'Türkiye nereye gidiyor' yanıtı | " /> 'Türkiye nereye gidiyor' yanıtı | "/>

En Sıcak Konular

Gül'ün 'Türkiye nereye gidiyor' yanıtı

4 Kasım 2009 18:53 tsi
Gül'ün 'Türkiye nereye gidiyor' yanıtı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, USAK'ta gündemdeki konular ve 'Yeni Dönemde Türk Dış Politikası' ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Gül, 'Türkiye nereye gidiyor', 'Türkiye doğuya mı gidiyor' tartışmalarına çok net bir yanıt verdi:

''BİR KEZ DAHA ALTINI ÇİZMEK İSTEDİĞİM ŞEY ŞU, BAZILARININ, ÖZELLİKLE SON DÖNEMLERDE 'TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR', 'TÜRKİYE DOĞUYA MI GİDİYOR', 'TÜRKİYE HANGİ İSTİKAMETLERE GİDİYOR', SANKİ TÜRKİYE ŞAŞIRMIŞ, DENİZİN ORTASINDA DALGALARA GÖRE SÜRÜKLENEN BİR ÜLKE GİBİ ALGILAMALARIDIR"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Bir kez daha altını çizmek istediğim şey şu, bazılarının, özellikle son dönemlerde 'Türkiye nereye gidiyor', 'Türkiye doğuya mı gidiyor', 'Türkiye hangi istikametlere gidiyor', sanki Türkiye şaşırmış, denizin ortasında dalgalara göre sürüklenen bir ülke gibi algılamalarıdır. Hiç böyle değildir'' dedi.

Türkiye'nin ne yaptığının belli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye, tabii ki hem doğuya hem batıya hem kuzeye hem güneye her tarafa gitmektedir'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) binasının açılış töreninde, ''Yeni Dönemde Türk Dış Politikası'' başlıklı ders verdi.

Türkiye'nin dış politikasının gerektirdiği esneklikle milli menfaatlar arasında hassas bir denge gözetmenin elzem olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, tüm tarafların menfaatlerinin buluşacağı ortak paydayı gözeten çözüm yollarının üretilmesi için bölgesel ve uluslararası diyalog ikliminin teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti.

Türkiye'nin, tarihin belki de en zorlu sınamalarından geçmiş köklü ve deneyimli diplomasi geleneği sayesinde bu tarz çözüm yollarını rahatlıkla kullanacak potansiyele, etki ve güce sahip olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Burada bir kez daha altını çizmek istediğim şey şu, bazılarının, özellikle son dönemlerde 'Türkiye nereye gidiyor', 'Türkiye doğuya mı gidiyor', 'Türkiye hangi istikametlere gidiyor', sanki Türkiye şaşırmış, denizin ortasında dalgalara göre sürüklenen bir ülke gibi algılamalarıdır. Hiç böyle değildir. Gayet açık söyleyeyim. Türkiye'nin ne yaptığı bellidir. Gayet dikkatli bir şekilde, ne yapılıyorsa Türkiye'de öyle yapılmaktadır. Türkiye, tabii ki hem doğuya hem batıya hem kuzeye hem güneye, her tarafa gitmektedir. Önemli olan nokta şudur, Türkiye'nin değerleri hangi istikamette gelişmektedir. Demokratik değerler, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, şeffaflık, hesap verebilirlik, kadın-erkek eşitliğiyle ilgili konular, serbest piyasa ekonomisinin işlerliği, bütün bu konularda Türkiye'nin gittiği istikamete bakılırsa o zaman Türkiye'nin hangi yöne gittiği çok daha iyi tespit edilir.

Onun dışında yazılan yazıların bazılarının iyi niyetli olarak olduğu kanaatindeyim. İyi niyet de şundan dolayı, Türkiye'nin bu değerini anlamayanları uyarma, bazı dostlarımızın dikkatini çekme açısından iyi niyetli yazılar... Bazılarında kıskançlık olduğu kanaatindeyim. Türkiye'nin bu konumunu ve davranışını... Bazılarının da bilgisizlikten yaptıkları kanaatindeyim. Yani çeşitli çok eksantrik bazen düşünceleri okuyorum bazı makalelerde, yazılarda. Bunların hiçbiri geçerli değildir. Türkiye ne yaptığını biliyor.''

