Kırmızı çizgilerimiz değişiyor mu? | " /> iyi" /> Kırmızı çizgilerimiz değişiyor mu? | "/> iyi"/>
M. Ali Birand’ın bugünkü yazısı (6 Ekim 2009, Posta) “Erdoğan, TC’nin kırmızı çizgilerini değiştiriyor…” başlığını taşıyor.
Birand, Erdoğan’ın partisinin 3. kurultayında yaptığı konuşmadan hareketle bu sonuca varıyor. Erdoğan’ın söylemlerinin “cumhuriyetin temel anlayışlarını değiştirmeye” yönelik olduğunu dile getiriyor ve 2011 seçimlerini hatırlatıyor.
Eğer bu söylem 2011 seçimlerinde kabul görürse, karşımızda “bambaşka bir Türkiye Cumhuriyeti bulacağız” diyor.
Erdoğan’ın söz konusu konuşması, farklılıkları kucaklayan özelliğiyle öne çıkmıştı.
Gerçekten de Erdoğan’ın konuşmasına ve hükümetin “demokratik açılım” süreciyle başarmak istediklerine bakılarak söylenebilir ki, bugüne değin, farklı etnik veya inanç değerlerine sahip olmak, artık bir “ayrımcılık” nedeni, gerekçesi olmayacak. Farklılıklar bir “potansiyel tehlike” unsuru olarak görülmeyecek, herkes kendi kimlik ve değerleriyle birlik ve beraberliğimizin birer unsuru olarak değerlenecek.
Sadece bu da değil. Türkiye’nin bulunduğu bölge, malum, sorunlu bir bölge. Özellikle Kıbrıs ve Ermenistan’la sorunlarını barış ve diyalog içerisinde çözmeyi başarmış bir Türkiye, sadece bulunduğu bölge ve Avrupa açısından değil, uluslararası camiada önem ve ağırlığı görmezden gelinemeyecek bir ülke haline gelecek.
Bu iddia ciddi; ama bizzat Başbakan Erdoğan’ın hemen her vesileyle ifade ettiği üzere, riskler de içeriyor. Erdoğan ve diğer hükümet yetkililerinin hemen her vesileyle “göze aldık” dedikleri bu risklerle ilgili realiteyi, en sağlıklı şekilde 2011 seçimlerinde anlamamız mümkün olacak.
Erdoğan bu adımları atarken besbelli ki kamuoyuna, Türkiye seçmenine güveniyor. Değişim ve açılım siyasetine muhalefet eden partiler de, bu açıdan, kendi politikalarına güveniyor olmalılar.
Fakat dünyanın gerçekleri, tarihin akışı, konjonktürel şartlar ve tabii ki kamuoyunun sorun ve gerginliklerle kendini ifade eden politikalardan sıdkının sıyrılmışlığı, bugünden belirginleşmiş olan seçenekler arasında ne tür bir tercih yapacağına dair bir fikir veriyor olmalıdır.
Bitirmeden, Birand’ın söz konusu yazısının sonunda yer verdiği “Erdoğan’ın risk dolu ilk’leri”ni hatırlatmış olalım:
ERDOĞAN’IN RİSK DOLU İLK’LERİ...
- İlk defa, Kıbrıs sorununda kırmızı çizgileri değiştirdi ve Annan planını benimsedi. Rumlar direnince sonuç alamadı.
- İlk defa, Kürt sorunu ve PKK terörünü çözmek için alışılagelmiş yaklaşımlar yerine, çok boyutlu bir politika uygulamak cesaretini gösterdi. Önemli riskler aldı. Henüz yolun çok başında.
- İlk defa, Alevilere bu toplumda yerleri olduğunu ve itilip kakılmayacaklarını açıkça söyledi. Alevi çalıştayı hala sürüyor.
- İlk defa, ülkede yaşayan ve azınlık statüsündeki tüm kesimlere el uzattı. Vakıflar Yasası’nda yapılan değişikliklerle azınlık vakıflarını sınırlayan engeller kaldırıldı. Ermeni, Rum ve Yahudilere, daha önemli dönemlere oranla daha yakınlık gösterdi.
- İlk defa, “bölücülük” tanımlamasını değiştirdi. Bu konudaki eski anlayışı değiştirmek için kampanya açtı. MHP ve bölücülüğü aynı şekilde yorumlayanlara, açıkça meydan okudu. Tartışmalar sürüyor.
- İlk defa, AB’nin kapılarını somut adımlar atarak zorladı. Ancak reformlar konusunda gereken ilerlemeyi sağlayamadı. Henüz ileri sürdüğü gibi, başarılı olamadı.
- İlk defa, dış politika alanında, bölgemizdeki, eskiden oralı olmadığımız görmezden geldiğimiz sorunlara (Irak, Filistin, Lübnan, İran, Suriye, vs...) sahip çıktı, aktif rol aldı. Dışarda Washington ile Brüksel’in politikalarına uyan değil, kendi politikalarını üreten, lider bir ülke konuma getirdi.
- İlk defa, Devletin en kritik noktalarına kendi gibi düşünenleri getirdi, tarikatlara hoşgörüyle yaklaşmayı, türban’ı, dindar yaşam ve söylemi, topluma benimsetti ve yaygınlaştırdı.
- İlk defa, eski laiklik kavramının içini değiştirmeye, Türkiye’yi daha dindar bir ülkeye dönüştürmeye başladı.
- İlk defa, şimdiye kadar görülmemiş yaygınlıkta kendi medyasını kurdu, siyasi eleştirilere tahammülsüzleşti, karşı medya’yı açıkça ve öldüresiye cezalandırma yöntemini benimsedi. Özetle, tek adamlığını ilan etti.
- İlk defa, Türk Silahlı Kuvvetlerine başkaldırdı, yazılı uyarılarına ters tepki gösterdi. 27 Nisan sürecindeki tavrıyla tabanda ciddi prestij kazandı.
- İlk defa dış politikada İsrail’e dönük eleştirilerini yüksek sesle dile getiren lider oldu. “One minute” ile simgeleşen bu yaklaşımı nedeniyle Ortadoğu ülkelerinde çok saygın bir lider olarak anılmaya başladı.
www.iyibilgi.com zoom
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle