En Sıcak Konular

Erdoğan konuşmasında bir yeri okumadı

3 Ekim 2009 15:32 tsi
Erdoğan konuşmasında bir yeri okumadı Başbakan Erdoğan'ın AK Parti'nin 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmasında, yazılı olduğu halde bir bölümü okumadı. Neden?

Başbakan Erdoğan'ın AK Parti'nin 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmasında en büyük bölümü demokratik açılım aldı. CHP'den randevu talebine daha önce olumsuz yanıt alan Erdoğan, ''Yazılı davet isteyeceğim, verirlerse gideceğim'' diyerek Baykal'a mesaj gönderdi. Erdoğan'ın konuşma metninde yer almasına rağmen DTP'yi eleştirdiği bölümü okumaması ise dikkati çekti.

DİYARBAKIR'LA GURUR DUYARIZ
Erdoğan'ın konuşmasını yaptığı sırada 'Diyarbakır seninle gurur duyuyor' sloganları atıldı ve Başbakan buna karşılık konuşmasını keserek slogan atanlara döndü ve 'Biz de Diyarbakır'la gurur duyuyoruz' dedi.
 
Erdoğan açılımdan bahsederken bunun sadece Kürtlere ilişkin olmadığını ifade etmeye özellikle dikkat etti. Alevilerden, Rumlardan, Ermenilerden Türkiye'de öne çıkmış sanatçı ve aydınların adını teker teker andı. Ahmet Yesevi'den Hacı Bektaş'tan, Pir Sultan ve Hacı Bayram Veli'den, Yunus Emre ve Mevlana'dan bahsederken diğer yandan da ünlü türkücü Sabahat Akkiraz'ın gayri müslüm besteci Tatyoz Efendi'den hatta Ermeni kökenli olarak bilinen Cem Karaca'dan bahsetti ama Kürtleri de unutmadı. Ahmet Kaya'nın da adını andı. '''Hoşçakal ikigözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır'' dedi.
 
KONUŞMADA SAİD-İ NURSİ
Erdoğan'ın konuşmasındaki çarpıcı bir başka bölüm Said-i Nursi'den bahsettiği bölüm oldu. ''Seversiniz sevmezseniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, görüşlerini kabl edersiniz etmezsiniz... Ama Ahmedi Hani'siz, Bitlisli Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır'' diye konuştu.
 
TERÖRLE MÜCADELEYE DEVAM
Erdoğan'ın bu konudaki önemli bir başka mesajı ise terörle mücadeleye devam demesi oldu. ''Bizim terörle mücadeleden vazgeçmemiz, zaafiyet göstermemiz asla ve asla söz konusun değildir, olamaz'' dedi.
 
Erdoğan, demokratik açılım çabalarının sebebinin de terörün son bulması olduğunu söyledi.
 
BİR HAYALİM VAR
Konuşmasında öne çıkan bir diğer nokta bir zamanlar kendi partisinin tabanı için 'Türkiye'nin zencileri' benzetmesini yapan Başbakan'ın kullandığı bir cümle oldu. Cümle, ABD'de siyahların haklarını savunan ve dünya tarihine 'bir hayalim var' cümlesi ile başlayan konuşmasıyla geçen Martin Luther King'i hatırlattı.
 
Başbakan da konuşmasında ''Bizim anlatacak bir hikayemiz, bir rüyamız, bir hayalimiz var'' dedi.
 
 İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından önemli bölümler:
 
- Karamsarlığa kapılmadım. Bir an bile başımı öne eğmedim. Pınarhisar Cezaevi’nde merhum Necip Fazıl’ın şiiri hislerime tercüman oluyordu.
“Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu”
 
- Üsküdar’da söylediğimiz gibi bu şarkı burada bitmez ve o şarkı orada bitmedi. O şarkı kardeşlik türküsüne dönüştü. Söylenen o şarkı özgürlük marşına dönüştü. O şarkı bütün Türkiye’yi sardı. O şarkı umudun melodisi oldu. O şarkı gönülleri yürekleri birleştirdi. İşte o şarkı bugün burada, bu salonda ağabeylere şen coşku oldu, aşk oldu, sevda oldu.
 
- Ben işte o şarkıyı bizimle birlikte söyleyen herkesi selamlıyorum. Bu harekete gönlünü veren, yüreğini ortaya koyan herkesi selamlıyorum. Türkiye’nin 81 vilayetini, tüm köylerimizi 72 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını, bu ülkede yaşayan her bir kardeşimi selamlıyorum. Bugün bizi yalnız bırakmayan, dost ve kardeş ülkelerden gelen misafirleri selamlıyorum.
 
