Acem satrancı | " /> Acem satrancı | "/>

En Sıcak Konular

Bu oyun bizi aşar mı: Acem satrancı

27 Eylül 2009 11:31 tsi
Bu oyun bizi aşar mı: Acem satrancı İran'ın ikinci nükleer tesisinin varlığı Pittsburgh'taki G-20 Zirvesi'ne damgasını vurdu. Rusya Devlet Başkanı Medvedev ve ABD Başkanı Obama, Tahran'la diyaloğu olan Başbakan Erdoğan'ı yakın markaja aldı

İsmail Küçükkaya / Akşam

Türkiye'nin IMF hissesi arttı  'Daha çok hisse daha çok söz hakkı'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir haftalık ABD gezisinin altıncı günü başdöndürücü bir diplomasi trafiğine sahne oldu.
Birleşmiş Milletler toplantılarının ve çarşamba günkü Genel Kurul'un ardından Erdoğan önceki gün Pittsburgh'a geçerek en büyük 20 ekonomi ülkesinin oluşturduğu G-20'ye katıldı.

Zirvede Türkiye'yi yakından ilgilendiren iki karar açıklandı. Onların içeriğini Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten öğrendim. Detaylandıracağım ama ilk elden şu özeti aktarayım:
IMF ve Dünya Bankası'nda gelişmekte olan ülkelerin hisseleri artıyor. Bakan Şimşek, 'IMF'de hissemiz yüzde 0.6'dan 1'e çıkıyor. Bu, söz hakkımızın da artması demek. Zirvede en karlı çıkan iki ülke Türkiye ve Çin oldu' dedi.
Babacan da sohbetimizde bu konunun önemini anlatırken, 'Ekonomimiz büyümüş, hissemiz aynı kalmış, aradaki makas açılmıştı' açıklamasını yaptı.

Her iki bakana göre zirve, ayrıca küresel ölçekteki ekonomik sorunların tartışma platformu G-20 Zirvesi olarak tespit edildi.
Bu karar, G-20'nin kurumsallaşması anlamına geliyor ve her yıl liderler zirvesi düzenlenmesini getiriyor. Böylece Fransa'nın 'G-20'yi daraltalım, daha az sayıya indirelim' tezinin reddi anlamı taşıyor.

ÖNCE RUS LİDER MEDVEDEV'LE...
Zirvedeki ikili temaslara gelince...
Başbakan Erdoğan, toplantı başlamadan hemen önce Rusya Devlet Başkanı Medvedev'le görüştü.
Bu biraz da tesadüflerin eseri gerçekleşti. O kadar ki; fotoğrafçı yoktu, Türk heyetinden bir yetkili kendi cep telefonundan garanti olsun diyerek bir kare görüntü aldı. Gördüğünüz bu fotoğraf işte o tek kare. Daha sonra görevliler yetişip ikilinin görüşmesini ancak son anlarında fotoğrafladılar.

SONRA ABD BAŞKANI OBAMA'YLA...
Toplantı bittikten hemen sonra Obama ile Erdoğan salonda konuşmaya başladılar. Ayaküstü görüşme uzayınca, Obama Erdoğan'a, 'Sayın Başbakan gelin bir süre baş başa konuşalım' önerisinde bulundu. Diğer liderler, salondan ayrılırken Obama-Erdoğan arasında 18 dakika süren görüşme devam ediyordu.
Hem Rus lideri hem de ABD Başkanı'yla hangi konuların masaya yatırıldığını anlatacağım. Ama öncelikle, '25 Eylül 2009' tarihli o en uzun diplomasi gününün hikayesini tamamlayıp, gecesine bakalım.

GECE ERDOĞAN-BAN Kİ-MUN-TALAT ÜÇLÜ ZİRVESİ
Başbakan ve ekibi Pittsburgh'tan ayrılıp New York'a dönerken İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu'nun kokteyli başlamıştı. Ünlü Waldorf Astoria Oteli'nin 18'inci katındaki davete geçtik.
Erdoğan, 1.5 saat gecikmeli geldi, eşi Emine Erdoğan'la birlikte davetlilerle tek tek selamlaştı. İlerleyen dakikalarda, gündüz Pittsburgh'ta yaşanan o çok hızlı diplomasinin gece boyutu gerçekleşti. Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile salondan ayrılıp, hemen yan taraftaki özel bir odada görüşmeye başladı. Ve gecenin sürprizi: BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, Waldorf Astoria Oteli'ne giriş yaptı. Saatler 21.00'i gösteriyordu. 18.00'de başlayan kokteyl çoktan bitmeye, davetliler ayrılmaya yüz tutmuştu.

Mun, Erdoğan ve Talat'la görüşmeye katıldı.

KIBRIS İÇİN KRİTİK TAKVİM
Ortamda bir olağanüstülük havası olduğu kesindi. Kıbrıs için tarihi günlerin arifesindeyiz.
KKTC ile ilgili gelişmeler Türkiye-AB ilişkilerinin kaderini etkileyecek denli önemli. Yıl sonuna dek zorlu bir süreç yaşanacak. Türk limanlarının AB üyesi Rum kesimine açılması talebine karşılık Ankara'nın 'KKTC'ye izolasyonları kaldırın' tezi...
Erdoğan ısrarla 'çözüm adresi BM'dir' görüşünü savundu. İşte böyle bir takvimde, o BM'nin bir No'lu ismi, Türk Başbakan ve KKTC Cumhurbaşkanı'yla buluştu.

Gece boyu Başbakan'ın kurmaylarından bu sıradışı yoğunluktaki temasların perde arkasında yaşananları anlamaya çalıştım. İKÖ kokteylinde hem Erdoğan'ın 'iç kabinesi'nin hem de üst düzey diğer kaynakların sözleriyle 'o heyecanlı günün hikayesini' konuştum. Kokteylde Erdoğan'la ancak selamlaşıp hal hatır sorabildik, yorgundu, yorgun ama temaslarından memnun görünüyordu. O arada ertesi gün için kısa süreli bir görüşme sözü aldım. Gelişmelerin nasıl seyrettiğini göreceğiz.

İRAN KONUSU DÜNYA SİYASETİNİN MERKEZİNDE
Edindiğim ilk sonuç: 'İran tartışması artık küresel siyasetin gerçek bir numaralı konusu'. ABD, bu kez yanına Fransa ve İngiltere'yi de çekmiş durumda. İran'ın yeni ve gizli bazı nükleer girişimleri olduğu açıklaması üçlü yapıldı. Böylece Washington, Irak savaşının çıkışındaki o yanlış bilgilendirmenin yarattığı güven kaybının tekrarından sakınmak istedi.
Hafta başı yazmıştım, Erdoğan'ın Musevi dernekleriyle görüşmesinde hepsi İran'dan kaygılıydılar. Ayrıca Obama'nın füze kalkanı projesindeki 'U' dönüşü Rusya'yı rahatlatmış, Moskova-Tahran bloğunu çok esnetmişti.
Uluslararası sistem, daha doğrusu Batı'nın en güçlü ülkeleri, İran'ı nükleer silah sevdasından vazgeçirmek için yeni ve daha kapsamlı bir planı yürürlüğe koyuyor. Yaptırımlar, izolasyon ve savaş tehdidi... Tahran'ı sıkıştıracaklar.

ACEM SATRANCINDA ANKARA'NIN ROLÜ
İşte bu global politikada Ankara'ya güç bir görev düşüyor. Tarih ve talih bir kez daha Türkiye'ye 'dengeli yürütebilirsen sana fırsat çıktı' kartını uzatıyor. Ama riski de var.

Erdoğan, ülkemizi nasıl bir pozisyonda tutacak?
Bir yanda Washington var, AB var, üstelik bu kez Batı sistematiğinde çatlak yok. Diğer yanda komşuluk var, sınır ülkeleriyle iyi ilişkiler.

Öte yandan hem Tahran'la konuşan hem Batı'yla yakın bir ülkeyiz, o da önemimizi artırıyor. Sorunun çözümünde, diyalog yolunda bize sorumluluk yüklüyor. İşte denklem bu ve temasların ardındaki çok boyutlu diplomasi böyle bir alt zemine sahip.
Washington'daki yine sesini yükseltmeye başlayan 'Neocon bakışı' Ankara'ya 'safını seç' zorlamasında bulunsa da Obama yönetimi bizim iki tarafı dışlamayan denge politikamızdan yararlanma peşinde.

İRAN'I KONUŞTULAR
Başbakan'ın hem Obama hem Medvedev ile görüşmelerinde İran tartışması yapıldığına hiç kuşku yok. BM Zirvesi Tahran diplomasisine dönüştü zaten. Obama'yla tüm Ortadoğu meseleleri konuşulmuş. İsrail-Filistin, Irak, Suriye dahil... Obama'yla da Medvedev'le de Ermenistan açılımı detaylı tartışılmış. O tarafta işler hızlanacak. Moskova ve Washington Ermenilere, biz Azerilere baskı yapacağız, çözüme teşvik edip, zorlayacağız.
Aksi yönde ne açıklanırsa açıklansın İran, dosyaların başındaydı.
Yıl sonuna dek Tahran üzerindeki baskı artacak. İran'daki nükleer tesislerin vurulması seçeneği bir tehdit unsuru olarak kullanılacak.

DANIŞMANLARININ OBAMA'YA GETİRDİĞİ NOT
Pittsburgh'ta görüşmeler sürerken danışmanları Obama'ya yaklaşıp,
'İran, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na yeni bir mektup gönderdi ve küçük bir uranyum zenginleştirme ünitesinden bahsetti' bilgisini ulaştırdılar. Bu, daha önce deklare edilmemiş bir tesisin varlığını haber veriyordu. Obama'nın yanına Sarkozy ve Brown'u alıp İran'ın yeni, gizli nükleer tesislerinin bulunduğunu açıklaması, olayın ciddiyetini ve ulaştığı son noktayı gösteriyordu.

ERDOĞAN'IN DÜŞÜNCESİ...
O halde bundan sonra ne olacak?
Kendisinden duymuş değilim ama bir haftadır olup bitenleri, en yakınında, New York'ta izleyen bir gazeteci olarak Başbakan'ın düşüncesini, değerlendirmesini ve tahminini şöyle anlatabilirim:
'İran nükleer silah edinmeyecek, girişimlerinden vazgeçecek, ABD veya İsrail, İran'ı vurmayacak.'

Biraz detaylandıralım:
'Tahran, kendi iç kamuoyuna ve İslam ülkelerine oynadığı için açıkça geri adım atmayacak. İran üzerindeki baskı ise gün be gün artacak.  İşte sürecin sonundaki barış formülü için onurlu bir çıkış yolu bulunacak.'
Aslında Erdoğan yönetimi özellikle İsrail'in İran'ı vurma ihtimalinin yüksekliğinden endişe ediyor, ne var ki; Obama'nın işbaşında olmasının bu olasılığı sıfır noktasına gerilettiğine güveniyor.
Hal böyle ama iş o meşhur Acem müzakere taktiğine gelince, 'Yıllarca hiçbir şey yapmadan, bir şey vermeden daima pazarlık masasında oturmak' ve 'muhatabını oyalamak ve hatta uyutmak' düşüncesi endişe kaynağı oluyor. Bu kez taktik işlemeyecek gibi.



Bu haber 1,049 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,489 µs