Halkımızın sesine kulak verdik | " /> Halkımızın sesine kulak verdik | "/>

En Sıcak Konular

Erdoğan: Halkımızın sesine kulak verdik

14 Ekim 2009 18:17 tsi
Erdoğan: Halkımızın sesine kulak verdik Başbakan Erdoğan, İsrail'in de katılacağı Anadolu Tatbikatı'nın ertelenmesi ile ilgili ilk kez konuştu. Halkın İsrail'e karşı tepkisine dikkat çeken Erdoğan, Davos'taki 'One Minute' çıkışını hatırlatan bir çıkış yaptı:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Anadolu Kartalı" tatbikatı konusunda halkın sesine kulak verdiklerini söyledi.

El Arabiye televizyonunun sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, "Anadolu Kartalı" tatbikatına İsrail'in katılmamasına ilişkin bir soru üzerine, Türk halkının hassasiyetleri ve diplomatik hassasiyetleri göz önünde bulundurduklarını kaydetti.

Halkın vicdanına sözcülük ettiklerini belirten Erdoğan, halkın tatbikata İsrail'in katılmasını istemediğini, bu nedenle tatbikatın uluslararası bölümünü ertelediklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, Davos'taki çıkışıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de, orada hak dilinin sözcüsü olmaya ve haklıya hakkını vermeye çalıştığını bildirdi.

Erdoğan, İsrail ile Suriye arasında arabuluculuk yaptıkları sırada İsrail'in Gazze'ye ağır silahlarla girerek, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 1500 kişiyi öldürdüğünü ve aralarında hastane ve okulların da bulunduğu birçok binayı tahrip ettiğini hatırlattı. Davos'ta kanaatlerini dile getirdiğini ifade eden Erdoğan, tutumunda haklı olduğunu ve orada söylediklerinin doğru olduğunu belirtti.

Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine, terör konusunda Türkiye'nin ciddi sorunları bulunduğunu belirtti. Eski ABD Başkanı George Bush ile 2007 yılında yaptığı görüşmede, terör örgütü PKK'nın hem Türkiye'nin, hem ABD'nin, hem de Irak'ın düşmanı olduğunu söylediğine işaret eden Erdoğan, üç ülkenin teröre karşı ortak hareket etme kararı aldığını anımsattı. TBMM'de kabul edilen tezkerenin de 3 ülkenin güvenliğini ilgilendirdiğini bildiren Erdoğan, Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarının sadece terör bölgelerini hedef aldığını vurguladı.

Erdoğan, demokratik açılımla ilgili soruları yanıtlarken, "Bütün vatandaşlarımızın problemlerini çözmek için uğraşıyoruz. Buna sadece Kürtleri dahil etmek çok yanlış olur. Ülkemizde Türk, Kürt, Laz, Çerkez gibi kökenlerden vatandaşlarımız vardır. Bunların problemleri vardır. Biz elimizden geldiği kadar bu problemleri çözmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

Bir başka soru üzerine İran'ı ziyaret edeceğini belirten Başbakan, Türkiye'nin bu ülkeyle tarihi ilişkileri bulunduğuna işaret etti.

"Çevremizdeki ülkelerle daima iyi ilişkiler içinde olmaya çalışıyoruz" diyen Erdoğan, bir soruya karşılık, bölgede nükleer silah istemediklerini İranlı yetkililere de söylediklerini kaydetti.

Erdoğan, İranlı yetkililerin de nükleer silah üretmediklerini, nükleer programlarının barışçıl amaçlı olduğunu dile getirdiklerini belirtti.

Başbakan Erdoğan, nükleer silahların İsrail'de de bulunduğunu, ancak kimsenin bu ülkeden bahsetmediğini ifade etti.

GAZZE OLAYLARI KARŞISINDA SESSİZ KALAMAZDIK"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'de düzenlediği ve yaklaşık 1500 kişinin hayatını kaybettiği harekata karşı sessiz kalmalarının mümkün olmadığını söyledi.