- Bugün burada Türkiye’nin bütün bölgeleri var. Bugün burada Kızılırmak’ın Yeşilırmak’ın Sakarya’nın Dicle’nin Fırat’ın Seyhan’ın Ceyhan’ın Meriç’in Gediz’in Menderes’in çağıltısı var. Bu muhteşem salonda Ağrı’nın Süphan’ın Cudi’nin Munzur’un Erciyes’in Uludağ’ın yüceliği, ali cenaplığı var. Türkiye’nin bütün renkleri bugün bu salonda. Türkiye’yi Türkiye’yi yapan, bizi var eden, bizi millet haline getiren tüm kardeşler işte burada.
 
- Şunun altını çiziyorum. Biz birlikte Türkiye’yiz. Ak Parti 14 Ağustos 2001’de bizzat milletimizin kurduğu bir partidir. Bu parti, bu hareket ve bu kadro milletin rotasından başka rota tanımadı. Bundan sonra da tanımayacak. Bu partiye toplumdan kopuk olan elitler yön belirleyemez. Bu partiye milleti küçümseyerek bakan seçkinler rota çizemez. Bu partiye milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez.
 
- Üzerimizdeki emanet milletin emanetidir. Biz bu yükü yere düşürmedik. Biz bu emanete halel getirmedik. Bundan sonra da getirmeyecek. İktidardaki 7 yıl boyunca üzerimizdeki emaneti düşürmek isteyenler oldu. Bizi demokrasi yolundan ilerleme yolundan kalkınma yolundan alıkoymak isteyenler oldu. Tahriklerle, kirli senaryolarla Türkiye’yi karanlık mecralara sevk etmek isteyenler oldu. Hiçbirine boyun eğmedik, dik durduk, boynumuzu bükmedik, başımızı öne eğmedik. Ak Parti’nin aklığına asla gölge düşürmedik.
 
3 KASIM 2002 MİLATTIR
- 3 Kasım 2002 bu ülke için bir milat olmuştur. 3 Kasım’dan sonra devlet millet kaynaşması köklü şekilde değişmiştir. Millet iradesinin seçimlerin dışında bir yolla değiştirilebileceğine inananlar, artık karşılarında milleti bulurlar. Demokrasinin ertelenebileceğini, zafiyete uğrayabileceğini düşünenler, karşılarında milleti bulurlar.
 
- Hükümet politikalarının mafya eliyle, gizli senaryolarla şekilleneceğine inananlar karşılarında hukuku bulurlar, milleti bulurlar, Ak Parti hükümetini bulurlar.
 
- Hani İstiklal Marşı’nın şairi diyor ya: “Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmez yürürüz”
 
- Ak Parti Türkiye’yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaya kararlıdır. Demokrasiden laiklikten ve hukuk devletinden taviz vermeden, devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz.
 
İLKLERİ BAŞARDIK
- Ak Parti yola çıkarken şunu söyledi. Biz millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz dedi ve biz milletimizin efendisi değil, milletimizin hizmetkarıyız. Bu yolculuğumuzu da bu şekilde devam ettireceğiz. Çünkü biz her şeyin temeli insandır, siyasette insanların huzuru için yapılmalıdır diyerek siyasetin amacını yeniden belirledik.
 
- Biz ilkleri başardık ülkemizde. Artık tüm partilerin, kurumların, tüm sistemin ancak ve ancak insanın huzuruna refahına odaklanması gerektiğine inanan bir siyasi anlayış iktidara geldi. Onun için milletimiz 16 ayda kurulduktan sonra Ak Parti’yi iktidar yaptı.
 
- Değerleri olmayan, idealleri olmayan, ahlaki amacı olmayan bir siyaset bizim kitabımızda yer bulamaz. Ak Parti hizmet siyasetinin birlik siyasetinin insan odaklı siyasetin yegâne adresidir. Biz insanı yücelt ki devlet yücelsin diyerek bu yola çıktık. Önce insan sonra devlet önce devlet sonra insan değil. Siyasetle millet arsındaki, iktidarla halk arasındaki uçurumun her gün biraz daha büyümesine rıza gösteremezdik.
 
