Açılım mevzuunda unutulmaması gereken...

Başbakan Erdoğan’ın masasındaki bir kamuoyu araştırmasının sonuçları, herkes açısından hayli düşündürücü veriler içeriyor.

Metro Poll adlı kuruluş tarafından yapılan ve Prof. Özer Sencar’ın imzasını taşıyan “Türkiye’deki Siyasal Durum Araştırması”, hükümetin bir “devlet politikası” olarak başlattığı ve Habur’dan gelen PKK’lıların geliş şeklinin yarattığı tepkiler nedeniyle “frene basıldığı” gözlemlenen “demokratik açılım” süreciyle ilgili yapılan en son araştırma olma özelliğini taşıyor.

Metro Poll araştırmasındaki bazı önemli bulgular şöyle:
-  Açılımı destekleyenlerin oranı yüzde 31.6.
-  Karşı çıkanların oranı, yüzde 43.8. 
-  Kısmen destekleyenler, yüzde 21.

Tablonun bu şekilde tezahür etmesinde Habur olayının etkisi çok bariz. Zira daha önce kamuoyunda esen hava, daha olumlu idi.

Bu durumun “herkes açısından düşündürücü” olması gerek. Meseleyi sadece “hükümetin yıpranması” ya da “açılımın filanca partilerin prim toplamasına yol açması” şeklinde algılamak, sığ bir anlayış olur.

Çünkü “açılımın” sonuç vermemesi, şu ya da bu partinin bundan siyasi çıkar elde etmesi çerçevesi içerisinde görülürse, sadece “sığ” bir anlayışla hareket edilmiş olmaz, aynı zamanda niyet ne olursa olsun siyaseten faturası “herkes” adına ağır olacak bir “sorumsuzluk” örneği sergilenmiş olur.

Nitekim bunun çok ciddi emareleri vardır. Diyarbakırspor ile ilgili gelişmeler bunun örneklerinden sadece bir tanesidir… Sportif müsabakalarda dahi bazı yurttaşlarımızın galeyana gelmeye müsait bir duygusallık içerisinde olması ve "birilerinin" de bunu istismara dayalı bir siyaset yapması, “herkes” için düşündürücü değil midir?

Bu havanın devam etmesi halinde, “iktidar partisinin oyları şu kadar düştü, muhalefetin oyları şu kadar arttı” gibi bir sonuç ortaya çıkması mıdır amaçlanan?

Toplumda kimsenin arzulamadığı veya arzulamaması gereken bir karşıtlaşma, zıtlaşma, kutuplaşma eğiliminin artması, “günlük siyasetin” ötesinde Türkiye için büyük bir “kayıp” olmayacak mıdır? Bu durumun açacağı yaraları onarmak için Türkiye olarak bugünkünden daha büyük bir sıkıntı yaşamayacak mıyız?

Ne hükümet, ne de muhalefet partileri, meseleyi “günlük siyasetin” bir konusu olarak görme hakkına sahiptir. Mesele Türkiye’nindir. Dolayısıyla meseleye bu ciddiyette yaklaşmak gereği vardır.

Konu 10 Kasım’da TBMM gündemine gelecek. Önce öngörüşmeler yapılacak, daha sonra da “genel görüşme” gündemine geçilecek. Sergilenecek siyasi tutumların bu tabloyu daha da “germeye” değil, birlik ve bütünlüğümüze daha fazla hizmet etme kaygısıyla ortaya konulması gerekiyor.

Türkiye tarihi önemde zamanlar yaşıyor. Siyaset müessesinin bu ciddiyet ve ağırlığı hissederek rolünü oynaması, “açılımdan yana” veya “açılıma karşı” olmanın ötesinde bir anlam ifade etmektedir…

www.iyibilgi.com analiz