Erdoğan, El Arabiye televizyonuna verdiği demeçte, Gazze'de pek çok hastane ve binanın bombalandığını hatırlatarak, "Bunları herkes biliyor. Buna neden göz yumalım ki? O halde İsrail'i kapılarını açmaya ve diplomatların geçişine izin vermeye çağırıyorum. Olanları, İsrail'in Gazze'de neden olduğu yıkımı görmeleri için İsrail'i, Gazze'ye girişlere izin vermeye çağırıyorum" ifadesini kullandı.

El Arabiye televizyonundan Mahmud El Virvari'nin Başbakan Erdoğan'a yönelttiği sorular ve Erdoğan'ın yanıtları şöyle:

EL VİRVARİ: "Öncelikle parti başkanlığına yeniden seçilmenizden ötürü sizi tebrik ediyoruz. Davos'ta başlattığınız tartışma, sizi Arap kamuoyunda kahraman haline getirdi. Bu durum, bazılarının şunu düşünmesine neden oldu: Belki de Erdoğan'ın, Arap-İsrail kavgasının çözümüne dair bir önerisi vardır."

ERDOĞAN: "Öncelikle parti genel başkanlığına yeniden seçilmem konusunda beni tebrik ettiğiniz için size teşekkür ediyorum. Oylarını aldığım kongre üyelerine de bu vesileyle teşekkür ediyorum.

Davos sürecine ve BM Genel Kurulunda yaptığım konuşmaya değindiniz. Bunlara G-20 toplantılarını da eklemek istiyorum. Bütün bunlar, tabiri caizse birer dönüm noktasıydı. Ben, Davos'ta haklı olan tarafın sözcülüğünü yapmaya çalıştım. Çünkü ya olayları kabullenmemiz ya da herkese hakkını teslim etmemiz gerekiyordu. İnandığımız şey buydu. Bu bizim görevimizdi ve görevimizi yerine getirmemiz gerekiyordu. Bu gerçeğe gözümüzü kapatamazdık veya gerçeği dile getirmemezlik edemezdik. Eğer yapsaydık, dilsiz şeytana dönüşürdük.

Biz burada kanaatimizi ifade ettik ve söyleyeceklerimizi söyledik. Söylediklerimiz doğru ve haklıydı. Bütün bunlardan söz ederken, herkesin sahip olmak için yarıştığı kitle imha silahlarından da söz ettim. Oysa herkesin bu silahlardan kurtulmak için çabalaması gerekiyor.

Ayrıca Gazze olaylarının üzerine suskun kalamazdık. Öldürülen bu masum çocuklar ve kadınlar... Bunlara karşı elimiz kolumuz bağlı oturamazdık. Söylediklerimizde haklıydık ve bunu BM Genel Kurulunda da tekrar ettik."

-GOLDSTONE RAPORU-

EL VİRVARİ: "Bu tavır İsrail tarafını kızdırdı ve bu, belki de Suriye ile yaptığınız ara buluculuğu etkiledi."

ERDOĞAN: "Şu ana kadar herhangi bir olumsuz etki olmadı, İsrail'in, bu dönemden sonra Türkiye'ye yönelik tutumunun özellikle de Suriye ile ilişkilerinde nasıl olacağını bilmiyoruz. Ancak bu olaylardan sonra İsrail'in Türkiye'ye olumlu ve umutlu baktığını düşünmüyorum. Ancak Türkiye'den, Suriye ile İsrail arasında ara bulucu olması istenirse biz buna her zaman hazır oluruz. Zira biz durumdan vazife çıkarmayız, çünkü Suriye bize her zaman güvenir ve ara buluculuğumuza inanır. Ama durum İsrail için de aynı olur mu, bilmiyorum. Biz hazırız. Yapılan beş turda da müzakerelerin sürmesi için çabaladık. Müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesi için de hazırız.

