En Sıcak Konular

İsmet Paşa'nın şifresi: 100 yıl

2 Ekim 2009 08:34 tsi
İsmet Paşa'nın şifresi: 100 yıl "Artık 100 yıl daha rahat nefes alabiliriz."

Yusuf Kaplan / Yeni Şafak

Dünyanın şifrelerini çözdük; sıra Türkiye'nin şifrelerinde…

Türkiye, dış politikada yakın tarihimizin en büyük atılımlarına sahne oluyor. Ahmet Davutoğlu gibi düşünür bir Dışişleri Bakanı'nın tarihî ve stratejik derinliğinin sunduğu medeniyet ufku sayesinde ilk defa dünyanın şifrelerini çözdüğümüzü söyleyebiliriz. Bu ufuk, Türkiye üzerinde türlü hesapları olan küresel aktörlerin planlarının kısa devre yapmasına imkân tanıyan çaplı bir ufuk çünkü.

İşte bu nedenledir ki, Başbakan Erdoğan gerek G-20 ülkeleri zirvesinde, gerekse Birleşmiş Milletler'deki konuşmasında, egemen dünya sisteminin lordlarının hesaplarını fâş eden ve püskürtebilecek çarpıcı açıklamalarda bulunabilmiştir.

Evet, dünyanın şifrelerini çözmeye başladık. İyi de aynı başarıyı Türkiye'nin -iç- şifrelerini çözmekte gösterebildiğimizi söyleyebilir miyiz? Bence, hayır. İşte size yakın tarihimizden bir örnek olay:

Lord Kinross, Lozan görüşmeleri nedeniyle İngiliz parlamentosunda yapılan yoğun tartışmalar sırasında "ecel terleri" döker. İngiliz parlamenterler, Lord Kinross'a "büyük bir fırsat ele geçmişken Türklere neden ölümcül son darbenin vurulmadığını" sorarak kurt İngiliz politikacıyı sigaya çekmeye çalışırlar güya…

İngiliz hâriciyesi, dünyanın en soğukkanlı, en kıvrak, en "derin" hâriciyesi olduğunu Tanzimat'ın ilanından günümüze gelinceye kadar bizim dâhilî işlerimize, tarihimizin akışını, yönünü tayin edebilecek kadar müdahale ederek ispatlamıştır. İngilizlerin "kanına girdiği" bir milletin türlü "karın ağrıları"yla boğuşmaktan, kimyasının bozulması tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktan kurtulabilmesi öyle kolay değildir.

İşte bunun en ürpertici örneklerinden biri, İngiliz Parlamentosu'nda bizim kaderimizin tartışıldığı oturumlarda yaşanmıştır. İngiliz parlamenterlerin "derin" soruları ve sorgulamaları karşısında "ecel terleri" döken Lord Kinross, Lozan'da, Türklere yalnızca teritoryal bağımsızlık vermekle asıl büyük ve ölümcül darbeyi vurduklarını insanın kanını donduran şu cümleyle ifade eder: "Lozan'da Türklere teritoryal bağımsızlık verdiğimiz doğru. Ama Lozan'da öyle bir şey yaptık ki, Türkler bu bağımsızlıklarıyla gerçek anlamda bağımsızlıklarını yitirdiler. Bugüne kadar Avrupa'nın başına bela olan Türklerin ruhunu yok ettik. Türkler, bundan böyle kolay kolay toparlanamazlar."

12 yıl gibi görece uzunca bir süre Londra'da yaşamış biri olarak, İngilizlerin "ruh şifreleri"ni iyi çözdüğümü sanıyorum.

Modern tarihin yapılmasında, ilk iki sanayi devriminin gerçekleştirilmesinde oynadıkları belirleyici rol, İngilizlerin psişeleri, ruh yapıları ve karakterleri konusunda yeteri kadar fikir verir insana. Sanayi devrimlerinin, yani maddî, ruhsuz gücün mimarlarının İngilizler olması, en azından son iki yüzyılın siyasî ve ekonomi-politik tarihinin şekillendirilmesinde İngilizlerin belirleyici roller oynamasına imkân tanımıştır.

Son iki yüzyıl boyunca dünya tarihinin yapılmasında İngilizlerin "böl, parçala, yut / yönet" politikaları belirleyici strateji olmuştur. İngilizlerin her kritik dönemeçten kârlı çıkmalarının ama Almanların bütün hâkimiyet girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının nedeni işte bu stratejdir.

Bunun en ürpertici örneklerinden biri, İngilizlerin Afganisatan'daki dokuma sanayisini çökertmek için başvurdukları yöntemdir: İngilizler, Afganistan'daki dokuma endüstrisini kırk bin Afgan dokumacının parmaklarını keserek çökertmişlerdir. İspanyol, Portekiz, Belçika, Hollanda ve Alman sömürgeciliği gibi, ânında işgal ve topyekûn katletme yöntemi, İngiliz nezaketinin kaldıramayacağı bir yok ediş biçimidir!

İşte İngilizlerin kahrederek, çıldırtarak, zamana yayarak, elma şekeri vererek, yüzünüze sırıtarak, kimyanızı bozarak, ruhunuzu öldürerek "estetize" yöntemlerle uyguladıkları hâkimiyet kurma stratejisi, Lozan'da da uyguladıkları "derin" stratejiydi. Bizim bu derin stratejiyi anlayabilmemiz için bir hayli "ekmek yememiz" gerekiyor.

Lord Kinross'un söylediği gibi Lozan'da Türklerin ruhu yok mu edildi gerçekten? "Paçayı zor kurtardığımızı", bizzat Lozan görüşmelerine başkanlık eden İsmet Paşa'nın şu ürpertici sözü çok iyi özetler: "Artık 100 yıl daha rahat nefes alabiliriz."

Bu söz, çok derin ve şifreli bir söz. Ne yani, 100 yıl sonra, "işler yolunda gitmezse, işimiz yaş" mı demek istiyor Paşa? Hangi işler? Ve işlerin yolunda gitmesi veya gitmemesi ne demek? En önemlisi de, Türkiye, ne'yin karşılığında, ne'den vazgeçti acaba?

Dünyanın şifrelerini çözmeye başladık ama görüldüğü gibi Türkiye'nin şifrelerini çözebilmek o kadar kolay değil.



Bu haber 1,789 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,478 µs