savaş istemiyor' | " /> savaş istemiyor' | "/>

En Sıcak Konular

'Asker de yorgun, savaş istemiyor'

27 Eylül 2009 13:53 tsi
'Asker de yorgun, savaş istemiyor' Cengiz Çandar, 'demokratik açılım'ı değerlendirdi...

Sanem Altan / Vatan

'İmralı’yla görüşülüyor'

Özal’ın Kürt sorununu kavrayışı, bu hükümetin başındakilerden daha kuvvetliydi. Özal bu konuya ilişkin çok daha fazla donanımlıydı. Şimdikiler yolda öğreniyorlar....

16 yılda bu mesele kangren oldu. Bugün daha karmaşık bir yapı var. PKK dağdan inecek mi? Bütün gizli faaliyetler bu yönde. Kandil ve İmralı’yla görüşülüyor, biliyorum...

16 sene önce, Turgut Özal bugün Kürt Açılımı dediğimiz meselenin belki de en ciddi adımlarını atmaya hazırlanıyordu ama ne yazık ki ömrü buna yetmedi. Siz o dönem ona en yakın kişiydiniz bu konuda.

Özal’ın Kürt politikasında en yakınındaki adam bendim. Özal’ın kişiliğine ve sıfatının önemine saygıyı koruyarak şunu da söyleyebilirim ki, o politikanın mimarlarından biriydim. Ve şu çok açık ki Özal’ın bu sorunu kavrayışı, bu hükümetin başındakilerden daha kuvvetliydi. Bu hükümetin ideolojik angajmanları ve Kürt sorununa yaklaşımında donanım eksiklikleri Özal’da yoktu. Özal bu konuya ilişkin çok daha fazla donanımlıydı.

O fark tam olarak ne?

Özal, çözüm iradesiyle yola çıkmadan işin insani boyutunu ve aynı zamanda da tarihi özelliklerini çok iyi biliyordu. Sorunun köklerinin 1. Dünya Savaşı’nın sonucunda ortaya çıkan haritaya dayandığını, Kürtlerin böylece bölündüğünü, oysa o Kürtlerin Osmanlı döneminde aynı devletin vadandaşı olduğunu biliyordu. O yüzden Irak Kürtlerinin Türkiye Kürtlerinin soydaşı olduğunu görüyor ve bu bakış açısıyla Irak Kürtleriyle çok yakın ilişkiler geliştirme yanlısıydı hep. Talabani ve Barzani cumhurbaşkanı düzeyinde kabul gören insanlardı. Türk siyasetinin uzuvları gibiydi. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt kimliğinin reddedildiğinin, bunun cumhuriyetin kuruluşundan gelen aksaklıklar yüzünden olduğunun farkındaydı.

Cumhuriyeti düzeltme projesi

Sorun Cumhuriyetle başlıyor değil mi?

Cumhuriyet projesinin zaafları yaratmıştır Kürt sorununu. 1920’lerde yapılan yanlışlığın sonucu bu. Cumhuriyeti güncelleştirmemiz gerekiyor. Demokratize etmemiz gerekiyor. Bugün yaşanan aslında cumhuriyeti düzeltme projesi. Kötü adam olduğumuz Kürt Çalıştayı’nda da söyledim ben bunu, sağımda da bakan oturuyordu.

Ak Parti hükümeti meseleyi ne olarak algılıyor peki?

Şimdikiler yolda öğreniyorlar. Önceden böyle bir sorun yokmuş algılamasıyla yola çıktı Ak Parti. Farkına vardığında önce ’aş, iş, Güneydoğu’ya yatırım’dedi. Sonunda da 11 Ağustos’daki o tarihi konuşmayı yaptı Tayyip Erdoğan. O konuşma dil üzerindeki kavrayışları nedeniyle, halka umut verdi. Hatta Kürt halkı diyor ki “11 Ağustos konuşmasıyla Tayyip Erdoğan ilk kez o gün Kürtlerin de başbakanı oldu.”

‘Özal yalnız bir adamdı’

Çok cesur etkileyici bir konuşmaydı. Sırrı Sakık bana Başbakan’ı izlerken ağladığını söylemişti.