- Siyaseti daha etnik bir kurum haline getirerek, devlet millet anlayışını yeniden tesis etmek önemli hedeflerimiz arasında yer aldı.
Yolsuzluklara göz yummadık, yummayacağız. Ak Parti’de yozlaşma bekleyenler, beyhude beklerler. Ak Parti’de yıpranma bekleyenler, yorgunluk, bıkkınlık, heyecansızlık bekleyenler beyhude beklerler. Meyve veren ağaç taşlanır. 7 yıl boyunca türlü iftiralara türlü karalama kampanyalarına maruz kaldık. Her birini aşmaya başardık. Bize hile yapanlar kendi hilelerine kapıldılar. Bize tuzak kuranlar, kendi tuzaklarına düştüler.
 
AŞIK VEYSEL VE YUNUS EMRE'DEN DİZELER
- Ak Parti, girdiği 4 seçimden birinci parti olarak çıkarak önce siyasette başlattı. Tüm kardeşlerime bir kez daha sesleniyorum. Kardeşlerim bizim yolumuz uzun, meşakkatli, bizim yolumuz zahmetli, hani Yunus Emre diyor ya “Bu yol uzundur, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var” Aşık Veysel’in dediği gibi “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece” işte bu uzun yolu, bu zorlu yolu, sabırla dayanışma içinde, en önemlisi de heyecan içinde milletimizle el ele gönül gönüle yürüyeceğiz, yürümeye devam edeceğiz.
 
- Bu partiden farklı beklentileri olanlar varsa, millete ve ülkeye hizmetin ötesinde hedefleri olanlar varsa, kusura bakmasınlar onlar bizimle yollarını ayırsınlar. Heyecanını coşkusunu, hizmet sevdasını yitirenler varsa, onlar kenara çekilsinler. Kendilerini yorgun hissedenler varsa, biraz mola versinler.
 
- Biz büyük çilelerin içinden geldik. Yoksulun her zaman yanında olduk. Yoksullukla mücadelede her zaman ön safta olduk. Garip gurebanın, yolda kalmışların, dışlanmışların sesi, nefesi olmaya devam edeceğiz. 7 yıl boyunca her vatandaşımıza ulaşmaya, üşümüş elleri ısıtmaya, düşenlerin elinden tutup kaldırmaya gayret ettik. Bu hissiyatımızı kaybetmeyeceğiz. Şüphesiz ki yüzde yüz başaramadık, ama yolunda olduk.
 
- Dilovası’ndan Kadıköy’e kadar yayılmış işçi kardeşimizin hakkı bizim omuzlarımızdadır. İstanbul’da Gazi Mahallesi’nin, Ankara’da Kuşçağız Mahallesi’nin hakkı bizim omuzlarımızdadır. Titreyen elleriyle kalem tutmaya çalışan kız çocuğunun hakkı bizim omuzlarındadır. Bir kap sıcak çorbaya muhtaç yaşlıların hakkı bizim omuzlarımızdadır. Omuzlarımızdaki yük ne kadar ağır olursa olsun, dertlere çare üretmek için gece gündüz koşturacağız.
 
- Altı günde resmi toplantıların haricinde 32 ülke lideriyle bire bir görüşme yaptım. Hemen her hafta birkaç ülkenin temsilcilerinin Türkiyemizde ağırlıyoruz. Bizzat ben, dışişleri bakanım, bakanlarım her an diplomasi trafiğinin içindeyiz.
 
- Suriye İsrail görüşmelerini, Balkanları Kafkasya’yı konuşuyoruz, nükleer silahsızlanmayı, su gıda sorunlarını konuşuyoruz. Aynı şekilde Türkiye’nin AB üyeliğini konuşuyoruz, TIR şoförlerinin karne sorununu büyük küçük her meseleyi konuşuyoruz.
 
- Bizi çok gezmekle itham edenler, Türk dış politikasının yeni misyonuna dahi vakıf olamayacak kadar sürecin gerisinde kalmışlardır. Bakınız ben 81 vilayetin, 81’ine de en az 3 kere gittim. Bazı şehirlere 30 kez gitmişliğim var, 7 bölgemizi karış karış geziyor, eserlerimizi inceliyor, şantiyeleri kontrol ediyor, oralarda incelemeler yapıyorum. Temel atma törenlerine gitmiyorum, biz sadece verilen tarihte açılışa gidiyoruz, farkımız bu ve bununla da yetinmiyor ülke ülke dolaşıyor, Kıbrıs’ı AB’yi anlatıyorum.
 
