Neler oluyor? | " /> Neler oluyor? | "/>

En Sıcak Konular

8 soruda: Neler oluyor?

21 Ekim 2009 10:00 tsi
8 soruda: Neler oluyor? Teslim oldular. İfade verip serbest bırakıldılar... Kafanız karışmasın. Hiçbir soru cevapsız değil: İyibilgi var…

Bu süreç nasıl başladı?
Aslında bu süreç 15 Şubat 1999’da Apo’nun “paketlenip” Türkiye’ye teslim edilmesiyle başlayan bir süreç. Aynı yıl Apo’nun çağrısıyla ülke sınırları içindeki silahlı militanlar yurt dışına çıkmışlar, K. Irak ve Avrupa’dan gelen gruplar güvenlik güçlerine teslim olmuşlardı.

Fakat sonrasında bir nevi PKK’nın “kendi kendine” dağılması beklendi. Bu, olmadı. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un deyişiyle “dağa gidişler engellenemedi”. Sorun yeniden alevlendi, süreç gerildi.

Bugün AK Parti hükümetinin bir “devlet politikası” olarak gündeme getirdiği “demokratik açılım” süreci, o dönem yarım kalan sürecin devam etmesini sağlayan bir etki yarattı.

“Demokratik açılım” sürecinin PKK’nın dağılmasıyla ilgisi nedir?
PKK uzun süredir “bağımsız Kürdistan” amaç ve iddiasından vazgeçtiğini iddia ediyor. Sadece kimlik ve diğer kültürel hakların tanınmasını istediğini söylüyor. Bu söylemlerin samimiyeti tartışılabilir, ama bu durum, “yeni” bir durum idi.

Özellikle Kürtçe’nin “yasaklı” olmaktan çıkarılması, Kürtçe yayının serbest bırakılması bile, PKK’nın mevcut söylemleriyle insanları “dağa çağırmak” veya “dağda tutmak” çabasını boşa düşürdü. Devlet ve hükümetin yurttaşları arasında hiçbir ayrım gözetmediğini ortaya koyan adımlar atmayı sürdürmesi, Kürt sorununda barışçıl, demokratik bir çözümün gerçekleşmesini sağlamakla kalmayacak, PKK’nın varlık nedenlerini de ortadan kaldıran bir etki yaratacak.

Meseleye “kazanan-kaybeden” açısından bakmak doğru mu?
Değil. Demokratik, barışçıl bir çözüm herkesin hayrına, yararına bir husustur. Başbakan Erdoğan’ın Meclis’te yaptığı tarihi konuşmada dile getirdiği “Yozgatlı anne ile Hakkarili annenin gözyaşları arasında ayrım yapamayız” yaklaşımı, meselenin en “sıcak” ve “kritik” boyutunu oluşturmaktadır.

Bir de, bu tip dönemlerde, meselenin “psikolojik” boyutları bulunduğu da göz önünde bulundurulması önemli bir husustur. Sonuçta gözyaşlarının dinmesi, acıların son bulması Türkiye’nin kazanımı olacaktır.

Bu durumun toplumsal barışın yanı sıra Türkiye ekonomisine, Türkiye’nin dış politikadaki ağırlık ve etkinliğine, AB ile ilişkilerine de ne denli olumlu etkide bulunacağı, sağ duyulu herkesin gördüğü, dillendirdiği bir husus olmaktadır.

“Kazanan-kaybeden” üslubu daha çok bazı siyasilerin üslubu olarak dikkat çekmektedir. Dikkat edilirse, bu çevreler de “sorun” ve “gerginlikten” beslenen bir siyasi mantalite ile hareket ettikleri için böyle davranmaktadırlar.

34 PKK’lının teslim olmasını DTP’nin “siyasi şova” dönüştürmesinin sonuçları ne olur?
DTP’nin bu tutumu bizzat Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Atalay tarafından da eleştirildi, DTP daha “sorumlu” davranmaya davet edildi.

