Anlaşılamadı: Neyin şovunu yapıyorlar?

Kandil ve Mahmur Kampı’ndan gelerek Habur Sınır Kapısı’ndan giriş yapan ve güvenlik güçlerine teslim olan 34 kişilik PKK’lı grubun serbest bırakılmasından çok, onların “karşılanma” şekli kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu.

DTP konvoyuyla Silopi’den başlayıp Diyarbakır’a kadar neredeyse bir gün süren bir yolculuk boyunca, gittikleri her il ve ilçede “miting” gibi karşılamalar yapıldı. Bu mitinglerin en büyük ve “hazırlanmış” olanı ise Diyarbakır’da oldu. Konuşmalar yapıldı, havai fişekleri patlatıldı…

Bu karşılama törenlerinde “malum” sloganlar atıldı, grup üyeleri ve DTP’liler “muzaffer” bir edayla konuşmalar yaptılar. (Üstlerindeki giysilerini değiştirmeyi de ancak Diyarbakır’da akıl edebilmişlerdi.)

Meclis’te “görüşmeler” yapmaya da gelecekler mi?
Dahası, grup üyeleri Ankara’ya gitmek, TBMM’de görüşmeler yapmak istediklerini beyan etmişler. Bu isteğe, Habertürk gazetesinde yer alan bir haberden öğreniyoruz ki,  DTP eşbaşkanlarından Ahmet Türk “ortam müsait değil” diyerek soğuk yaklaşırken, diğer eşbaşkan Emine Ayna “sıcak” karşılamış...

Bu habere biraz daha yakından bakıldığında, Ahmet Türk’ün Hürriyet gazetesinde yer alan demeciyle karşılaşıyoruz.

Hürriyet’te yer alan habere göre, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, “Türkiye halkıyla empati yapmalarının önemini” vurgulamış ve şöyle devam etmiş: “Türkiye kamuoyunda oluşan tepkileri önemsemezsek, sürecin önünü tıkarız”. Türk, devamla, “omuzlarımızdaki yük ağır, ama başarabiliriz” şeklinde konuşmuş.

DTP “kendine” hakim mi?
Bu sözlerden Ahmet Türk’ün de bu karşılama “şovlarından” rahatsız olduğu anlaşılıyor. Bu durumda olup bitenin tercümesi, DTP’nin bu “sürece” hakim olmadığıdır. Ya da DTP içerisindeki “başka” güçlerin bu şovları organize ettiğidir.

(Buna karşılık, geçtiğimiz günlerde ABD tarafından “uyuşturucu kaçakçısı” olarak ilan edilen PKK liderlerinden Murat Karayılan, “karşılamaya şov demek saygısızlık” şeklinde konuşmuş.)

Yaşanan duruma ilişkin en anlamlı tepki ve tespit, dün Ağrı’da konuşan Başbakan Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, “Habur’daki anlamlı manzarayı sorumsuzca, kaygısızca, düşüncesizce kışkırtanları görüyorsunuz. Bu mudur samimiyet? Tahrike rağmen bu süreci nihayete erdireceğiz. Onlara rağmen kardeşliği pekiştireceğiz.”

Başbakan Erdoğan, bugün de HAK İŞ’in kuruluş yıldönümü törenine katıldı ve orada yaptığı konuşmada da aynı konuya değindi ve herkesi “daha sorumlu” davranmaya davet etti.

Cumhurbaşkanı Gül de aynı konuda, “karşılama törenlerini” yakışıksız bulduğunu açıkladı.

Önümüzdeki günlerde Avrupa’dan da bir grubun uçakla gelerek teslim olması bekleniyor. Ve Bakan Atalay’ın verdiği bilgiye göre “eve dönenlerin” sayısının bugünlerde 100-150 kişiyi bulacağı beklentisi var.

“Karşılama şov”lar sürecek mi? Yaratılan tahrik ortamının ne denli olumsuz tepkilere neden olduğu gözler önündeyken ve en üst düzeyde yapılan uyarılara rağmen hem de?

Bu arada bu karşılama şovları için soruşturma açıldığını da belirtmiş olalım.

“Muhalefete kalsa…”
CHP ve MHP’den gelen sert muhalefetin bu “olay” vesilesiyle daha da sertleşerek devam ettiği, edeceği görülüyor. Şimdiden belli ki, “açılım” meclis gündemine geldiğinde, oldukça “hararetli” tartışmalar yaşanacak.

Muhalefetin tavrı ve itirazlarıyla ilgili olarak, günün “çarpıcı” tespiti Taraf Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’dan geldi.

Ahmet Altan bugünkü “Büyücünün çırağı” başlıklı yazısında şöyle diyor: “Milli Mücadele’nin başında Mustafa Kemal değil de Deniz Baykal veya Devlet Bahçeli’den herhangi biri olsaydı, herhalde ‘mücadele’ hala sürüyor olurdu…”

Vardığımız nokta şu: Kürt sorunuyla ilgili ‘açılım’ yapmak, şov kaldıramayacak kadar ciddi ve hassas bir konudur.

www.iyibilgi.com analiz