- Benim Avrupa’daki vatandaşım, Bulgaristan’daki Yunanistan’daki soydaşım, karşısında Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ını görünce mutlu oluyor. Buraya gelen halimizi hatırımızı soran ilk Türk Başbakan’ı sizsiniz dediler.
 
- Meseleyi uçak otobüs araba harcırah meselesine kadar düşürenler, başlarını iki elinin arasına alıp Ankara’dan neden çıkamadıklarının muhasebelerini yapsınlar. Bizim teşviklerimiz sayesinde Sivas’ın ötesinde sadece birkaç ile gidip miting yapabildiler. Biz o siyasetçilerden değiliz.
 
- Bizim zengin bir kültürümüz var, devlet geleneğimiz var, bizim aynı dili konuştuğumuz geniş bir ortak coğrafyamız var. Türkiye’nin dış politikası bekle-gör politikası olamaz, Türkiye’nin oradan oraya savrulan bir ülke olmasını kimse beklemesin. Türkiye haksızlıklara karşı susan bir ülke olamaz. Türkiye bugün gündem belirleyen, gündeme ağırlığını koyan, güçlü itibarlı saygın bir ülke konumuna yükselmiştir.
 
- Türkiye Ak Parti’nin etnik politikaları sayesinde, soğuk savaş döneminin o çatışma psikolojisinden çıkmış güvene dayalı bir dış politika izlemiştir. Bugün Türkiye bambaşka bir yerde duruyor. Biz tarihi bir misyonla hareket ettik. Biz Türkiye’nin tarihi zenginliğini anlayarak politika geliştiriyoruz. Biz tarihin bu kırılma noktasında, Türkiye’nin üslenmesi gereken bir rolü üstleniyoruz. Komşularla sıfır sorun politkamız sayesinde, yakın bölgelerle sorun alanlarımızı minimize ettik. Bu kısa zamanda meyvelerini vermeye başladı. Türkiye bölgesinin barış huzur merkezi oluyor. Şimdi pasif komşuluk ilişkisinden aktif işbirliği alanına geçtik. Komşularımızla ilişkileri güçlendirerek, etrafımızda huzur kuşağı oluşturuyoruz.
 
- Eski duvarlar yerini, 21. yüzyılın yeni gerçeklerine bakmıştır. Türkiye’nin düzen kurucu bir aktör haline gelmesi, artık bir tercih meselesi değil, tarihi bir sorumluluktur. İzlediğimiz akılcı politikaların bir tane gayesi var. Türkiye’yi dünyada hak ettiği yere taşıyabilmek.
 
- Hamasetle vatanı yüceltmenin mümkün olmadığını söyledik. Parti oy seçim gibi küçük siyasi hesaplarla bu ülkeyi küçültmeyin dedik. Bu yüzden “Sen Türkiye’sin büyük düşün” dedik. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, her yönüyle büyük ve güçlü Türkiye hepimiz için daha geniş, daha ferah bir Türkiye’dir. Büyük Türkiye’de merak etmeyin herkese yer vardır. İnsanımızın ufku geniş, vizyonu büyüktür.
 
- Büyük Türkiye bölgesinin istikrar kaynağıdır. Korkutan değil Dışlayan değil kucaklayan, empoze eden değil empati yapan bir ülkedir. NATO Üyesi olan Türkiye, bölgesinde bir istikrar unsuru olmaya devam ediyor. G-20 üyesi Türkiye, küresel ekonomik sistemin yeniden inşasında önemli rol oynuyor. Pek çok girişime öncelik yapıyor. Türkiye’nin uluslar arası kurumlardaki etkinliğini açıkça ortaya konuyor.
 
 - Türkiye artık küresel siyasete katkı veren, yönünü tayin etmeye destek verir bir hale gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin dünyaya söyleyecek sözümüz var. Çünkü bizim faslımız daha yeni başlıyor. Bizim anlatacak bir rüyamız bir hayalimiz var.
 
Biz evrensel adalet ilkesinin Gazze’den Afganistan’da Çin’den Afrika’ya Balkanlar’dan Latin Amerika’ya kadar tutarlı bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Gazze saldırısı başladığından itibaren, dünya kamuoyunun dikkatlerini bu meseleye çektik. Saldırıların tekrar durdurulmasını istedik. Türkiye’ye yakışan budur. Ak Parti hükümetine yakışan işte budur. Bütün dünya bu katliama karşı kör sağır dilsiz kesilirken, biz her platformda cesaretle kararlılıkla mertçe dürüstçe karşı çıktık. Bugün de Gazze halkının yaralarının sarılması için, verilen sözler için takipçi olmaya devam edeceğiz.
 