BM Genel Kurulundaki konuşmama gelince, oradaki konuşma, 25 dakikalık bir konuşmaydı. Bu sürede, bölgedeki sorunları gündeme getirmeye çalıştım. Bu fırsatı bulmuşken, sorunlara gözümü kapatamazdım. Zira, Orta Doğu'daki sorunları çözemediğimiz sürece dünyada barışı sağlayamayız. Bunu kabul etmemiz ve Orta Doğu'da barışı kesin bir şekilde sağlamamız gerek. Bu, bütün dünya liderlerine düşen bir sorumluluk özellikle de Güvenlik Konseyindekilere. Bu konuda Güvelik Konseyinin büyük sorumluluğu var. Ancak görüyorum ki Güvenlik Konseyi, uygulama yetkilerini kaybetmiş. O halde Konseyin aldığı kararların ne anlamı olabilir ki? Bu konudaki son örneği Gazze'de gördük.

Ortada bir Goldstone raporu var. Bu raporda, İsrail'in yasaklanmış silahlar kullandığını ve insanlık suçu işlediğini görüyoruz. Bütün bunlar sağlam ve açık delillerle kanıtlanıyor. Göz yumamaz veya görmezden gelemezdik. Çünkü susmak, onlara 'İstediğinizi yapın, ne yaparsanız bir kazançtır' demek olurdu. Ancak biz bu dünyada yaşıyoruz ve barış dolu bir dünya umut ediyoruz. Biz güçlünün zayıfı ezmesini istemiyoruz."

EL VİRVARİ: "Goldstone raporuna dair çıkan gürültüyü duymuşsunuzdur. Filistin'in kendi içinde bir bölünme var gibi görünüyor. Bu konuya ve raporun görüşülmesinin ertelenmesine ne diyorsunuz?"

ERDOĞAN: "Rapora dair hassas bir tutumumuz var. Güvenlik Konseyindeki yetkililer bu konuyu yakından takip ediyorlar. Biz onlarla konuşuyoruz ve konuyu takip etmeleri gerektiği söylüyoruz. Raporu tartışmaya açmaları gerektiğini söylüyoruz. Konunun BM Genel Kurulunun çalışma programında yer alması gerek. Öyle sanıyorum ki gerekli adımlar atıldı. BM Genel Sekreteri de konuyu takip ediyor. Zira, Gazze'de pek çok hastane ve bina bombalandı. Bunları herkes biliyor. Buna neden göz yumalım ki? O hAlde İsrail'i kapılarını açmaya ve diplomatların geçişine izin vermeye çağırıyorum. Olanları, İsrail'in Gazze'de neden olduğu yıkımı görmeleri için İsrail'i, Gazze'ye girişlere izin vermeye çağırıyorum.

Ayrıca altı ay önce yapılan Şarm el Şeyh toplantıları var. Finansör ülkeler orayı ziyaret etmiş ve yeniden yapılandırma için yardım sağlama kararı almışlardı. Ancak, İsrail buna engel oluyor ve Gazze'yi kuşatıyor."

EL VİRVARİ: "İsrail'in ırkçı bir ülke olduğunu kabul ediyor musunuz?"

ERDOĞAN: "Böyle bir şey söylemem doğru olmaz. Ancak bugün size de sözünü ettiğim çok açık şeyler var. Bunları New York'taki Yahudi topluluklarının önünde de dile getirdim. Onlara, İsrail'in bu yaptığının insani olmadığını söyledim. Yaklaşık 1500 kişi kitle imha silahlarıyla hayatını kaybetti. Yaralıların büyük çoğunluğu ise kadın ve çocuklardan oluşuyordu. Ben gidip insanları paramparça eden fosfor bombasının etkisini gördüm. Orada burada kopmuş eller ve ayaklar gördüm. Bu eylemleri nasıl gerekçelendirebilirsiniz? Bunları barış ve insanlık çerçevesinin içine sokabilir miyiz? Ben şu ana kadar onlardan bu sorulara hiçbir yanıt alamadım."

EL VİRVARİ: "Şöyle bir haber sızdırıldı: Olmert, Suriye ile İsrail görüşmelerindeki ara bulucu olarak size, Golan ile ilgili Suriye'nin bütün koşullarını kabul ettiğini bildirdi. Bu gerçekten oldu mu?"