Devam edeceği anlaşılan bu “eve dönüşlerin” yaratacağı olumlu atmosfer, birtakım siyasi şovlara kurban edilmemeli. DTP yöneticilerinin de bu gerçeği görmelerini ve ona göre hareket etmelerini beklemek, herkesin hakkı. “Uç” anlayışları tahrik eden tutumların doğru olmadığı bu örnekle çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Başka gruplar da gelecek mi?
Bunu bizzat İçişleri Bakanı Beşir Atalay açıkladı. 34 kişinin teslim olması ve ifadelerinin alınmasının ardından herhangi bir eyleme katılmadıklarının saptanmasıyla serbest bırakılması, devletin ciddiyet ve samimiyetini ortaya koymuştur. “Örnek” teşkil etmiştir. Bu örnek, başka grupların da gelmesinin önünü açacaktır.

Lider kadro ve eylemlere katılmış olanlar açısından neler olacak?
Sürecin en “hassas” konularından biri de bu. Bu, dün düzenlediği basın toplantısında İçişleri Bakanı Atalay’a da soruldu. Atalay bu soruya “Onlarla ilgili de çalışılıyor, her şeyi çalışıyoruz” şeklinde cevap verdi.

Kuşkusuz bu, net bir cevap değil. Ancak kamuoyunda tartışılan “üçüncü ülkeye gönderme” formülünü akla getirdi. Önümüzdeki günlerde bu sorunun cevabının daha da netleşeceğini şimdiden öngörebiliriz.

Bu bir “plan” mı? Öcalan, DTP bu işin neresinde?
Meselenin “görünen” boyutu, Öcalan’ın bir çağrıda bulunması ve PKK’lı grupların da bu “çağrı” üzerine kendilerini “barış grubu” olarak tanımlayarak gelip teslim olmasıdır.

Fakat bu sürecin “görünmeyen”, MİT, Emniyet, hatta Genelkurmay tarafından yürütülen boyutları olduğunu da söyleyebiliriz. Hükümet son derece dikkatli davranıyor.

Bu planın işlemesinde herkese bir “rol” düştüğü anlaşılıyor. “Plan” ise, bakan Atalay’ın açıklamalarında dikkat çeken bir ifade idi. Atalay aynen şöyle dedi: “Dünkü eve dönüş bu çalışmanın, planın bir parçası. Yeni bir safhanın başlangıcı. İlk grup olduğu için ilk uygulama.”

“Plan” ifadesi sorulunca verdiği cevap da olabildiği kadar açık: “Bu bizim çalışmamız, planımızın bir parçası, bizim planımız şu: Bir yandan demokratik açılım, standartların yükseltilmesi, diğer yandan terörün önlenmesi, silahların bırakılması, bu manada söyledim”.

Öcalan açısından neler olur?
Bugün Akşam gazetesinde yayınlanan bir söyleşide, hükümetin “açılım” politikasına destek veren yazarlardan olduğu bilinen Zaman gazetesi köşe yazarlarından Mümtaz’er Türköne’ye de bu soru soruluyor.

Türköne bu soruya “Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Bana kalırsa, Bodrum'a, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum. Cevdet Paşa olsa, öyle yapardı diyelim.” diyor.

Daha önce avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde, Apo’nun Şanlıurfa’da bir çiftikte yaşamayı hayal ettiğini biliyoruz.

Hemen söyleyelim, bunların hiçbiri “olacak” şeyler değil. Olacak olan, Apo’nun yanına kendisi gibi ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü başka mahkumların da getirilmesidir. O da önümüzdeki günlerde olacak. Bunun ötesi şeyler, sadece bir “düşünce” veya “görüş”tür; o kadar…

Son söz: Bu süreç veya “plan” işlemeye devam edecek. Sürprizlere hazırlıklı olmak gerek…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 2,136 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,048 µs