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin kendi içindeki bu değerlerin hangi istikamette geliştiğinin önem taşıdığını vurgulayarak, bu konuda kısa bir çalışma yapılırsa Türkiye'nin bütün bu değerlerinin güçlendirici istikamette geliştiğinin görüleceğini belirtti.

Gül, ''Muhakkak ki noksanlar vardır, muhakkak ki yapılacak şeyler çok fazladır. Bu trenin hızı, sürati, yüksekliği tartışılabilir. Bu ayrı bir konudur. Ama istikametini tartışmak da tamamen bilgisizlikten kaynaklanmaktadır'' diye konuştu.

Türkiye'nin bölgesinde yapmak istediği şeyin barışı sağlamak olduğunu vurgulayan Gül, istikrarın sağlanmadığı, güvenlik meselelerinin halledilmediği bir ülkede kesinlikle ekonomik kalkınma, işbirliği ve refah olmayacağını ve o ülkenin insanlarının da mutlu olamayacağını söyledi.

-''REFAHIN YOLU BUDUR''-

Türkiye'nin komşularıyla bölgeyle olan ilişkilerinde birinci derecede hedeflediği şeyin güvenlik sorunlarını çözmek, istikrarı getirmek ve bunun üzerinde barışı geniş bir alanda tesis edip ekonomik işbirliğini gerçekleştirmek olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, ''Refahın yolu budur. Bölgedeki insanların mutlu olmasının yolu da budur. Dünyanın hangi bölgesine bakarsanız bakın, bölgesel istikrarın temin edilemediği bir yerde ekonomik kalkınma olmamıştır. Mecburen kaynaklarınızı güvenlik konularına harcayacaksınız'' dedi. Gül, bölgede tarihi birikimi, konumu, gelişmişliği dikkate aldığında bu sorumluluğun Türkiye'de olduğunu düşündüklerini, bunun için Türkiye'nin gayet inançlı bir şekilde bu politikalarına devam edeceğini kaydetti.

Türkiye'nin inisiyatifler aldığını, Kafkaslar'da bunu yaptığını belirten Gül, şunları söyledi:

''Orta Doğu'nun nükleer silahlardan arınmasıyla ilgili de tamamen bölgemizin arınması da Türkiye'nin önemli hedeflerindendir. Bunun da çalışılırsa mümkün olduğuna inanıyorum. 1980'lerde Birinci Körfez Savaşı'nda BM Güvenlik Konseyi'ne de bu konu gelmişti. Bununla ilgili aslında ilk hukuki adımlar atılmıştır. Orta Doğu'daki bütün ülkelerin tamamen nükleer silahlardan arındırılması meselesi... Kararlı bir şekilde bu konuların üzerine gitmek gerektiği kanaatindeyim. Şüphesiz ki BM'nin 5 daimi üyesinin kararlı tavırları ile başta ABD olmak üzere, bu konularda önemli yeni gelişmelerin mümkün olacağına inanmaktayım.''

''EĞER TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİSİ, EKONOMİSİ, SİLAHLI KUVVETLERİ GÜÇLÜ OLMAZSA TABİİ Kİ DIŞ POLİTİKA AÇILIMLARINI YAPMAK, DIŞARIDA BAŞARILI OLMAK DA MÜMKÜN DEĞİLDİR''

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Eğer Türkiye'nin demokrasisi, ekonomisi, Silahlı Kuvvetleri güçlü olmazsa tabii ki dış politika açılımlarını yapmak, dışarıda başarılı olmak da mümkün değildir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) binasının açılış töreninde, ''Yeni Dönemde Türk Dış Politikası'' başlıklı ders verdi.

Türkiye'nin her alanda güçlendiğini ve bunun tüm hızıyla sürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin ekonomisinin güçlenmesinin ardındaki en önemli sebebin demokratik reformlar olduğunu ifade etti. Gül, şöyle konuştu:

''Hiç şüphesiz ki her zaman gurur duyduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Türkiye'nin gücüne daima güç katmaktadır. Türkiye'nin kazanılması gereken bir dost olduğunda da TSK'nın ne kadar önemli bir rol oynadığını güvenlik güçlerimizin ne kadar rol oynadığının da burada altını çizmek isterim.

