dayanılmaz ağırlığı... | " /> dayanılmaz ağırlığı... | "/>

En Sıcak Konular

Diyalogsuzluğun dayanılmaz ağırlığı...

14 Eylül 2009 10:23 tsi
Diyalogsuzluğun dayanılmaz ağırlığı... Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’a ‘terörden de beter’ dedirten bir diyalog sorunumuz var. Daha doğrusu diyalogsuzluk. Bunun temelinde ciddi bir ‘siyasi kurgu’ yanlışı bulunuyor. Ve bu kurguyla siyaset yapanların anlamak istem

Hürriyet gazetesinden Eyüp Can’a konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, siyasi tablomuzdaki çok önemli bir soruna işaret etti: "Birbirine kapalı insanlar, partiler, liderler hiçbir açılım yapamaz. Siyasi aktörlerin yüz yüze, göz göze gelip konuşamaması terörden beter"…

“Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durum beni çok endişelendiriyor” diyen Kılıç’a göre, “Türkiye’nin terörden daha beter bir sorunu var, o da diyalogsuzluk”.

Kılıç bu “endişesini” şu şekilde temellendiriyor:

“Yüz yüze, göz göze gelip konuşmayı beceremeyenler hangi sorunu çözebilirler. Hiçbir konuda aynı düşünmek zorunda değiliz, fakat bu durum daha baştan kapıları birbirimizin yüzüne kapatmamızı gerektirmez. Siyasi aktörler mevcut pozisyonlarını milim değiştirmeseler de bir araya gelip konuşmayı becermek zorundalar. Birbirinin üzerine kapıları daha baştan kapatan, atılan her adımı “ihanet” olarak değerlendiren, dolayısıyla kin ve nefret üreten iktidar, muhalefet, yargı, medya hangi sorunu nasıl çözebilir?”

Kılıç’ın açıklamalarından bir başka öne çıkan vurgu da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rolüne ilişkin: “Uyuşmazlıkların çözümü koordinasyonun sağlanması cumhurbaşkanlarının anayasal görevi. Nitekim cumhurbaşkanımızın bu konuda açık bir gayreti var, fakat onun davetine bile olumsuz yanıt verildiğini duyuyoruz. Tekrar ediyorum bu sorun terörden daha beter. Karşılıklı konuşmayı beceremeyenler hiçbir sorunu çözemez. Birbirimize kalplerimizin kapılarını açmadan, hiçbir açılımı gerçekleştiremeyiz. Toplum liderlerin oturup sorunları şeffaf bir biçimde tartışabildiğini görsün, varsın hiçbir sonuç alınmasın, inanın bu aşamada ondan bile vazgeçtim, yeter ki konuşmayı becerelim”.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın dikkat çektiği “diyalog” sorunumuz, her geçen gün önem ve ağırlığını daha fazla hissettiriyor.

Türkiye’nin demokrasi standartlarını yükseltme sorunu var. Bugün yaşadığımız sorunların birçoğunun temelinde bunun yattığını sağduyu sahibi herkes görebiliyor.

Bu, içi doldurulamayacak bir “temenniden” ibaret de değil. Üstelik gereklerini yapma konusunda üzerinde “uzlaşılabilecek” yönler, “uzlaşılamayacak” yönlerden daha fazla.

“Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa” yapma konusunu ele alalım. Sonradan yapılan tadilatlarla kırk yerinden “yamalanmış” mevcut 1982 anayasasını mecliste grubu bulunan, bulunmayan bütün siyasi partiler değişik kavramlarla da olsa eleştiriyor. Anayasanın değiştirilmesine bu anayasayı yapanların dahi bir “itirazı” olmayacak.

Ama bu konuda bir arpa boyu dahi yol alınamıyor. Çünkü anamuhalefet partisi CHP, “bu meclis anayasa yapamaz” diyerek “takoz” koyuyor… Oysa aynı CHP, yıllarca bu anayasanın değiştirilmesi yönünde bir görüşü savunmuştu… Peki “neden” bu meclis yeni bir anayasa yapamaz? Bu da konuşulamıyor.

Hükümet, “devletin zirvesinde” kotarılmış bir “demokratik açılım” süreci başlattığını söylüyor. İlgili herkesin bu yönde kendi çözüm önerilerini, projelerini ortaya koymasını istiyor. Toplumda, medyada büyük bir tartışma başlıyor. Ama hükümet kadar bu meseleye sorumlulukla sahiplenmesi gereken muhalefet partileri, bu açılımın nasıl bir şey olması gerektiğini bile konuşmaya yanaşmıyorlar.

Ermenistan’la yeni bir süreç başlatılmaya çalışılıyor. Yine aynı tutum… Kıbrıs’ta yol alınmak isteniyor… Yine aynı tutum…

Ve sonuçta, Haşim Kılıç’ın “terörden de beter” diyerek gündeme getirdiği “diyalogsuzluk” tablosu ortaya çıkıyor…

Mesele şudur: Türkiye kendi kabuklarına sığmıyor. Bugün bulunduğu durumdan her alanda daha ileriye gitmek istiyor. Bunun için de “sorunlarını” çözmek istiyor. Kendisini daha fazla bu sorunlara “mecbur ve mahkum” görmek istemiyor. Ama bazı siyasi çevreler, tamamen “sorun” ve çözümsüzlük” üzerine bir siyasi kurgu dahilinde hareket ettikleri ve kendilerini yenilemeye cesaret edemedikleri için, Türkiye’nin ufkunu daraltmaya çalışıyor…

Dikkat edilirse, “Türkiye” diyoruz. Çünkü bu, hükümetin veya şu ya da bu partinin değil, Türkiye’nin sorunudur.

Ve Türkiye’nin sorunlarına sahiplenmek, öncelikle diyalogdan kaçan değil, diyalogu, daha fazla diyalogu savunan bir politikayı esas almayı gerektirir…

Türkiye, Kılıç’ın “terörden de beter” diyerek endişesini tanımladığı bu “takoz”, “engelleme” ve “konuşmuyoruz” siyasetinden çok çekti.

29. yıldönümünü geride bıraktığımız 12 Eylül, bunun yakın tarihteki örneklerinden sadece birisidir. Fark şu ki, artık Türkiye 12 Eylül Türkiyesi değildir. Takvim yaprakları da 1980’li yılları değil, 2000’li yılları işaret etmektedir…

www.iyibilgi.com analiz



Bu haber 475 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,977 µs