ERDOĞAN: "Aslında Ankara'da yaptığımız son toplantı, beşinci turdu. O zamana kadar pek çok hedefi gerçekleştirmiş bulunuyorduk. Engelleri aşmak için önümüzde belki de son iki veya üç gün kalmıştı. Çünkü Sayın Esad'ın tutumu iyiydi, Olmert de biraz yaklaşmıştı. Bunlar cuma günü olanlardı. Cumartesi günü ise Gazze'deki olaylarla karşılaştık. Bu olay her şeyi yıktı, oysa her şey üzerinde iyi bir şekilde çalışılmış ve planlanmıştı. Tam çözüme yaklaşmışken bizi yeni bir sorunla karşı karşıya bıraktılar.

Olanları büyük bir üzüntüyle takip ettik ve yoğun diplomatik bağlantılar kurmak için yoğun bir çaba harcadık. Ancak bu çabalar boşunaydı. Baktık ki 15 gün içinde yapacaklarını yaptılar. Böylece çabalarımızı gömdüler ve son noktayı koydular."

-"ANADOLU KARTALI" TATBİKATI-

EL VİRVARİ: "İsrail her zaman Konya'da düzenlenen tatbikatlara katılırdı. Bu yıl katılmıyor. O mu katılmak istemedi, yoksa siz mi katılmamasını istediniz? Bu durumun Davos ile veya BM Genel Kurulundaki konuşmanızla ilgisi var mıydı?"

ERDOĞAN: "Bunu şöyle ifade edebilirim: Bunu diplomatik bir çerçeveye oturtmak istemiyorum. İsrail ile Türkiye arasında pek çok alanda askerî, ticari, ekonomik işbirliği var. Ancak şu sıralar bölgede, göz önünde bulundurmamız gereken birtakım diplomatik hassasiyetler var. Bu aslında diplomatik hassasiyetlerin göz önüne alınmasıyla gelen bir ertelemeydi. Biz, erteleme kararı aldığımızda halkımızın vicdanını göz önüne aldık. Halkımın vicdanının sesi olmalıydım. Çünkü halkım, İsrail'in katılmasını istemiyordu. Bu nedenle yetkililerimizle istişarelerde bulunduk ve tatbikatların, İsrail katılmadan yapılmasına karar verdik. Öneri sunuldu ve kabul edildi.

Sanırım gelecek sefere tatbikatları kendi birliklerimizle yapacağız ancak bu yılki tatbikatlar, İsrailsiz olacak."

-IRAK ZİYARETİ-

EL VİRVARİ: "Sayın Başbakan, Irak'ı ziyaret ettiniz ve Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyini kurdunuz. Bir de toplantı yaptınız. Bu kez yanınızda ne götürüyorsunuz, Irak-Suriye ara buluculuğu başlığında olsa bile yeni bir şey var mı bu noktada?"

ERDOĞAN: "Irak-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim, toplantıların yılda bir kez olmak üzere bakanlar düzeyinde, yılda birkaç kez de yetkililer düzeyinde yapılmasına karar verildi. Toplantılara sekiz dokuz bakan katılıyor. Her bakan kendi mevkidaşıyla bir araya gelir ve onunla birlikte yetkiler ve sorumluluklarla ilgili konuları görüşür. Örneğin, tarım bakanları bir araya gelir ve her iki ülkede neler yapılabileceğini görüşürler. Eğitim, savunma ve diğer alanlar için de durum aynı. Biz bazı adımlar atıyoruz ve bunları yaparken beraberimizde iş adamlarını, yatırımcıları da götürüyoruz.

Iraklılar da Türkiye'ye gelince aynı şeyi yapıyorlar. Böylece çok daha canlı bir sürece geçmiş oluyoruz. Bakanlar ve başbakanlarla görüşmeler yapıldığında da genel sekreterlik, siyasi sürecin yürütülmesinden sorumlu olur. Böylece siyasi süreç kontrolümüz altında olur.

Bunu Suriye'ye de önerdik ve yakında onunla da gerçekleştireceğiz. Aynı öneriyi Rusya'ya da yaptık, inşallah Rusya ile de anlaşırsak onunla da böyle bir stratejik işbirliği konseyi kuracağız."

