yeni başladık... | " /> yeni başladık... | "/>

En Sıcak Konular

Kolay değil, daha yeni başladık...

14 Ekim 2009 15:29 tsi
Kolay değil, daha yeni başladık... ‘Açılım’ sürecinde ‘yeni’ bir mecraya girildi. Sürecin aktörleri yeni bir durum değerlendirmesi yapıyor. Kesin olan bu mevzunun daha çok tartışılacağı, hatta bu tartışmanın asıl şimdi başladığıdır. Nedenleri var…

‘Demokratik açılım’ süreciyle ilgili içine girdiğimiz yeni süreçte, daha önce ipuçları olduğuna dikkat çektiğimiz bir mecraya girildi.

Şimdiden siyaset literatürümüze ‘mektup diplomasisi’ olarak giren ilginç trafiğin ardından politik aktörlerin durum ve duruşlarına bakarak bazı öngörülerde bulunmanın zamanıdır.

MHP’nin mecburiyeti
MHP bu süreçte başından beri tutumunu ısrarlı ve ‘tutarlı’ bir şekilde sürdürüyor. Bahçeli’nin yürüttüğü ‘sert’ muhalefet giderek ‘biz yokuz’ üslubuyla sürecek. Ama ‘ülkücülerin nefesi ensenizde olacak’, ‘gerekirse dağa çıkarız’ gibi söylemlerin terk edileceğini söyleyebiliriz.

Ancak bu da iktidarın ‘demokratik açılım’da ısrar etmesiyle doğrudan bağlantılı. Hükümetin açılım politikasında ısrar etmemesi veya sergilediği irade ve kararlılıkta bir ‘zayıflama’ ya da ‘gevşeme’ görüldüğü taktirde ise, MHP’nin söylemlerini yeniden sertleştireceğini belirtebiliriz.

Şimdiden belli, önümüzde belki de normal zamanından önce yapılacak olan genel seçimler var. MHP, “kemik” tabanını korumak ve “açılım” siyasetinden rahatsızlık duyanların tepkilerini kendi şemsiyesi altında toplamak istiyor. Mevcut politikaları itibarıyla başka bir konsepti benimseme ihtimali neredeyse yok.

“İki arada bir derede” olmak zor…
CHP ve Baykal bu süreçte “tutarlılığı” hayli tartışmalı olan bir parti. “Demokratik açılıma” önce MHP ile birlikte “cepheden” muhalefet eden bir tutum ve söylemi esas aldı.

Milliyetçilik ve statükoculukta MHP ile yarış etmek, CHP tabanından da tepki alan bir tutum oldu. Bu yönde yapılan anketlerin CHP yönetimi açısından da “düşündürücü” sonuçları vardı. Bunun da etkisiyle CHP ve Baykal giderek “kapıyı aralık” bırakan bir tutum içine girdiler. Önceleri unuttukları ve adeta unutturmak istedikleri Kürt sorunuyla ilgili hazırladıkları raporlar da gündeme gelince, Baykal, Bahçeli gibi “görüşmem de görüşmem” demekten vaz geçti. Ve malum “mektup” diplomasisi yaşandı.

Bunun üzerine Bahçeli’nin eleştiri okları Baykal’a yöneldi . Bahçeli’nin “Baykal Erdoğan’a kapıyı araladı” şeklindeki sözleri aslında bir gerçeği ifade ediyor. Baykal’ın buna da itirazı var. Baykal’ın itirazını dile getirdiği şu sözleri, aslında örtük bir kabulden başkaca bir anlam ifade etmiyor. Baykal, kendisine Bahçeli’nin eleştirilerini hatırlatan gazetecilere şöyle yanıt verdi: "Biz bu konuyu partiler arası bir siyasi sürtüşme konusu olarak görmüyoruz. Kendimizi hiçbir parti ile bir çekişme ve tartışma içinde kabul etmiyoruz. Bizim için önemli olan Türkiye'nin önündeki konunun doğru şekilde yönlendirilmesidir. Bu konuda çok ciddi kaygılarımız var. Büyük yanlışlıkların yapıldığını görüyoruz. Bunu anlatmak bizim görevimizdir.''