Turgut Özal çok kararlıydı bu işi çözmekte. Şu anda da Başbakan’ın bu beyanlarına bakarsak geri dönüşü olmayan bir siyasi irade ortaya koyuyor. Çözme kararlılığı açısından benzerlik var. Özal yola çıkmadan bunların farkındaydı. Şimdiki hükümet süreç içinde bu kavrayışa geldi ama geldi. Özal yola da çıkamadı aslında. Devlet de bu algıda değildi. Siyasi iktidar gücü de kısıtlıydı. Kendinden ürettiği bir güçle hamle yapmayı düşünüyordu.

Ak Parti hükümeti Kürt sorununu çözmekte kesinlikle, başka dönem hükümetlerden daha şanslı. Sorunu çözmek şimdi daha zor ama çözüm iradesi gösterebilmek anlamında da bu dönem çok daha kolay. Turgut Özal çok yalnız bir adamdı. Kesin kararlıydı ama bu konuda çok yalnızdı. Cumhurbaşkanıydı ama hükümetle arasında bir uyum yoktu; Başbakan Demirel, Özal’ı onursuzca, oradan indirmek, yetkilerini by-pass edecek girişimler içindeydi. Asker çok sertti bu konuda. Ölümünden 48 saat önceki konuşmamızda Türk Cumhuriyetleri gezinin son ayağı olan Azerbaycan dönüşü, uçakta beraberdik ve bu konuyu konuştuk. “Her ne pahasına olursa olsun biraz bekleyip ortaya çıkıp kendi çözüm önerimi ortaya koyacağım, bu benim bu millete borcumdur, bu borcu ödeyemeden ölürsem milletime borçlu giderim” dedi. Ateşkes vardı, uzatılacaktı. Ve Özal işin nasıl çığrından çıkabileceğini görmüştü. Bu dönem çözemezsek törör misliyle geri gelir diyordu. Öyle de oldu.

Neler değişti 16 yıl içinde?

O dönemde çözümün parametreleri bu kadar zor değildi. Sorunun şiddet boyutu, PKK boyutu kangren oldu ve dallanıp budaklandı. O dönemde bir tek PKK vardı ve merkez karargah Suriye’deydi, bir de yardım eden birkaç Avrupa üykesi vardı. 16 senede kanla kangren oldu mesele. Askeri karargah Kandil oldu, Irak kuzeyinde Kürt yönetimi var artık, PKK’nın lojistik alanı içinde bir İran var, Suriye Kürtleri var, 99 belediye PKK ile aynı siyası iklimi paylaşan DTP’nin elinde, bir de İmralı var tabii. O zaman Apo ya Bekaa’da ya Şam’daydı. Şimdi tutuklu ama gücü o güne göre arttı. Bugün daha karmaşık bir yapı var. PKK dağdan inecek mi? Bu, işi heyecanlı hale getiriyor. Bütün gizli faaliyetler bu yönde. Kandil ve İmralı’yla görüşülüyor. Biliyorum.

Öcalan muhatap alınmalı

Taraf Gazetesi’nde Yıldıray Oğur Emniyet Müdürlüğü’nün gizli yayınlanan kitabındaki bilgiye göre PKK’nın Avrupa sorumlusu Sabri Ok ile 2006’dan beri görüşüldüğünü yazmıştı.

Sabri Ok’la görüşülüyor. Avrupa’da yüz yüze görüşülmüş. Öcalan’la da görüşülüyor deniyor. Talabani bana söylemişti. Silahlara veda için İmralı’nın muhatap alınması şart ve bu yapılıyor. Duyduğum isimler var, kanıtlayamam ama MİT Başkanı Emre Taner düzeyinde görüşmeler yapıldığını duydum.

‘Asker de yorgun savaş istemiyor’

Öcalan’ın defterlerinde ne yazdığını biliyor musunuz? Birkaç cümlesi medyaya yansıdı ama tamamı hakkında henüz bir şey söylenmedi...

İşin zorluklardan biri de Apo’nun kendisi. Karmaşık sinyaller veriyor. Galiba bunu bilerek yapıyor. Kürt halkının çıkarlarının önüne kendi çıkarlarını koyuyor diye eleştiriliyor. Liderliğini korumak istiyor. Liderliğini yok edecek bir çözüm istemez. Akıllı Kürtler özel sohbetlerde şunu söylüyor, ’bu adam kendine ait bir çıkar görürse bu işin çözülmesine yardım eder yoksa niye etsin, ona da bir şey söylensin ki o da Kandil’e ona göre mesaj versin.’

