'Panik yapmamak' mümkün mü? | " /> 'Panik yapmamak' mümkün mü? | "/>

En Sıcak Konular

'Panik yapmamak' mümkün mü?

24 Ekim 2009 08:50 tsi
'Panik yapmamak' mümkün mü? "Gerekli altyapısı olmadığı için depremden sel felaketine –ve tabii bu arada salgın hastalıklara- “doğal afetler” karşısında hemen her zaman eli ayağı birbirine karışan “Devlet”in, bu sefer de halkın karşısına çıkıp “p

Kürşat Bumin / Yeni Şafak

'Domuz gribi': 'Panik yapmamak' mümkün mü?

Her şeyden önce şunu hatırlatayım: Dünya medyasının gündeminden düşmeyen son grip salgınının “domuz gribi” olarak adlandırılması herhalde sadece Türkiye'de –ya da adlarını bilmediğim birkaç ülke de daha- alışkanlık haline geldi. Bu grip türü Batı medyasında –tabii ki- bilimsel adıyla anılıyor. Tersini tahayyül etmek imkansız; adamlar yaklaşan büyük salgını etini yemeyi sürdürdükleri bir hayvanı araya sokarak adlandıracak değiller herhalde…

Neyse, biz dönelim “domuz gribi”ne ilişkin alınan önlemlere ilişkin açıklamalara.

Yakın zamana kadar Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın alınan önlemlere ilişkin yaptığı açıklamalar benim açımdan son derece tatmin edici nitelikteydi. Akdağ, sıklıkla, ilaç firmalarına sipariş edilen aşı hakkında ayrıntılı bilgi veriyor, aşı uygulamasının Türkiye'nin belirlediği biçimde hangi öncelik sırasına göre gerçekleşeceğini Sağlık Bakanı olmasının yanı sıra bir hekim ciddiyetiyle sıralıyordu.

Türkiye, 43 milyon doz aşı siparişi vermişti ve bunlar peyderpey ülkeye getirilip aşı kampanyasına dahil edilecekti.

Ancak açıkçası, bir müddettir etrafımdaki birçok kişi gibi ben de verilen bu bilgilere, yapılan bu açıklamalara eskiden olduğu gibi güvenle bakamamaya başladım.

Yakın zamana kadar, Sağlık Bakanı'nın bugüne kadarki uygulamalarını takdir eden bir kimse olarak, “Aman iyi ki bu korkutucu girip salgını Akdağ'ın sağlığın başında olduğu bir döneme rastladı” diye düşünürken, bir müddettir bu güvenimin sarsılmış bulunuyor.

Beni bu konuda kötümserliğe sürükleyen faktörlerden birisi de, İstanbul Valisi'nin televizyon ekranlarında yaptığı ve izleyene gerçekten çok gayri ciddi gelen açıklamaları oldu. Daha geçen gün gördük ki, İstanbul'da 3 okulda söz konusu yeni grip virüsünün ulaştığı bir grup öğrenci bulunduğu tespit edilmesine rağmen, Vali Bey, ısrarla okulların adlarının açıklanmaması gerektiğini savunuyordu. Oysa “domuz gribi” ile bu şekilde, yani okul adlarını filan gizleyerek mücadele etmek ne derece akılcı bir yöntemdir?

“Domuz gribi”nin İstanbul'daki dolaşımına ve alınan tedbirlere bakalım:

Nüfusu 15 milyonu çoktan aşan İstanbul gibi bir şehirde, “domuz gribi” başvuruları için Avrupa yakasında iki (son güne kadar o da tekti), Anadolu yakasında ise tek bir hastane ayrılmış bulunuyor. İyi ama, kimsenin aklına normal günlerde bile kafilelerce insanın girip çıktığı bu hastanelerin bir salgın durumunda ne hale gelebileceği gelmiyor mu? Binlerce insanın bu sağlık kuruluşlarının yolunu tuttuğunu ve ortaya çıkacak manzarayı düşünün …

Konuya ilişkin aynı derecede önemli ikinci problem, aşılamanın özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde nasıl gerçekleştirileceğidir. Bildiğim kadarıyla bu konuda bugüne kadar tek bir açıklama yapılmamıştır. Oysa şimdiden, öncelik sırasını öğrenmiş olan İstanbulluların aşının ulaşması durumunda hangi kurumda-nerede aşılanacaklarını bilmeleri gerekiyordu.

“Aşının ulaşması durumunda” diyorum, çünkü Türkiye'ye girecek aşı dozlarının miktarı ve giriş zamanına ilişkin belirsizlik de sürüyor. Tamam ilk 500 bin dozluk paket ulaştı ve Hıfzıssıhha'dan ancak iki hafta sonra –bir aksilik çıkmaz ise- olur alacak. Ama düşünün henüz, 500 bin gibi mini minnacık bir dozdan söz ediyoruz… Aşı teslimatı bu şekilde küçük paketler halinde sürecek ise, yandık demektir. (Her bir paket için gerekli görülen iki haftalık Hıfzıssıhha denetimini de unutmayalım.)

Anladığım kadarıyla, “domuz gribi” virüsünün teşhisini yapacak laboratuar sayısında da sıkıntı çekilmektedir. Gribin “domuz” cinsi olup olmadığını tespit edecek olan bu laboratuarlar hakkında da elimizde hemen hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

Bu durumda soralım: Aşıların eczanelerde satılmasına niçin izin verilmemektedir?

Devletin bu aşılama işini kendi imkanlarıyla halka parasız olarak sunması tabii ki en makbul yöntemdir. Ama Türkiye gibi bu işin altından kalkabilecek bir sağlık ağına sahip olmayan bir ülkede, isteyenin aşıyı eczaneden alarak aşılanmasına izin vermemenin nedeni nedir? Bana göre “vatandaş”, eğer isterse, parasını verip kendisini ve yakınlarını aşılatabilmelidir. Hem böylece, Sağlık Bakanlığı da önemli miktarda bir harcamadan kurtulmuş olacaktır.

Yani özetle, gerekli altyapısı olmadığı için depremden sel felaketine –ve tabii bu arada salgın hastalıklara- “doğal afetler” karşısında hemen her zaman eli ayağı birbirine karışan “Devlet”in, bu sefer de halkın karşısına çıkıp “panik yapmayın!” demesi hiç mi hiç inandırıcı değildir. “Panik yapmamak” mümkün mü?



Bu haber 560 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,377 µs