Ertuğrul Bey kime düşman? Başbakana mı?

29 Ekim 2009 08:34 tsi
Ertuğrul Özkök bugünkü köşe yazısında öyle bir formül kurdu ki, nasıl yorumlasak bilemedik!

Ertuğrul Özkök / Hürriyet

10 yıldan fazla bir süreden sonra yine, başkaları tarafından kanunsuz bir şekilde dinlenip, kaydedilmiş sesimi dinledim.

O günlerde “Allah kimseye böyle bir felaketi vermesin” demiştim.

Dün kendi sesimi dinlerken yine aynı şeyi söyledim.

“Allah kimseye yaptığı konuşmaları alenileşmiş şekilde dinlemeyi nasip etmesin.”

Bu tür şeyleri ne zaman görsem aklıma Zincirlikuyu Mezarlığı’nın girişindeki o yazı geliyor:

“Bir gün herkes ölümü tadacak.”

Ben de bütün Türkiye’ye sesleniyorum.

“Bir gün herkes o disketlerdeki insanların başına geleni tadacak.”

* * *

Şimdi şu noktaya dikkat;

Benim bu konuşmalarımı kanunsuz şekilde dinleyip disketlere kaydedenler, Başbakan’ı da, onun yakınlarını da kanunsuz şekilde dinlemişler.

Daha yüzlerce insanın sesi var o kasetlerde.

Artık iyice anlaşılıyor ki, bu ülkede çarpışan, savaşan birtakım resmi veya gayri resmi karanlık güçlerin en etkili silahı kanunsuz telefon dinlemeleri olmuş.

Kasetlere alınan sesler, savaşın şu veya bu anında karşı cepheyi berhava etmek için orada burada stoklanıyor.

Ülkenin çeşitli kurumlarındaki dinleme cephaneleri çoğalıyor.

Kaderin cilvesine bakın.

Bizlerin telefon konuşmaları ile bizlerin yaptığı gazetelerin boykot edilmesini isteyen Başbakan’ın telefon konuşmaları aynı diskette.

Yani aynı mihraklar hem onu hem bizi dinlemiş.

Demek ki hem ona hem bizlere kızan birileri varmış bu ülkede.

Demek ki “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” teranesi bir hurafeymiş.

* * *

Telefon, bu çağda insanların en mahrem terapistidir.

Bir arkadaşınıza kızarsınız, bir başka arkadaşınızla dertleşirsiniz.

Telefondaki her konuşma, bir başkası tarafından başka anlamlara çekilebilir.

Artık Türkiye’de oynanan oyunlara, çevrilen dolaplara, karanlık işlere bakarak şu noktaya gelmemiz gerekiyor.

“Düşmanımın düşmanı dostumdur” hurafesini yıkmak lazım.

Tam aksine, düşmanıma yapılan haksızlıklar bir gün döner bana da yapılır anlayışını hâkim kılmamız lazım.

Türkiye’de şöyle bir zihniyet gelişiyor.

Eğer kanunsuz dinlenmiş bir telefon, bizim ideallerimize hizmet ediyorsa, mazur görülebilir.

Hayır görülmemelidir.

Şunu unutmamalıyız.

Bu ülkede herkesin başka ideali var.

Her ideal sahibi, kanunsuzlukları mazur görmeye başlarsa, herkes bunun altında kalır.

Hayatta her şey geçici.

“Güç bende” diyenler bir gün bir bakıyor ki, güç başkasına geçmiş.

Geçmişin mazlumları, bir bakıyorsunuz üç beş yılda bugünün zalimlerine dönüşmüş.

Zulmün ne Allah’ı, ne imanı, ne ideolojisi var.

Zalim kendi kanununu kendi yazıyor, kendi infaz ediyor.

“Önce şunu halledelim, sonrasına bakarız” mantığı ile çifte standartlar yaratılmaya başlandığı zaman, geleceğin zalimleri için altın içtihatlar yaratılıyor.

Demokrasi istiyorsak, kanunsuzluğun, zulmün, totaliterliğin her türlüsüne karşı güçlü direnme mekanizmaları yaratmamız gerekiyor.

Bugün kendinizi hiç yıkılmayacak kadar güçlü hissedebilirsiniz.

Ama hiç şüpheniz olmasın.

Bir gün karanlık bazı güçlerin, devletin oraya buraya hizmet sağlayan kuruluşlarının elinden çıkmış kasetlerde kendi sesinizi de dinleyebilirsiniz.

* * *

Daha önce bunun ne olduğunu tatmış kıdemli bir mağdur olarak söylüyorum...

En masum konuşmalar bile o soğuk disketlerde dinlendiği zaman insana hayvani bir böğürtü gibi geliyor.

En masum konuşmalar bile oraya buraya çekilebiliyor.

O yüzden sizin ideolojinize hizmet ettiği, sevmediklerinizi zor duruma düşürdüğü için kanunsuz yollardan elde edilmiş telefon konuşmalarına müsamahalı davranmayın.

Unutmayın ki bu toplumda herkesin bir düşmanı, kızanı, kıskananı var.

Bugün başkalarına yapılan yarın size de yapılabilir...

Umarım bu kasetler, hepimizin kafasında alarm zillerini çaldırmaya başlar.

Umarım bu konuda hep birlikte demokratik refleks gösterir, bir konsensüs sağlarız.

Yoksa bu kanunsuz telefon dinlemeleri nükleer bir savaşa dönüşecek.

Bu haber 732 defa okundu.