahat edemeyeceğiz. İlişkilerimiz gerçekten kökleşemez.

2.Çok uzun bir yol alındı ve ilk defa Türkiye ile Kuzey Irak Kürtleri birbirlerini tanımaya başladılar. İlk defa düşmanca bakışlar dağılmaya başladı. Ancak tekrar ediyorum, bunun tek yolu, PKK’yı aramızdan çıkarmaktır. Başka bir yolu yoktur.

3.Üçüncü nokta da, Kuzey Irak’taki bazı çevrelerde hala geçerli olan ve Türkiye’yi düşman gibi görme eğiliminden kurtulmaya bakın. Doğrudur, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de Türkiye kadar sizleri anlayacak ve destek verecek başka bir ülke bulamazsınız...”

Birand yazısının sonunda “ne yapıp edip aramızdaki güveni artırmamız gerekiyor” dedikten sonra “bunun yolu da Kandil’den geçiyor” diyor.

Meselenin “bam teli” gerçekten de bu.

Peki bu noktada yolun neresindeyiz?

İlişki ve temasları daha büyük bir dikkatle izlemek gereken bir döneme girdik…

www.iyibilgi.com zoom



Bu haber 1,255 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,749 µs