Eğer Türkiye'nin demokrasisi, ekonomisi, Silahlı Kuvvetleri güçlü olmasa tabii ki dış politika açılımlarını yapmak, dışarıda başarılı olmak da mümkün değildir. Onun için her şey önce içeriden geçmektedir. Bunu sağlamak da başkasının da bizim kendi sorumluluğumuzdur. İnanıyorum ki Türkiye'deki tartışmalar Türkiye'yi daha güçlü yapma yolunda gelişmektedir, gelişecektir ve bunun faydasını hem kendi halkımız hem de çevremizdekiler görecektir.''   

Türkiye'nin AB ile ilişkilerine de değinen Cumhurbaşkanı Gül, bunun nasıl bir devlet projesi olduğunu söylemeye gerek olmadığını ifade etti. Gül, ''Bu konuda, zaman zaman hoş olmayan söylemleri, direkt veya dolaylı şekilde duyuyoruz. Aslında bunları ciddiye almıyoruz. Bunlar Türkiye'yi rayından çıkarmak için söylenen şeylerdir'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye rayından çıkmayacaktır. Bunu kesinlikle söylemek isterim. Çünkü hukuki temel çok sağlamdır, hukuki müktesebat çok sağlamdır. Türkiye, müzakerelere başlamıştır. Türkiye, kriterleri yerine getirdiğinde tabii ki tam üyelik de gerçekleşecektir. Ayrıcalıklı üyelik, sınırlı üyelik gibi şeyler zaten AB kavramı içerisinde değildir'' değerlendirmesinde bulundu.

Almanya Federal Cumhuriyeti eski Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher ile bu sabah bir araya geldiğini anlatan Gül, Genscher'in ''Türkiye'nin şu anda çok ileri derecede ayrıcalıklı bir ortak'' dediğini aktardı. Türkiye'nin dış politika, güvenlik, gümrük birliği konularında AB ile ortak olduğunu belirten Gül, ''Bunun ötesini seslendirmek sadece retorik olur, bunun ötesini seslendirmek sadece güçlü bir Avrupa'nın geleceğine inançsızlık olur'' şeklinde konuştu.

Avrupa'nın bugün içinde yaşadığı sıkıntıların da görmezlikten gelinemeyeceğini, ancak her ülkenin olduğu gibi Avrupa içinde de konjonktürel sıkıntıların olabileceğini dile getiren Gül, bu nedenle stratejinin değiştirilmemesi gerektiği, bu noktada Türkiye'nin kararlılığının kesin olduğunu belirtti. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye müzakere süreci içinde kendi üzerine düşenleri yapacaktır. AB de seyredecektir. Bir şey yapmayacaktır. Bazıları, bana 'Avrupa çok yoruldu. Onun için biraz durmak gerekli' diyorlar. Biz Avrupa'nın bir şey yapmasını istemiyoruz ki Avrupa'nın sadece bizi seyretmesini istiyoruz. Yapacak olan biziz, reformları yapacak olan Türkiye. Avrupa yapmayacak, Avrupa sadece seyredecek, bize 'tamam bizim standartlarımıza eriştiniz' veya 'erişmediniz' zahmetinde bulunacaktır.

Ahde vefa duygusunun altını çizmek gerekli. Eğer ülkeler, liderler attıkları imzaların şaka olduğunu, onların çok da bağlayıcı olmadığını düşünür veya bu intibayı verirlerse, o zaman çok büyük güven bunalımları ortaya çıkar ve çok tehlikeli bir durum ortaya çıkar. İnanıyorum ki bunlar geçici şeylerdir. O açıdan, Türkiye kararlılıkla yoluna devam edecektir.''

Bazı ülkelerin referandum kararı aldığına işaret eden Gül, ''Türk halkının da o zaman kararı ne olacak, onu bilmeyiz, bazı ülkelerde olduğu gibi... Ama bunlar bugün tartışılacak konular değildir'' dedi.

-TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ-

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri de değerlendiren Gül, iki ülkenin pek çok konuyla ortak olarak ilgilendiğini belirtti. Türkiye'nin ABD gibi bir süper güç olmadığını belirten Gül, Türkiye'nin de bulunduğu bölgede çok önemli sorumluluklarının bulunduğunu, bu konuları ABD ile karşılıklı saygı, anlayış ve iş birliği içinde sürmekten mutluluk duyduklarını kaydetti.

ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye ziyaretinin çok faydalı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, Obama'nın tek taraflı değil çok taraflı hareket edeceklerini, müttefikleriyle konuşarak dayanışma içinde olacaklarını belirtmesinin de önem taşıdığını söyledi. Gül, bu anlayışın Orta Doğu, nükleer sorunlar gibi birçok konularda ve sorunların  çözümünde fırsat olması dileğinde bulundu.

-AFGANİSTAN SORUNU-

Afganistan'da yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Cumhurbaşkanı Gül,  Türkiye'nin bu konudaki sorumluluğunun farkında olduğunu, iki kez de ISAF'ın komutanlığını tek başına üstlendiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül, NATO'nun Afganistan'daki operasyonu çerçevesinde Kabil Bölge Komutanlığı'nın Türkiye tarafından devralındığını anımsatarak, ''Afganistan sadece askeri yollarla, metotlarla çözülecek bir mesele değildir. Afgan halkını kazanmadan, Afgan halkının gönlüne girmeden bu problem çözülmez'' dedi.

Askeri alanda burada çok masraf yapıldığını, ancak gelinen noktanın da ortada olduğunu belirten Gül, Afganistan'ı ziyaretinde Kabil'i adım adım gezdiğini anımsattı. Gül, şunları söyledi:

''Burada gördüğüm manzara şuydu; bir uluslararası güç, Amerikan askerleri, NATO askerleri, Türk askerleri, bir de onlarla beraber Afgan askerleri. Afgan askerlerinin o çok fakir kıyafetleri, başlıksız, postalsız halleri ve yanında tam teçhizatlı diğer askerler. Şimdi bu iki asker de beraber hareket ediyor. Böyle bir strateji, böyle bir politika olmaz. Afganlılar'ın aslında söylediği şey şu, 'siz bizim askerlerimizi eğitin, bize güvenin, bizim askerlerimizi giydirin, teçhizatlarını tam verin, biz kendi işimizi kendimiz yaparız, sizin çocuklarınız bizim için feda olmasın'. Bunu çok açık bir şekilde söylediler. Ama ne yazık ki bir zafiyet var.

Mesela Afgan halkının gönlünü kazanmak dediğimde, Türkiye'nin yaptığını hiç kimse yapmamıştır. Yapılanları hiç şüphesiz ki takdir ediyoruz, nispet olarak söylüyorum. Kabil'in bütün sokakları çamur içerisindedir. 'Gelin burayı bir asfalt yapalım, bu halkı kazanalım' diye çok ısrar etmişimdir ama bir fon kurulamamıştır. Şimdi TİKA vasıtasıyla Türkiye asfaltlamaya başlamıştır. İşte gönül ve kalp böyle kazanılır.''

Bir zamanlar kızların sokağa çıkmasının yasak olduğu ülkede şimdi Türkiye tarafından kız kolejleri açıldığını da anımsatan Gül, bunun da sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi. Gül, Türkiye'nin Afganistan'ın sorunlarının çözümünde Pakistan ile de iş birliği içinde bulunduğunu kaydetti.

-KAFKASLAR-

Kafkaslar'daki duruma da değinen Gül, Kafkaslar'da istikrarın çok önemli olduğunu belirtti. Gürcistan'da yaşananların ''donmuş problemlerin bir gün patlayabileceğini'' gösterdiğini ifade eden Gül, ''Düşünün eğer, Gürcistan savaşı sırasında Türk Boğazları'nda Montrö Sözleşmesi tam uygulanmasaydı, çok büyük gemiler Karadeniz'e girmiş olsaydı ve oralarda karşı karşıya gelselerdi, uçakların havadaki o 'it dalaşı' dediğimiz şeyleri o büyük, hantal savaş gemileri yapsaydı neler çıkabilirdi. Onun için Türkiye bu ilkeli politikasına devam etmektedir'' dedi.