EL VİRVARİ: "Bağdat'a gidiyorsunuz, ancak aynı zamanda askerin kuzey Irak'ta operasyon yetkisini uzattınız. Burada bir çelişki olup olmadığını soruyoruz, yani Bağdat'ı destekliyorsunuz, ancak ordunun operasyon yetkisini uzatıyorsunuz. Irak'ı, Bağdat ve Irak Kürdistan'ı olarak mı görüyorsunuz?"

ERDOĞAN: "Terörle geniş çaplı bir savaşın içindeyiz. 5 Kasım 2007'de Washington'a bir ziyaret gerçekleştirdim ve eski ABD Başkanı Bush ile görüştüm. Görüşmeden sonra bir açıklamada bulundum. Bush da PKK'nın, ABD'nin, Türkiye'nin ve Irak'ın düşmanı olduğunu ve buna karşı gerekli önlemlerin alınması, teröre karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

Dolayısıyla biz mücadeleden ve işbirliğinden yola çıktık ve sonrasında ABD'yi, Türkiye'yi ve Irak'ı bir araya getiren üçlü bir mekanizma kurduk. Operasyon yetkisinin uzatılması yönünde karar aldığımızda, bunu faaliyete geçirmemiz gerekiyordu. Bunlara üç ülkenin içişleri bakanlarını, güvenlik idarelerini bir araya getiren toplantıları da ekleyin. Bu nedenle, özellikle kuzey Irak'la, tam olarak da PKK'nın konuşlandığı bölgelerle ilgili çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Bu tezkere bize, söz konusu bölgelere bombardıman düzenleme yetkisi veriyor. Ortada herhangi bir sorun yok, çünkü biz bunu, üçlü mekanizmanın gerektirdiği biçimde yapıyoruz. Yani bir sorun yok. Bu nedenle 2007'den bugüne kadar, bu konuda herhangi bir sorunla karşılaşmadık."

EL VİRVARİ: "Üçlü mekanizma diyorsunuz, ancak bazıları buna Suriye'yi de ekliyor. Özellikle de Cumhurbaşkanı Esad'ın, dönmek istedikleri takdirde Suriye asıllı PKK'lıları tekrar kabul edeceğine dair açıklamasından sonra, ki bunların sayısı 1500'ü bulunuyor. Dolayısıyla bazıları bu üçlü mekanizmanın, Suriye ile birlikte dörtlü mekanizmaya dönüştüğü görüşünde. Suriye bu sahnenin neresinde ve Suriye Cumhurbaşkanı Esad'ın PKK ile ilgili açıklaması ne anlama geliyor?"

ERDOĞAN: Sayın Beşşar Esad'ın söylediği şey, kuzey Irak'ta Suriye asıllı yaklaşık 1500 PKK'lı bulunduğu. Esad, silahı bırakmaları durumunda onları kabul edeceğini söyledi. Aynı şey bizim için de geçerli. Biz de silahı bırakmaları durumunda, hele ki herhangi bir terör eylemine karışmamışlarsa kendi vatandaşımız olan PKK'lıları kabul edeceğimizi söyledik. Örneğin son dönemde 14 kişi teslim oldu. Onlardan 12'si tutuksuz yargılanıyor. Bu sayı 200'e veya 300'e de çıkabilir. Bu unsurlar öncelikle şunu unutmamalılar ki, eğer herhangi bir terör eylemine dahil olmamışlarsa tutuklanmaktan korkmasınlar. Bu durumda tutuksuz yargılanırlar. Hükûmet de bu konuda kararlı. Türk Ceza Kanunu'nun 221. maddesi bu konuyla ilgili ve biz bu maddeyi yeniden yürürlüğe koymak istiyoruz."

-DEMOKRATİK AÇILIM-

EL VİRVARİ: "Bu, Demokratik açılım, millî birlik projesi adlı proje çerçevesinde mi gelişiyor? Sanırım bu konuyu Türkiye'deki bazı partilere de gönderdiniz ki onların konuyla ilgili soruları ve karşı çıktıkları noktalar vardı. Bu projeyle tam olarak neyi kastediyorsunuz ve projenin genel hatları oluştu mu sizin için?"

