Açılımda yeni hamleler...

15 Eylül 2009 13:30 tsi
Erdoğan’la görüşmesi öncesinde Suriye Devlet Başkanı Esad davet ettiği Türk gazetecilere ilginç mesajlar verdi… Erdoğan da ‘mini MGK zirvesi’ düzenledi… Bu arada İmralı da ses verdi… Güçlü işaretler var: Türkiye ‘

Bugünün “Demokratik Açılım” haberlerinin biri Suriye’den, diğeri de “içeriden” geldi.

Öcalan: Unutmayın, ben buradayım…
Yasemin Çongar bugünkü (15 Eylül 2009) yazısında Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmeden hareketle, Öcalan’ın “açılım” konusundaki son pozisyonuna ilişkin bilgiler veriyor.

Öcalan’ın kamuoyuna “yol haritası” olarak yansıtılan iki defteri henüz avukatlarına verilmiş değil. Belli ki yetkililer tarafından inceleniyor. Ancak avukatlarının yaptığı açıklamalardan, bu defterlerde yer alan “çözüm” önerilerinin “ana fikri” anlaşılmıştı. Buna göre “konfederasyon” veya “özerklik” benzeri bir model öngörülüyordu.

“Açılım” tartışmalarının ilk günlerinde, PKK ve İmralı’nın “muhatap” alınıp alınmayacağı ya da bu süreçte bir rol oynayıp oynayamayacakları üzerine görüşler de dile getirilmişti. Biraz da bunun “havasına” kapılan Öcalan, kendi rolünün altını çizen laflar sarf etmişti. Daha önce “benimle, PKK’yla görüşmüyorlarsa DTP ile görüşsünler” şeklinde konuştuğu halde, “beni muhatap almıyorlarsa, gidip DTP ile Ahmet Türk’le çözsünler çözebiliyorlarsa bakalım” gibi biraz da meydan okuyan tonda sözler etmişti.

Biraz da bunun etkisiyle DTP yöneticileri adeta “PKK ve Öcalan muhatap alınsın” kampanyası başlatmış, kendilerinin bir “siyasi parti” olduklarını dahi unutur olmuşlardı.

Öcalan şimdi “açılımı” zora sokan gelişmeleri fark etmiş olmalı ki, yeniden “havayı” değiştirmek çabasına girmiş görünüyor.

Avukatları, Abdullah Öcalan’ın “Devletin yaklaşımına göre yeni öneriler de yapabilirim” dediğini aktarıyor. Federasyon veya konfederasyon değil, “tek devlet, tek bayrak esası altında bir yerel yönetim reformu” istediklerini kaydediyor.

Bu arada Öcalan, “henüz son sözünü söylemediğini ve doğacak ihtiyaca göre yeni defterler yazabileceğini, yeni öneriler yapabileceğini” de söylemiş.

Söylediği sözlerden biri de “Özal’a karşı hata ettik. Şimdi yine bir fırsat var önümüzde ve aynı hataya düşmemeliyiz.”

Sorun tam da bu. Eğer Öcalan gerçekten bir “şansın” mevcudiyetine inanıyor ve hata yapmamak gerektiğine inanıyorsa, o zaman neden son günlerde yeniden artış gösteren çatışma ve ölüm haberlerini önleyecek bir tutum almıyor? Örneğin silahlı militanların Türkiye sınırları dışına çıkarılması çağrısı yapmıyor?

Öcalan’ın avukatları aracılığıyla verdiği mesajların bir anlamı var ve o da orada “unutulmak” durumuna düşmek istememesi ve “kendisine rağmen” herhangi bir gelişme olmasını istememesi…

Suriye’den “af” sinyali
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad yarın Başbakan Erdoğan’la görüşecek. Daha önce Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Suriye’ye “kritik” bir ziyaret yapmıştı. Erdoğan-Esad görüşmesi denilebilir ki Davutoğlu’nun ziyaretinde “hazırlandı”.

Esad-Erdoğan görüşmesinde bölgesel sorunların yanı sıra PKK sorununun da ele alınacağı kesin diyebiliriz. Çünkü PKK, Türkiye kadar olmasa bile Suriye’nin de gündeminde olan bir sorun. Ve Esad, bu görüşme öncesinde görüştüğü Türk gazeteciler aracılığıyla “Demokratik Açılım” süreci kapsamında, Türkiye’nin atacağı olası adımları destekleyen bir pozisyonda olacağını deklare etmiş bulunuyor.

Esad’ın daveti üzerine Esad’la görüşmeye giden gazetecilerden biri de Akşam Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya idi. Küçükkaya’nın bu görüşmeden konuyla ilgili aktardığı Esad’ın görüşleri şöyle:

İster Suriye'de olsun isterse Türkiye'de olsun, birileri terörizmden vazgeçmişse mutlaka ona sahip çıkmamız, onu kollamamız lazım. Biz 1980'lerde Müslüman Kardeşler sorununda aynı şeyi yaptık. Devlet olarak terörü bırakanı kucakladık. Yine kucaklayacağız ve affedeceğiz. Devlet affeder. Çünkü bizim hedefimiz terörü bitirmektir, intikam almak değil.

Esad siyasal açıdan “bölünmeyi” büyük bir “günah” olarak addediyor ve “ne yapılırsa yapılsın ülkenin birlik ve bütünlüğünün en önemli hedef” olması gerektiğini vurguluyor. Bir de Küçükkaya’nın sözleriyle şu mesajı veriyor: Suriye liderinden anladığımı bir cümleyle özetleyeyim: 'Kürt sorununa ilişkin her türlü kapsamlı çalışma ve girişimler Türkiye, Suriye, İran ve Irak'la ortak ele alınmalı.'

Türkiye hamle yapacak

Evet; iç siyasi polemiklerin yoğunluğuyla genellikle unutuluyor, ama sorunun Suriye, Irak ve İran’la birlikte ele alınması gereken boyutları da var. Görüşme ve ziyaretlerin sıklığına, ağırlığına bakılacak olursa, hükümet, bunun gayet farkında olarak hareket ediyor.

Bu görüşmelerin bir “sonucu” mutlaka olacak. Görünen o ki, bu sonucun etkilerini görmek için çok da beklememiz gerekmeyecek…

Suriye ziyareti öncesinde Erdoğan’ın gerçekleştirdiği “mini MGK zirvesi” de bu gelişmelerin bir parçası.

Bu gelişmelerin işaret ettiği gidişatı şimdiden haber vermiş olalım: Türkiye “hamle” yapacak… Ve yapılacak “hamleler” muhalefetin sert muhalefet dozajını hayli yumuşatabilir.

Nedenleri bir başka analizin konusu olacak…

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 1,197 defa okundu.