4.5 milyarlık taahhütte bulunulmasının üstünden 6 ay geçti. Ancak Gazze’deki trajedi devam ediyor. Gazze halkı çadırlarda yaşıyor. Verilen sözler tutulmadı. Gazze’ye inşaat malzemelerinin girişine izin verilmiyor. Bu mu insanlık, bu mu adalet. Kapılar açılmıyor. Utanmasalar gıdanın ilacın girişine bile müsaade etmeyecekler. Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail’in istikrar talebi kadar, Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur. Bölge ve dünya barışının en büyük engellerden biri olan Filistin sorunun çözümü herkese eşit muameleyle mümkün olacaktır.
 
aYnı şekilde nükleer silahlar konusunda, dünya kamuoyunu her ülkeye adil davranmaya davet ediyoruz. Nükleer silahlar konusunda da egemen güçlerin her ülkeye eşit mesafede olmalarını istiyoruz. Adaletin gereği budur. Elbette İran’ın nükleer programını tartışıyoruz, telkinimizi de yapıyorum. Ancak gelin aynı şekilde İsrail’in elindeki nükleer silahları konuşalım. Gazze’ye atılan fosfor bombalarını da konuşalım. Aksi takdirde kamu vicdanı yara alacaktır. Adalet duygusu yıpranacaktır.

Türkiye tarihiyle tabiatıyla kültürüyle insanıyla en önemli cazibe merkezlerinden biri haline geliyor.
 
Biz, çözümsüzlüğün bir çözüm olarak dayatılmasını kabul edemeyiz. Çözümsüzlüğe terk edilmiş sorunlarla 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi olamayız. Eski politikalarını devam ettirmek artık gerçekçi de değildir, doğruda değildir. Türkiye’nin menfaati değişimdedir. Ülkemizin menfaati değişimdedir ve bunun gayreti içindeyiz. Değişime direnenler ne ülkemizin ne de milletimizin menfaatlerini koruyamazlar.
 
Büyük bir devlete yakışan küçük bir mesele varsa, onu arkasında bırakmaktır. Kıbrıs’ta çözümden yana olan Türk tarafı oldu. Kıbrıs’ta çözüm adadaki iki tarafın eşitliğine ve iki ayrı halkın, iki devletin varlığına dayanacaktır. Uzlaşma bu zemin üzerinden sağlanacaktır.
 
Kimse Türkiye’ye yeni taleplerle gelmesin. Kıbrıs Türkü Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye bugün yarın daima Kıbrıs Türk’ünün barışının en büyük temennisi olacaktır. Biz Kıbrıs meselesinde çözüm için gayret sarf ederken, birileri çıktı Kıbrıs’ı satıyorlar dedi. Bugün iftiralarının ithamlarının altında kaldılar. 7 yıllık iktidarımızda Allah aşkına söyler misiniz, izan sahibi olanlara sesleniyorum, Kıbrıs’ta satılan ne var? KKTC daha ileri mi gitti, daha geri mi gitti 
 
7 yıl önce bizi topa tutanlar, bugün gelinen noktayı görünce acaba haksızlık etmişiz diyebiliyorlar mı? Türkiye’nin hangi kronik sorununu gündeme getirsek, satmak gibi ihanet gibi bir üslup kullandılar. Şimdi size soruyorum Kıbrıs satıldı mı? Kıbrıs dün mü daha iyiydi bugün mü? Ben size bu sorunun cevabını rakamlarla vereyim. Akıl izan insaf sahibi olanlara sesleniyorum. 1997 – 2002 yılları arasındaki 5 yılda ülkemizden KKTC’ye yıllık ortalama 210 milyon dolar yardım gerçekleştirildi. 2002 yılında verilen yardım miktarı 377 milyon dolar seviyesinde. 2003 – 2009 arasında yıllık yardım ortalamasını 523 milyon dolara yükselttik. 2009’da sağladığımız yardım miktarı tam 815 milyon dolar oldu. KKTC ekonomisindeki gelişmenin sürekli ve kalıcı olması amacıyla yatırımlara teşvikler sağlanmıştır. 

Turizmde son 28 yılda, 6 bin yatak kapasitesi artışı gerçekleştirilmişken, hükümetimizle 7 yılda ilave 20 bin yatak kapasitesi olmuştur.



Bu haber 842 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,511 µs