ilginç açıklamalar! | " /> ilginç açıklamalar! | "/>

En Sıcak Konular

Küçük'ten ilginç açıklamalar!

23 Ekim 2009 15:37 tsi
Küçük'ten ilginç açıklamalar! Ergenekon sanığı Yalçın Küçük, TSK, Obama, PKK, Gülen konusunda ilginç iddialarda bulundu...

Yalçın Küçük'ün Odatv'deki röportajının ilgili bölümleri...


Tek cümleyle Türkiye’nin biraz daha Suriye’ye ve Irak’a yakınlaştığı, özellikle Kürt Devleti’nin, Barzani’nin bir tür hamiliğini üstlendiği yolunda oldukça fazla yazı çıktı.

İsterseniz daha böyle yukarıdan başlayalım. Benim görüşlerim, değerlendirmelerim bunlara tamamen aykırı değil. Ama meseleyi bu şekilde almak çok basit ve yanıltıcı olabilir. İsterseniz ben görebildiklerimi söyleyeyim. Ancak bu çerçevede ele alabiliriz. Bir defa bu yılın ilk aylarında Hillary Clinton ve Obama’nın Türkiye ziyaretlerinden sonra şu üç tespiti yapabiliriz. Bunlardan bir tanesi, Türkiye’de yüksek komutanlık ile Obama yönetimi ve Obama arasında bir diplomatik ve politik ilişki kurulmuş olduğunu postüle edebiliriz. Öyle bir ilişki var. Birinci nokta budur.

İkinci nokta, Dünya Yahudiliğinin Obama’ya karşı bir savaş açtığını görüyoruz. Obama da bu savaşı kabul etmiş görünüyor. Dokuz aylık bir Amerikan devlet başkanının bu kadar yıpratılması için şartlar hiç elverişli değil. Ama yıprattıklarını düşünüyorlar ve hatta Nobel Barış ödülünü bile iade etmesini isteyecek kadar ileriye götürdüler. Obama da bunun bir savaş olduğunu kabul etti.

Dolayısıyla, bir, yüksek komutanlıkla Obama idaresi arasında bir hat hatta eski deyimle bir kırmızı telefon hattı kurulmuş olduğunu düşünebiliriz. İkincisi, Obama’ya karşı Dünya Yahudiliğinin bir savaşını görmek durumundayız. Üçüncüsü de, Türkiye’deki AKP yönetiminin yüksek komutanlığın güdümüne girdiğini düşünebiliriz, postüle edebiliriz.

Bunların üçü de birbiriyle ilgilidir. Ne demek ilgilidir? Dünkü, İsrail’deki Haaretz Gazetesi Türkiye’deki İsrail’le ilgili gelişmeleri direkt olarak Obama’ya bağladı. Bu bağlama yerindedir.

Şimdi bu postülalarla hareket edecek olursak, yine bu dönemde de Türkiye’nin son zamandaki problemlerini… Bir, Türkiye’nin PKK problemi. İki, Türkiye’nin Fethullah Gülen problemi. Üç, Türkiye’nin laisizim versus şeriat problemi. Dört, Türkiye’nin Musul’da adı, ister Barzani devleti olsun, isterse de Kürdo-Judaik Devlet olsun, kuruluşu problemini alacak olursak… 2009 yılında çok gelişmeler var, hiç olmazsa gelişmelerin ciddi işaretleriyle karşı karşıyayız. Gizli işaretlerden bir tanesi: PKK meselesi tamamen yüksek komutanlığın politikaları çerçevesinde ele alınır olmuştur. AKP ortaya attığı Kürt açılımının yavaş yavaş Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek komutanlığının istediği çizgiye gitmesini kabul etmiştir. Dolayısıyla başladığı şekilde bitmiştir. Abdullah Öcalan’ın yeni bir barış ekibi gönderin demesi, bunun bittiğini kabul etmek demektir. Çünkü Barış Grubu bir defa geldi… Faciadır. Trajedi bile denmez Barış Grubu’na. Bir faciadır. Geldikleri zaman ben hapisteydim. Bir kısmıyla beraber yattım, bir kısmını zaten tanırım, on beş yıl hapis alıp yattılar. O faciadır. Bittiğinin kabulüdür. Demek ki, bu dönemde PKK meselesi buraya girmiştir. Ve tam Tayyip Erdoğan Bağdat’a Kürtlerle konuşmaya gittiği zamanda Washington’ın üç PKK lideriyle ilgili çok ağır bir kararını, onları mahkum eden bir kararını açıklaması da bu söylediklerimle uyum içindedir. Bunda Türk ordusunun politikalarını görmek lazım. AKP’nin ya da Tayip Erdoğan’ın politikalarını göremeyiz burada çok açık olarak… Aynı şekilde bu açılım sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hükümetle konuşmadan, Musul’a asker göndermek için yeni bir izin istemek üzere başbakanlığa yazı göndermesi de Amerika’yla anlaşmanın sonucudur. Bu, hükümet için sürpriz olmuştur. İlk ifadelere bakarsak, hayır, dediler sonra da kabul ettiler. Dolayısıyla AKP, Tayyip Erdoğan şu anda Türk ordusunun güdümündedir. Büyük ölçüde güdümündedir.