Tabii, Baykal “çekişme” ve “polemik” konusunda deneyimi tartışılamayacak bir politikacı. Nitekim Erdoğan’ın görüşme talebine “olumlu” cevap verirken, şimdi de bir “kameralar önünde görüşelim” krizi çıkardı.

Baykal ne kadar “konunun özüyle ilgiliyiz” dese de önce “mektup”, şimdi de “görüşme kaydedilsin” polemiğiyle aslında konuyu “özünden” uzaklaştırıyor.

Bu “görüşme kaydedilsin” isteğine Başbakan Erdoğan net bir cevap vermedi. Ama bu istek üzerinde bir “uzlaşma” yaşanacağını öngörebiliriz. Zira Erdoğan, görüşmek isteyen taraf olarak bu yöndeki bir isteği olumsuz karşılayan bir konuma düşmek istemeyecektir.

Bu görüşmenin ardından muhtemelen CHP henüz içeriği açısından herhangi bir somutluğu bulunmayan açılım konusunda, anayasa değişikliği gibi temel öneme sahip noktalarda muhalefetini sürdürürken Kürtçe yayının tümüyle serbest bırakılması gibi fiilen zaten varolan bazı hakların tanınmasına “köstek” olmayacak.

Ve bu haliyle açıkça ifade etmek gerekirse daha fazla “iki arada bir derede” konumunda bir anamuhalefet partisi görünümü kazanacak.

“Ben oynamıyorum” demenin bir başka versiyonu veya DTP
DTP ise bu süreçte oynaması imkan dahilinde olan “kilit” rolü, kendi elleriyle tepti gibi görünüyor. Kendi düşünce ve önerilerini gündeme getirmek, yapıcı, diyalog ve uzlaşma söylemini önde tutan bir tutum yerine başka adresleri “muhatap” gösteren bir konuma düştü.

Bu durumun DTP açısından da “siyasi bir bedeli” olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Hatırlayın; 2007 seçimlerinde DTP’nin kendisini “tartışmasız birinci parti” olarak gördüğü birçok yerleşim biriminde de AK Parti birinci parti olmuştu. DTP’de bu gerçeğin farkında olan tek isim geçtiğimiz günlerde yeniden Genel Başkan olan Ahmet Türk. Ama Türk’ün partisinin politikalarını belirlemede ne kadar etkin olduğu hayli tartışmalı bir husus.

Ya AKP?
Bu süreci başlatan parti olarak AK Parti, karşılaştığı sert muhalefete rağmen “riski göze aldık, bu süreci sonuna kadar götüreceğiz” dedi. Gerek Başbakan Erdoğan, gerek ilgili bakanlar ve gerekse de parti yetkilileri bu yönde “kararlılık” mesajları verdiler.

Ancak AK Parti’nin, öne çıkan bu söylemlerine rağmen “açılım” konusundaki istek ve performanslarının düştüğüne, zayıfladığına yönelik yorumlar da eksik değil.

Bunu “test” etme imkanımız meclis çalışmaları esnasında ortaya çıkacak.

Fakat AK Parti’nin “farkında” olduğu gerçek şu: Önümüzdeki seçimlerin sonucu, “demokratik açılım” sürecinin işlemesiyle, şekillenmesiyle doğrudan bağlantılı.

Bu süreci başarıyla idare eden, Türkiye’nin önünü açan bir parti mi olacak, bunu isteyip de başaramayan bir parti mi?

Her iki ihtimalin de sonuçlarından birinci dereceden etkilenen parti, öncelikle AK Parti olacak.

Bu “açılım” tartışması daha çok sürecek. Hatta diyebiliriz ki, daha yeni başladık…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 381 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,961 µs