Dağdakiler gerçekten inmek istiyor mu? Bunu, bu meseleyle ilgilenen herkese soruyorum çünkü bana varlık nedeni taşıdığı silah olan insanlar için barış istenmeyecek bir şeymiş gibi geliyor? Hatta belki asker bile PKK olmazsa boşluğa düşer.

İstiyorlar ama her ne pahasına olursa olsun demiyorlar. Murat Karayılan diyor ki “Biz dağa piknik yapmak için çıkmadık.” Bunu Hasan Cemal yazdı. Şimdi dağa çıkma nedenleri var adamların. Bunların büyük bir bölümü ’ortadan kalkarsa ineriz’diyor. Süreci çetin kılan bu taraf. Onları dağa çıkaran nedenleri ortadan kaldırmaya Türkiye ne kadar hazır. Bu önemli? PKK’yı, Türkiye’nin büyük bir bölümü isyan şeklinde kendini ortaya koymuş olarak değil, terör grubu olarak algılıyor. PKK da savaş istemiyor. Murat Karayılan’ın Hasan Cemal’e verdiği röportajına baktığınızda bunu görüyorsunuz. 90’ların başında PKK’nın hedefinde ayrı bir devlet kurma vardı. Şimdi federasyona bile gerek yok diyorlar. Türkiye’nin kutsal kavramlarına dokunmak isteyen yok. Sadece yerel yönetimlerin gücü artsın diyorlar. Dağdan nasıl inerizin pazarlığına bakıyor onlar. Asker de yorgun. Savaş istemiyor. Savaşma enerjisi duymuyor artık. Türkler de istemiyor ama korkuyor. Bölünür müyüz diye? Ordu üst yönetimi sadece askeri yöntemlerle bunun çözülemeyeceğini anlamış durumda. Kendilerinin kabul edecekleri yöntemi bulmakta zorlanıyorlar sadece. Kimsenin şu alternatifi yok, bu Kürt açılımını deneriz olmazsa vuruşuruz kimse böyle bir şey demiyor, bunu istemiyor da ondan. Bitsin istiyor.

Apo’da müthiş ego var bana karizmatik gelmiyor

Kürtler için Apo çok önemli. Onun sözünü dinliyorlar. Siz de Kürtleri iyi tanıyan birisiniz. Kürtler Apo’nun yakalanıp getirildiği uçaktaki görütüleri ve açıklamaları için ne düşünüyor?

Benim temel itirazlarımdan biri bu. Çok sayıda Kürt’e bunu söyledim.

Ben yakalanınca öyle zayıf gözüken lider istemem, Öcalan benim liderim olsaydı beni yaralardı o zayıf görüntüsü açıkçası..

Kürtlere şunu söyledim: “Ben sizi önemsiyorum, aynı devletin vatandaşlarıyız, dolasıyla benim milletimin bir parçasının böyle bir lider figürünün arkasına takılması beni rencide ediyor. İsyan lideri isyan ettiği şey önünde diz çökmemelidir. Dik durmalıdır. Mandela mesela. Bu öyle davranmadı. Peşinden gitmeyin.” Böyle düşünen Kürtler var. Ama büyük bir kesimi böyle düşündüğüz için size öfke duyuyor nasıl böyle düşünürsün diye. O kadar akıllı ki yaptığı bir siyaset diyorlar. Bir de Apo’yu feda ederlerse kabul etmedikleri bir yenilgi duygusunu itiraf etmek olacak bu. Kendi kimliklerini ayakta tutmanın psikolojik bir aracı Apo. Psikolojik boyutu bu sorunun yüzde 70’i. Eğer o psikolojik boyutu kavramazsak bu süreç de varması gereken adrese varamaz.

Siz Apo’yu gördünüz..

93 yılında ilk ateşkesi ilan ettiği yıl gittim ve gördüm onu. Kendi inisiyatifimle Turgut Özal’a izlenim aktarmak için baş başa görüşme talep ettim. 45 dakika görüştük. Biraz da psikolojik tahlil merakıyla çok gitmek istemiştim. Psikalaniz yapma arzusuyla kendi kendime atfettiğim bir rolle orada bulundum. Bana çok karizmatik gelmedi. Çok etkilenmedim. Müthiş bir ego. Dediği şeyin yapılmasına ve etrafında hep adamlar olmasına, ağzını açmadan dikilen adamlara çok alışkın. 45 dakikanın 42 dakikası hiç susmadan konuştu ki ben geveze adamım, ağzımı açamadım. Turgut Özal’la çalışıyorum, Türkiye’den geliyorum, sadece merak ettiği için bir sürü şey sorabilirdi sormadı. Daldan dala konuşuyordu.