Ermenistan ile başlatılan sürecin olumlu bir şekilde neticelenmesi dileğinde de bulunan Gül, ''Karabağ konusunda tabii ki çeşitli tartışmalar var. Ama Azerbaycan'ın işgal altında olan topraklarının Azerbaycan'a ait olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Bu konuda Ermenistan'ın da herhangi bir iddiası zaten söz konusu değildir. O bakımdan, çalışmaların özellikle bu işgal altındaki toprakların bir an önce boşaltılması yönünde yoğunlaşması inanıyorum ki oradaki birçok sorunu da daha kolay bir şekilde çözecektir'' diye konuştu.

Minsk Grubu'nun çalışmalarının son 1 yıl içinde geliştiğine de işaret eden Gül, bundan hem Azerbaycan'ın, hem de Ermenistan'ın mutlu olduğu kanaatini taşıdığını söyledi.

Türkiye'nin Afrika'da yeni büyükelçiliklerin açıldığını, bu kıtanın da büyük önem taşıdığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Afrika'ya karşı herkesin çok büyük sorumluluğunun olduğunu, Türkiye'nin bu sorumluluk çerçevesinde iyi ilişkilerini sürdürdüğünü kaydetti.


''EĞER ÜLKELER KENDİ MESELELERİNİ KENDİLERİ TARTIŞARAK, AÇIK, ŞEFFAF BİR ORTAM İÇERİSİNDE DEĞERLENDİREREK HALLETMEZLERSE O ÜLKELERİN MESELELERİ GELECEK NESİLLERE YÜK OLARAK AKTARILMAKTADIR'' 


Abdullah Gül, hem iç konularda hem dış konularda çok daha tartışmalı bir ortama ihtiyaç olduğuna inandığını belirterek, ''Eğer ülkeler kendi meselelerini kendileri tartışarak, açık, şeffaf bir ortam içerisinde değerlendirerek halletmezlerse o ülkelerin meseleleri gelecek nesillere yük olarak aktarılmaktadır'' dedi.
 

USAK'ın 2004 yılından bu yana siyaset, ekonomi, hukuk, sosyal bilimler, güvenlik gibi alanlarda başarıyla faaliyet gösterdiğini belirten Gül, USAK'ın bağımsız bir düşünce kuruluşu olarak kamuoyunun doğru ve yeterli bir ihtiyacının karşılanmasında önemli bir görev yaptığına inandığını ifade etti.

Kendisinin de akademisyenlik yaptığını, 4 yıldan fazla Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunduğunu, daha önce 10 yılı aşkın bir süre Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nde görev yaptığını hatırlatan Gül, cumhurbaşkanlığı döneminde de yoğun bir dış politika gündemi içerisinde olduğunu söyledi.

Gül, dış politika konuları ile muhalefet ve iktidar partisi mensubu olarak, milletvekili, başbakan ve cumhurbaşkanı olarak farklı konumlarda ilgilendiğini dile getirdi.

-''KAMUOYU DİPLOMASİSİ'' KAVRAMI-

Son 20 yıl içerisinde her şeyin değiştiğine ve farklılaştığına dikkati çeken Gül, artık kapsamlı bir bilgi ve haber trafiğinin söz konusu olduğunu kaydetti.   

Televizyon kanalları, gazetelerin internet sayfaları ve haber sitelerinin dünyanın en uzak köşelerinde meydana gelen olayları anında insanlara ilettiğini ifade eden Gül, şöyle devam etti:

''Yaşanan bu değişim ve dönüşüm şüphesiz çok ciddi bir adaptasyonu da gerektirmektedir. Herkes kendisini burada uyarlamak zorundadır. Bilgi artık sadece resmi makamların tekelinde değildir. Aksine sivil kanallar her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Yanına yaklaşamadığımız binaların içini, bahçelerinde neler olduğunu 'google'dan girip hepimiz görebiliyoruz. Tabiatıyla yanına yaklaşamıyoruz.

Bu çerçevede dış politika bakımından da kamuoyu diplomasisi kavramı giderek ön plana çıkmaktadır. Artık yalnızca doğru olanı yapmak yetmiyor. Uygulanan politikaların da gerçek gerekçelerinin en iyi şekilde izah edilmesi gerekiyor. Bu sadece dış politika için söz konu değil. Ülke yönetimi için de bu durum geçerlidir. Çünkü artık kendi temsilcilerini insanlar, televizyonlarda canlı yayınlarda izliyorlar. 'Bana ne söz verdi, orada ne yapıyor? Bana nasıl hareket edeceğini söyledi. Gittiği yerde oyunu kullanırken elini nasıl kaldırıyor?' Müthiş bir şeffaflaşma ortamı söz konusu. Bu hem dış politikada hem iç politikada çok geçerli.''