ERDOĞAN: "Millî birlik projesi ve demokratik açılım birbirini tamamlayan ve bunu da hedefleyen bir proje. Biz bu projeyle, sadece Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunlarını çözmeye çalışmıyoruz. Projedeki en önemli madde, terörle mücadele ve ırksal sorunlardan kaynaklı problemleri çözmekle ilgili. Kürt, Laz, Boşnak ve Gürcü asıllı vatandaşlarımız var. Bütün bunların bazı sorunları var. Üzerimize düşen, bu sorunları elimizden geldiğince azaltmak.

İşsizlik gibi bir sorun var, bir de Ermenistan'la sorun var. Türkiye'de azınlıklar var. Aklınıza gelen bütün problemleri demokratik açılım çerçevesinde çözmeye çalışıyoruz.

Bildiğiniz gibi bütün siyasi partilerle, hatta yüzde birin altında temsil edilenlerle bile irtibata geçtik. İçişleri Bakanımızı da bütün taraflarla, yetkililerle ve medyayla bağlantıya geçmekle görevlendirdik. Bağlantıları da hâlen devam ediyor. Bu süreçte daha başarılı olmak için amacımız, daha geniş bir uzlaşma zemini bulmaktı. Bütün bunlardan sonra en önemli şey, bu sorunları, özellikle de komşu ülkelerle ilgili olanları minimize etmekti."

EL VİRVARİ: "Kürt sanatçı Ahmet Kaya'dan söz ettiğinizde, Türkiye'nin şarkısının Ahmet Kaya olmadan tamamlanamayacağını söylediniz. Nazım Hikmet'ten ve Saidi Nursi'den de söz ettiniz ki, ondan ilk söz eden siz oldunuz sanırım, çünkü ona en yakın isim olarak bilinen Süleyman Demirel bile ondan söz etmemişti. Bu üçgen, konuşmanızda kullandığınız bu yönelimler, bunlar Türkiye'ye, içeriye yönelik bir mesajdı. Peki bunları takip edecek adımlar neler olacak?"

ERDOĞAN: "Az önce ifade ettiğim gibi, biz Türkiye'de bir millî birlik projesinden söz ediyoruz. Türkiye'nin kendine has sembolleri olduğunu unutmayalım. Biz, demokratik açılım sürecinden söz ediyoruz. Bütün bu hedeflerden söz ediyorsak eğer, bunlarla ilgili olan şeyleri unutmamamız gerekir. O yüzden, bu saydığınız isimleri görmezden gelemeyiz. Bunları destekleyen, seven veya nefret çok kişi vardır. Bunlar, farklı grupları ve toplulukları temsil ediyorlar. Örneğin doğusundan batısına kadar Türkiye'yi ele alalım. Bunlar esasında halk için çok şey ifade ediyorlar. Yani bunlar popüler sembolleri temsil ediyorlar. Yani bunları göz ardı edemeyiz. Ben konuşmamda sadece on veya 15 isim andım. Ancak örnekleri yirmiye, otuza hatta elliye çıkarabilirim. Biz bu isimleri saydıktan sonra, baktık ki muhalefet partileri de bazı isimler saymaya başladılar. Ben, herkesin bu anlayışa sahip olmasını istiyorum. Onları her zaman bu çerçevede görmek isterim. Sevsek de sevmesek de bunları millî birlik içinde saymalıyız. Onları tanısak da tanımasak da bardağın dolu tarafından bakmalıyız. Eğer bu yolda yürümek istiyorsak zorluklara katlanmalıyız ve ne kadar zor olursa olsun sorumluluklarımızı üstlenmeliyiz. Halkımızı ayrıştırmak isteyenlerin önünü kesmeliyiz. Bu bizim birlik çağrımız. Bu noktadan yola çıkarak, bazı görüşler hoşumuza gitse de, gitmese de demokratik açılım projemizi başlattık. İnancını, görüşünü sev ya da sevme, biz yaratılanı yaratandan ötürü severiz. Felsefemiz bu bizim."

EL VİRVARİ: "Sayın Başbakan, hâla futbol oynamaya devam ediyor musunuz?"

ERDOĞAN: Maalesef. Ama bazen yaz aylarında, bir haftalığına veya on günlüğüne oynamaya çalışıyorum."

aa



Bu haber 609 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,484 µs