AK Parti: 3’e ayrılan yol nereye

Hafta sonunda gerçekleşen AKP Kongresi’nden önce, üç önemli adımın atılması için gerekli kasların partiye alınacağına ilişkin tahminler şöyleydi: İktidar partisi bu kongre sonucunda a) Açılım, b) Birlik, ve/veya c) Seçim yönetimi oluşturacaktı.

Bu tam olarak Başbakan’ın “değişiklik” öncesi zikretmeyi sevdiği cümleler ve son Bakanlar Kurulu “görev devirleri”nde de benzerleri kullanılmıştı.

Haliyle tüm gözler parti yönetiminde yapılacak değişikliklere çevrildi. Gerçi beklendiği kadar kapsamlı olmadı ama Merkez Karar Yürütme Kurulu yeni bir vitrin ortaya çıkardı.

Ama yeni mimariye bakarak hangi yolun seçildiğini bulma planlarını yapanlar biraz hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü gidenler de gelenler de ancak “genel” ve "bildik" ipuçları veriyordu.

Fakat “genel” kavramı bu üç yolu da içeriyor! İşte Başbakan’ın bu kongredeki sırrı da biraz burada biraz da “milat” kelimesinda gizli.

Ya hepsi ya da?..

Daha net yazarsak, önömüzdeki iki yıl içinde AKP bu üç tercihi de istiyor. Yani: Açılım yapılacak, parti birliği tanımlanacak artı seçimden galip çıkılacak.

Elbette bunlar “hedefler”. Hatta muhalefete göre sadece “temenniler”. Oysa AKP stratejisi açısından bu üçlü; birbirini tamamlıyor, daha doğru bir deyimle birbirinin başarısını temin edecek.

Kesin olan şu: hükümetteki ağırlık ciddi biçimde partiye, MKYK’ya ve Genel Merkez’in diğer organlarına kaydı. Beklenti özellikle MKYK’da daha çok isim değişikliği yönündeydi ama özünde yapılan “güçlendirme”ydi.

Üç yoldan “birlik” konusu şöyle tercüme edilebilir: “Merkez sağ” olmanın tamamlanması, bu kongrede ilan edilmesi. Miladın bir parçası buydu. Ama daha bitmedi ve daha başlıyor.

Demokratik açılımın miladı da bu kongreydi dendi ama bu tam tarif edilecek netlikte değil. Çünkü Başbakan ve parti etmiş değil ve zamanı var. Ancak açılımın ihtiyaç duyduğu “güçlendirme” yapılmış oldu.

Nihayet, Genel Başkan’ın miladıydı. Tayyip Erdoğan’ın bir daha genel başkan olamayacak olması da milat ve tabii burada kişisel bir milat’dan da bahsedilebilir!

Bu manada “ne olacak” sorusu önem kazanıyor ve yanıtı ne olursa olsun, yine partinin ağırlığının artırılması gerekiyor(du).

Seçim ve seçim!

Başbakan Erdoğan’ın siyasi geleceğine ilişkin senaryolar Köşk’e çıkmasından Başkanlık ve yarı Başkanlık sistemine kadar uzanıyor! Sonunda iş genel “seçime” de geliyor ve yeni yapının buna da uygun güce, daha doğrusu “kazanacak” güce sahip olması gerekiyor.

AKP iktidarının seçime ne zaman gideceği sorusu muhtemelen bu yılın sonundan itibaren sıkça tartışılmaya başlanacak. Erken seçim beklentisi yükselecek.

Bununla beraber en iyi anlaşılması gereken, bu üçlü açılımın birbirinden bağımsız olmadığı, hatta olamayacağı! AKP seçimde anlamlı bir biçimde erirse, kaybederse diğer iki açılım zaten büyük zorluklar çekmeye başlayacak.

Temeli bu.. Fakat diğer yollardan biri denenirse de durum değişmeyecek! Sayısız detayı olan bu sürecin en ama en dikkat isteyen noktası ise şurası: ister demokratik açılım, ister merkez sağ olma, ister seçimler ve Erdoğan’ın politik yaşamını nasıl şekillendireceği olsun…

AKP kendi içindeki dengeleri tutmakta zorlanacak. Yeni kaslara bunun için ihtiyaç duyuldu.

www.iyibilgi.com