Cumhurbaşkanı Gül, bu noktada USAK gibi düşünce araştırma kuruluşlarının hem toplumun görüş ve önerilerinin karar alma süreçlerine veri olarak elde edilmesinde hem de resmi politikaların iç ve dış kamuoyuna en iyi şekilde anlatılmasında önemli roller yaptığı kanaatinde olduğuna işaret etti. 

Bu çerçevede teknolojik olarak dünyadaki en yüksek standartlara ulaşmanın önemli olduğuna dikkati çeken Gül, Türkiye'de kamu sektöründe ve özel sektörde teknolojiyi uyarlama açısından çok büyük bir gelişmenin söz konusu olduğunu belirtti.

-DÜŞÜNCE KURULUŞLARININ ÖNEMİ-

Türkiye'nin en gelişmiş ülkelerdeki teknolojik özelliklere sahip olduğunu ifade eden Gül, tek başına teknolojik ilerlemeyi yeterli görmenin de mümkün olmadığını, teknolojiye uyum konusunda zihinsel dönüşümü de sağlamak gerektiğini, bunun da çok kolay olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, düşünce ve araştırma kuruluşlarının bu bakımdan önemli bir işleve sahip olduğunu vurgulayarak, giderek derinleşen, yeni boyutlar kazanan hatta karmaşıklaşan küresel siyasi ve ekonomik ilişkileri daha iyi kavrayabilmek için etkin kurumlara ve mekanizmalara sahip olunması gerektiği inancında olduğunu dile getirdi.

Modern dünyada insanların dertlerini resmi kanallardan anlatmaları kadar sivil kanallarla anlatmalarının da önemli olduğuna işaret eden Gül, hatta sivil kanallarla meselenin anlatılmasının daha etkili, daha netice alıcı ve daha kalıcı olduğunu kaydetti.

Milletvekillerinin de serbest ortamda bir araya gelerek başka milletvekilleri ile tartışmalarının çok daha iyi sonuç verdiğine dikkati çeken Gül, bu açıdan düşünce araştırma merkezlerine çok önem verdiğini belirtti.    

Gelişmiş ülkeleri büyük ve kalkınmış yapan unsurlardan birisinin de bu düşünce kuruluşları olduğuna işaret eden Gül, Türkiye'nin bu anlamda biraz geç kaldığını ancak bugün gelinen noktada dikkati çeken, güzel düşünce kuruluşlarının ortaya çıktığını görmenin kendisini memnun ettiğini kaydetti.

Gül, bazen kapalı kapılar arkasında konuşulan meselelerin ne kadar ciddi konular olduğunu ve siyasete nasıl uygulandığını çok iyi bilen bir kişi olarak bu tip faaliyetlerin Türkiye'de de gerçekleştirilmesini çok önemsediğini ifade etti.

-''ÇOK DAHA TARTIŞMALI BİR ORTAMA İHTİYAÇ VAR''-

Geçen hafta Cumhuriyet'in 86. yıl dönümünün kutlandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti:

''Aslında Anayasamızın temel ilkeleri, demokratik, laik hukuk devleti olması konusunda Türkiye'de çok büyük bir mutabakat söz konusudur. O günlerden bugünlere baktığımızda ülkemizin ne kadar geliştiğini çok iyi bir şekilde görmekteyiz. İnanıyorum ki yüzüncü yıl tamamlandığında, bir asırı geride bıraktığımızda çok güçlü bir Türkiye söz konusudur. Bu doğrultuda emin adımlarla ilerlediğimize samimi olarak inanan kişilerden birisiyim. Bunun için hem iç konularda hem dış konularda çok daha tartışmalı bir ortama ihtiyaç olduğuna da inanıyorum.

Şundan dolayıdır ki, eğer ülkeler kendi meselelerini kendileri tartışarak, açık, şeffaf bir ortam içerisinde değerlendirerek halletmezlerse o ülkelerin meseleleri gelecek nesillere yük olarak aktarılmaktadır. Bu açıdan bugün Türkiye'de çok canlı bir tartışma ortamı görmekten, aslında memnuniyet duyuyorum. Bunların neticesinin Türkiye'yi doğru istikamete taşıyacağına da inanıyorum. Türkiye'nin ana arterleri çok sağlamdır. Temel düşünceleri çok sağlamdır.''

-DIŞ POLİTİKA-

Türkiye'nin ortak çabalarla küresel düzeyde bir cazibe merkezi haline dönüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ekonomisinin gayrisafi milli hasılasındaki artışa dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin siyasi etkisine paralel olarak artan ekonomik gücünün, Türkiye'nin milletlerarası ilişkilerine daha fazla kaynak ayırmasına, uluslararası sahnede belirleyici ve yön verici bir rol oynamasına imkan tanıdığına, istikrar ve refahın tesisine yönelik gayretleri de kolaylaştırdığına işaret etti.

Türkiye'nin Asya'dan Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyada takdirle karşılanan insani ve teknik yardımları da yapan bir ülke olduğunu ifade eden Gül, şöyle devam etti:

''Türkiye bir zamanlar yardım alan bir ülkeydi. Türkiye'nin bugün donörler kulübü içerisinde olduğunu ve yılda bir milyar dolara yaklaşan, sadece insani amaçlarla yardım yaptığını da hatırlatmak isterim. Bunun neticesidir ki, aslında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğimiz fevkalade büyük bir destekle gerçekleşmiştir. Orada üstümüze düşeni en iyi şekilde yapmaya çalışmaktayız. Devletimizin uluslararası sahnedeki ağırlığı, meselelere bakışı, dış politika çizgisi süreklilik arz eden unsurlardır. Neticede bu bir bayrak yarışıdır ve kazanırsak hep birlikte kazandığımız hatırda tutulmalıdır. Bu iç politikanın çok üstünde olacak bir konudur.

Şundan emin olmamız gerekir ki, nüfusunun çoğu Müslüman olan bir ülkede demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin tüm kurul ve kurumlarıyla yerleşmesi, şeffaflık ve kültürel haklar yolunda önemli adımların atılması tüm dünya tarafından tabii takdir edilmektedir ama, en çok bunlar kendi halkımız tarafından takdir edilecek hususlardır. Bütün bunlar dünyanın takdirini kazanmak ve ilgisini çekmek için değil, halkımıza olan borcumuzu ödemek için yapılan güzel şeylerdir ve bunun böyle görülmesini de isterim.''

-''SALT ÇIKAR MERKEZLİ DEĞİL''-

Türkiye'nin demokratik ve laik siyasi sistemi, dinamik ekonomisi ve çağdaş kültürel kimliği ile Cumhuriyet'in kuruluşundan beri dünya için örnek ve model yönünü sürdürdüğüne işaret eden Gül, herkesin bunun getirdiği sorumluluğun bilincinde hareket etmesinin önem taşıdığına inandığını söyledi. Gül, şöyle devam etti:

''Atatürk'ün 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesi doğrultusunda, çok boyutlu, kapsayıcı, sağ duyulu ve ilkeli bir dış politika izlemeye de devam ediyoruz'' diyen Gül, Türkiye'nin dış politikasının ''salt çıkar merkezli'' olmadığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin doğru bildiğini eğilip bükülmeden söyleme hakkına ve itibarına sahip bir ülke olduğunu belirterek, şunları kaydetti: 

''Ülkemiz dün olduğu gibi bugün de, 'dost acı söyler', yaklaşımıyla yeri geldiğinde dostlarını uyarmaktadır. Ancak bunu yaparken dostluk ilişkilerinin özüne zarar vermemeye de büyük itina göstermektedir. Bu anlamda dış politikamız, etik, ahlak temelli bir dış politikadır. Zira Türkiye uluslararası hukuk ve meşruiyet zemininde hareket eden bir ülkedir. Bunun da çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü ilkeli olduğunuz andan itibaren sizinle farklı düşünseler bile size saygı gösterirler.''