Şöyle de söyleyebiliriz. Güdüm sözcüğünü yumuşatacak olursak, Obama’nın aracılığıyla Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu ekiple Türk Silahlı Kuvvetleri arasında bir mutabakat görünüyor. Güdümden kastettiğim budur. Görebildiğimiz nedir? Türk Silahlı Kuvvetleri, net bir şekilde, PKK konusunda Obama aracılığıyla istediğini almıştır. Dolayısıyla, hem Obama hem Tayyip Erdoğan ve arkadaşları PKK’nın ortadan kaldırılması politikasını kabul etmişlerdir. Kaldırabilirler mi, kaldıramazlar mı o ayrı. Ama bu nettir. Bu da, hem bu açılımın, hem de başında Ahmet Türk’ün olduğu partinin itibarsızlaşmasıdır. Önemli ölçüde itibarsızlaşmadır çünkü hiçbir şey yapılamayacak demektir. İyi veya kötü, durum budur. Nitekim yapılamayacağını da anlıyoruz.

Demek ki dört faktör var, dört değişken var. Birincisi PKK. PKK konusunda bu mutabakatla Türk Silahlı Kuvvetleri istediğini almış görünüyor. Fethullah Gülen meselesinde de yılbaşından itibaren gelişmelerin hatta Genelkurmay Başkanı İlker Paşa Hazretlerinin Amerika gezisinden sonraki gelişmelerin izlenecek çizginin yüksek komutanlığın istediği doğrultuda olacağına bizi inandırıyor. Ne demektir bu? Aşağı yukarı o zamandan beri ilk defa yüksek komutanlık adını koyarak bir tarikattan, tarikatın polisle el ele olduğundan ve Albay Çiçek meselesinde de kağıt parçasının malum basın ve iddianameler şeklinde ortaya gelmesine dair sert bir çıkışı olmuştu; o çıkışla beraber en azından belli gelişmeler başlamıştır. Bunlardan bir tanesi şudur: Silivri savcıları durdular. Durdular. Hem üçüncü iddianamenin gecikmesine bir ay kadar bir ara verdiler hem de ondan sonra bazı paradigma değişiklikleri yaptılar. Gördüğümüz şeyler, tutuklamış olan Albay Çiçek’le ilgili dava bir kenara alındı. Poyrazköy’deki dosyalar durduruldu. Almışsınız, tutuklamışsınız… Sonra, sonra bir şey yok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Daha sonra Silivri Mahkemesi, önemli olan bütün bu Silivri dosyalarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belli zamanlarda darbe yaptığı konusunu Genelkurmay’a sorma kararı verdi ki, bu bitirme kararıdır.

Ne bakımdan bitirmedir Hocam?

Genelkurmay’ın böyle bir darbe olduğunu söylemesi mümkün değildir ki. Genelkurmay yok derse, yoktur. Yok derse, yoktur. Zaten bütünüyle AKP’ye yakın olan bir önceki Genelkurmay Başkanı Özkök de yok, dedi. Ondan sonraki de yok, dedi. Şimdi Genelkurmay da yok, diyecek. Tavla düşüyor, bir tarafı düşüyor. O beklemeden sonra davada, üçüncü dosyada büyük bir sürpriz oldu. Orduya karşı olan bu iş, sonunda solcu aydınlara karşı döndü. Ordu için de hiç hoş bir şey değil. Bazı solcu aydınlar, rektörler örgüt lideriyken, çok büyük ordu komutanları sadece örgüt üyesi. Niye açtınız bu davayı? Demek ki böyle bir… Bunu uzatmak istemiyorum. Bu başka bir dava oluyor. Bunun devamı da var. Dillendirmek istemiyorum. Silivri davalarında Fethullah Gülen’in etkisi reddedilmiyor. Sanıklar reddetmiyor. Savcılara siz busunuz, diyorlar. Doğru veya değil, böyle söyleniyor. Tam o sırada da, savcı ve hakimlerin emniyetle beraber iftar yaptıkları ortaya çıkıyor. Bu nerden çıkıyor? Bu da emniyetten çıkıyor. Bu nedir? Bundan dolayı heyetin reddi o kadar önemli değil ama bunun kendisi önemlidir. Nitekim ben hem gözaltına alınıp, hem tutuklandığım zaman beni savcılar yargıçlar değil, İstanbul Emniyeti tutukladı, dedim. Bu da, onu gösteriyor. O söylediğim doktrine de girdi. Ne demek doktrine de girdi. Başsavcılardan Vural Savaş benim adımı vererek böyle söyledi. Deniz Baykal benim adımı vererek böyle söyledi. Bir iki de gazeteciyi buraya ilave edeyim. Bu, bunu gösteriyor. İnsanların, bu davanın nasıl olacağı çok fazla önemli değil ama bu belli bir ölçüde bitiriyor. Bunları çok fazla dillendirmek istemiyorum. Ama bazı tutuklamalardan, görevden almalardan Fethullah Gülen’in emniyetteki sütunlarının bir kısmının devrilmek istendiğine dair çok açık işaretler var. Bu işaretleri de Tayyip Erdoğan hükümeti uyguluyor. Oradan çıkıyor bu, oradan çıkıyor. Bambaşka bir durumdur. Demek ki, bunları görüyoruz.