Dağa çıkış devam ediyor

Fırat Anlı Diyarbakır İl Başkanı. Genel Başkan olmayı istemedi. “Son kuşağız barış yapacak. Arkamızdaki kuşak ruhi kopuş içinde” dedi. Şu an dağa çıkış çok var.. Diyarbakır gençliği PKK’nın şu anki ana gücü. Son birkaç ayda 600 kişi diyorlar..

Osman Baydemir PKK tarafından baskı altında

* Ahmet Türk özel görüşmemizde bana “Silahlı mücadelenin miyadı dolmuştur. Ben hiçbir zaman silahlı mücadeleden yana olmadım ama tahlil olarak da miyadı dolmuştur. Şimdi, şaka değil bu bölge enerji transit yolu, trilyonlarca para yatırıyorlar bırakmazlar adamı öyle. O yüzden benim en büyük derdim bu tarihi süreçte Kürtlerin hata yapmaması. Kürtler hata yaparsa eziliriz” dedi.

* Mesela gazetelerde ‘Ak Parti Genel Başkanı olarak görüştü’ dendi. Ahmet Türk’le konuştum “Ben burada Başbakan olarak bulunuyorum” demiş ve çok sıcak ve meseleyi anlayan bir tavırla görüşmeyi sürdürmüş Tayyip Erdoğan.

* “Biz siyasi kanadı değiliz PKK’nın” dedi Ahmet Türk. PKK’nın siyasi kanadı başka. KCK, PKK’nın sivil örgütü... Örgüt kademesinde DTP çok aşağılarda. Bazıları DTP içinde aktif görevde. Ama hepsi Ahmet Türk’den daha üstte önem sırasında.

* Ocak ayında Avrupa Parlementosu’nun Kürt toplantısı vardı. PKK’nın komünist grubunun yaptığı, PKK’lılar egemen. Ahmet Türk’ün yanında PKK’lılar var sürekli, kontrol amaçlı. Siyasi komiserler. Ahmet Türk’le beraber sigara içmeye çıktık, içeri tekrar girerken birkaç adım geride kaldım, Ahmet Türk’ün tekrar yanına geldiğimde o siyasi komiserden biri Ahmet Türk’e “Genel başkan dün açıkladınız belediye başkan adaylarını Kızıltepe’yi açıklamadınız” dedi. Ahmet Türk de “Yahu kardeşim ne bileyim dağdakilerin arasında itilaf mı vardır nedir, isim bildirmediler” dedi. Beni gördü. Bembeyaz oldu. “Bunlar bildiğimiz şeyler rahat olun, ama bir önerim var hazır Brüksel’e gelmişiz Sabri Ok şurada duruyor -PKK’nın siyasi örgütünün başı- gidin sorun, verin adını gitsin ne dağdan haber bekliyorsunuz” dedim.

* Osman Baydemir baskı altında PKK tarafından. Bozuluyorlar sevmiyorlar onu, o da kendine alan açmaya çalışıyor. “Gözlerimin altındaki morluklar daha geçmedi” dedi, bizim programa çıkamadı. Baskı var. Oradaki mahalle baskısı buralardan çok daha ciddi.

Turgut Özal’ın çözümü neydi

Ben olsam, Apo’yu Kandil’i şuna ikna ederdim: Silahlı güçlerin Türkiye sınırı dışına çıkmasına... Diğer ineceklerere de siyasi temsil kanalının önünü açacak yeni yasal bir düzenleme.. Çözümün önü açılır. Turgut Bey’in çözümü şuydu: Dağda olmaktan gayrı suçun yoksa sıfırlanarak hayata katılmak.. Lider kadro için de 5 yıl içinde suç işlemezse ayrı sıfır noktasıyla Türkiye’ye dönebilmeleri. Açılım öncesinde iki üç yıldır süren kapalı kapılar arkasındaki egzersiz de bu yönde zaten. Suriye Başkanı Esad ’1500 suriyeliyi alırım’ dedi. Diğer 3000 kişi için de benzeri çalışma var demektir bu. Ahmet Davutoğlu ’ na sordum bunu ‘Derin konulara giriyorsunuz’ dedi.



Bu haber 832 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,566 µs