Demokrasi, insan hakları, komşuların çıkarları ve 'ahde vefa'nın Türkiye için öncelikli konular olduğuna dikkati çeken Gül, Türkiye tarihinin bunun örnekleriyle dolu olduğunu ve millet iradesinin tecelligahı olan TBMM'nin dünyada pek çok meclisin alamayacağı kararları cesaretle yeri geldiğinde de aldığını vurguladı.

-''TEMEL HEDEF İSTİKRAR, GÜVENLİK VE REFAH''-

Cumhurbaşkanı Gül, en zayıf olduğu günlerde dahi pek çok dış politika hamlesini büyük devletlerin uyarılarına rağmen gerçekleştiren Türkiye'nin ilkeli tavrının bugün de devam ettiğini söyledi. Gül, şunları kaydetti:

''Temel hedefimiz milli menfaatlerimiz devam edilmek suretiyle istikrar, güvenlik ve refah üretmektir. Bunun için de etkin ve proaktif girişimlerle bölgemizdeki sorunların barışçı çözümü en öncelikli mesele olarak karşımızda durmaktadır.

Türkiye dünyanın en elverişli jeopolitik bölgesinde yer almamaktadır. Çevremizde bazıları zamanla kronikleşmiş muhtelif ihtilaflar vardır. Sorunlar şüphesiz karşılıklı çabayla halledilir. Sadece tek bir taraftan iyi niyetli jestleri beklemek tabii gerçekçi ve adil de olmaz. Dolayısıyla mevcut meselelerin 'Ne pahasına olursa olsun çözülmesi gerektiği' gibi bir algılama içine girmemek de gereklidir.

Ancak sorunları ataletle de çözemeyiz. Bu itibarla tüm devletler için geçerli olduğu gibi. Türkiye'nin dış politikasının gerektirdiği esneklik ile milli menfaatler arasında hassas bir denge gözetmek elzemdir. Aslolan 'bizim kaybımız, başkasının kazancı' şeklindeki bir algılamanın ötesinde, meselelere 'kazan-kazan' optiğinden bakabilmek.

Tüm tarafların menfaatlerinin buluşacağı ortak faydayı gözeten çözüm yollarının üretilmesi için bölgesel ve uluslararası diyalog fikrinin teşvik edilmesidir. Türkiye tarihin belki de en zorlu sınamalarından geçmiş köklü ve deneyimli diplomasi geleneği sayesinde, bu tarz çözüm yollarını rahatlıkla kullanacak potansiyele ve güce sahiptir.''

-USAK BAŞKANI LAÇİNER-

USAK Başkanı Sedat Laçiner ise, USAK'ı kurmadan önce bu projeye bir hayalle başladıklarını belirterek, ''Gördüğünüz üzere bu hayal adım adım gerçeğe dönüşüyor'' dedi.

Laçiner, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bu fikirlerini sunduklarında büyük destek gördüklerini ifade ederek, kendisine minnettar olduklarını ve Türkiye'de gelişmenin sadece makine üretmek ya da turizm olmadığını, asıl gelişmenin fikri gelişme ve olduğuna vurgu yaptı.

Kuruluşun önemine değinen Laçiner, ''Bizler bu işin think (düşünce) kısmının, tank (bina) kısmından çok daha önemli olduğunun bilincindeyiz'' dedi.

USAK'ı kurarken ilk iş olarak inşaata başlamadıklarını belirten Laçiner önce insan inşasına önem verdiklerini söyledi. Laçiner, ''Biz önce insanı inşa etmeye çalıştık, ardından binası geldi. Bizler için bundan sonra insan, betondan, demirden çok daha önemli olacak. Burada düşünceyi üreten insanlarla 'tüm dünyanın iyiliği için Türkiye' yaklaşımını geliştirmeye çalışacağız'' diye konuştu.

Laçiner ''Düşünce üretiminin ne kadar önemli olduğunu idrak edemezsek başkalarının inşa ettiği dünyalarda yaşamaya mahkum oluruz'' diyerek, ülkenin huzuru, istikrarı ve kalkınması için kendi kavramlarını üretmesi gerektiğini vurguladı.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Gül'e günün anısına bir plaket sunuldu. Gül daha sonra USAK üyeleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi.

aa



Bu haber 616 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,140 µs