..................

Türkiye ile İran’la. Aynı şekilde başladılar. Ancak biz analizlerimizde şunu görüyorduk. Dünya Yahudiliği Davos’tan sonra dışarıda Tayyip Erdoğan’a ve hükümetine karşı sert bir muhalefet başladı ve içerideki gücünü asla böyle kullanmadı. Çünkü AKP bir İsrail hükümeti olarak değerlendiriliyordu. Onlar da öyle değerlendiriyordu. İslamizasyon ve Osmanizasyon İsrail projesidir. Şimdi İstanbul Başkonsolosu demiş ki, ordu İslamlaşıyor. Siz yaptınız. Ama o işaret de doğrudur. Ne açıdan doğrudur. Şu açıdan doğrudur. Türk İsrail ilişkilerinin, bu ittifakın, bu bir buçuk devlet haline gelmenin, en temel sütunu Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Kupürlerimiz var burada, bunu Ertegün de söyledi. Çöküş I kitabıma giriyor. Budur, onu biliyorlar.

Burada ne görüyoruz? Dünya Yahudiliği hem Obama’ya karşı atış serbest, diyor. Türkiye’ye ise dışarıda serbest, içerde yasak. Bunun bir tek istisnası var: Murdoch. Murdoch en fazla Obama’ya ve bu tür şeylere kızgın olduğu için, Murdoch’ın gazetesi Türkiye’de… Türkiye’de bütün televizyonlarda AKP’ye bir tek muhalefet vardır: Levent Kırca. Ben de tek onu izliyorum. Müthiş darbelerini, nerde, Murdoch’un televizyonunda, Fox TV’de… Demek ki, bu analiz doğru çıkıyor. Birinci nokta budur. Peki, bu devam eder mi? Buradan ne sonuç çıkıyor? Hayır, eğer AKP söylendiği gibi bir erken seçim için bunu yapmıyorsa, ben bu kadar akıllı olduklarını zannetmiyorum, buna devam edemez. AKP İsrail’e böyle devam ederse düşer. Tayyip Erdoğan düşer, Tayyip Erdoğan düşer… Hiç dinlemezler. Böyle bugünkü televizyonların, şunların bunların, Tayyip Erdoğan baskı yapıyor, bilmem ne yapıyor, bunun için muhalefet edemiyoruz… Ne edeceksiniz muhalefet, neye edecek Hürriyet Gazetesi? Gayet açık olarak söylüyor; türbanı savunuyor, Avrupa Birliği’ne girişi savunuyor. Ne yaptılarsa savunuyor, içten savunuyor. Ne olduğunu bilmiyor, açılımı savunuyor. Her şeyi savunuyor. İslamizasyonu savunuyor. İslamizasyon ve Osmanizasyon Türkiye’de büyük sermayenin politikasıdır, İsrail’in politikasıdır. Buna devam ederse düşer.

Burada bir nokta daha, ondan sonra başka sorunuz olursa, devam ederiz. Bir de bütün bunlara çok da hazırlıklı olmadığını düşünebiliriz. Bütün bu işlerde Fethullah Gülen ile ilgili makas değişikliği görüyoruz. Bunları kaynaklarına dayandırmak istemiyorum. Ama bazı emniyet genel müdür yardımcıları tutuklanıyor, Fethullah Gülen takımı savunuyor tutuklananı… Bazı yüksek emniyet mensupları görevden alınıyor, Gülen takımı savunuyor. Bu gayet açık. Oda TV’de Silivri yargıçlarının, savcılarının emniyetle beraber bir iftar yemeği yedikleri çıkıyor. Ona karşı Fethullah Gülen televizyonları ve gazeteleri, çok açık olarak, bir Yargıtay üyesinin oğlunun sünnet düğünüyle ilgili fotoğraflar çıkartıyorlar. Bununla ne alakası var bunun? Sünnet düğünü olmayacak mı? Alakası yok. Ama çıkartanlar onlar. Dolayısıyla Silivri yargıçlarıyla ve savcılarıyla ilgili belli eleştirilerin, belli açıklamaların karşısına çıkan da Fethullah Gülen tarikatıdır. Dolayısıyla, bir şekilde hücumdan savunmaya geçmiş görünüyorlar. Bunları tespit ediyoruz. Düşerler, burada devam ederlerse düşerler.

 



Bu haber 900 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,410 µs