En Sıcak Konular

Devleti soymada yeni taktikler!

0 0 0000 00:00 tsi
Devleti soymada yeni taktikler! Kanunsuz olarak sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmek isteyen açıkgöz vatandaşların sosyal güvenlik kurumlarındaki akıl almaz yöntemleri duyanlara parmak ısırtıyor.

Ankara Ticaret Odası (ATO)'nun hazırladığı "Sosyal Güvensizlik Raporu", sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmek isteyenlerin, kanunsuz olarak, açıkgöz vatandaşların sosyal güvenlik kurumlarındaki akıl almaz yöntemlerini gözler önüne serdi.

Rapora göre, nüfusu 73 milyona ulaşan Türkiye'de, sosyal güvenlik şemsiyesinin kapsadığı nüfusun toplamı 83 milyon kişi. Türkiye'de halen 45 milyon 731 bin kişi SSK'lı. 8 milyon 598 bin aktif çalışanın prim ödediği SSK'da emekli sayısı 4 milyon 493 bin, bağımlı kişi sayısı da 32 milyon 639 bin kişi.

Sosyal güvenlik kurumlarına kayıtlı olanların yüzde 63.7'si SSK'lı 3 milyon 375 bin kişinin prim ödediği Bağ-Kur'da emekli sayısı 1 milyon 734 bin kişi. Bağımlı kişilerle birlikte Bağ-Kur'un kapsadığı nüfus 16 milyon
365 bin kişi ve kapsamdakilerin oranı yüzde 22.7.

2 milyon 413 bin memurun kayıtlı olduğu Emekli Sandığında, 1 milyon
606 bin emekli, 5 milyon 363 bin de bağımlı kişi var. Bu kuruluşun kapsamındaki nüfus ise 9 milyon 382 bin kişi. Emekli sandığı sosyal güvenlik kurumlarına kayıtlı olanların yüzde 13.07'sini barındırıyor. Türkiye'de özel sandıkların kapsadığı nüfus ise 310 bin kişi. Sağlık Bakanlığı'nının yayınladığı yeşil kart istatistiklerine göre, 81 ilde toplam 11 milyon 497 bin kişi yeşil kartla sağlık hizmetlerinden yararlanıyor.

10 YILDA 80 MİLYAR DOLARLIK AÇIK

14.5 milyon kişinin aktif olarak çalıştığı ve SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'na prim ödediği Türkiye'de, bu üç kurumun kapsamında bulunan ve sağlık hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı 71.7 milyon. Prim ödeyenlerle hizmetten yararlananlar arasındaki sayıca büyük fark, sosyal güvenlik kuruluşlarının gelir gider dengesinin bozulmasına ve bütçelerinin açık vermesine ve sonuçta da devletin sırtına her geçen gün daha fazla yük olmasına yol açtı. 1997-2006 yılları arasındaki son 10 yıllık dönemde SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nın açıkları toplamı 80 milyar dolar (99.4 milyar
YTL) oldu.

KARA DELİK OLMASAYDI YATIRIMLAR BİTERDİ

Sosyal güvenlik açıklarını finanse edebilmek için bütçeden 80 milyar dolarlık kaynak aktarmak zorunda kalan hükümetler, bu kara delik yüzünden yatırımlardan vazgeçmek zorunda kaldı. 2000 yılında 5 bin 321 olan kamunun yatırım stokundaki proje sayısı, kaynak yetersizliği nedeniyle her yıl azaltıldı.

Proje sayısı 2001'de 5 bin 47'ye, 2002'de 4 bin 414'e, 2003'te 3 bin 851'e, 2004'te 3 bin 555'e, 2005'te 2 bin 627'ye, 2006 yılında da 2 bin 525'e kadar düşürüldü. Türkiye'nin şu anda bulunan yatırımlarının toplam proje tutarı 142.5 milyar dolar (200,4 milyar YTL)düzeyinde. Türkiye, yatırımlar için son 10 yılda bütçeden ancak 47 milyar dolarlık (49.7 milyar
YTL) kaynak ayırabildi. Yatırımlar için bugüne kadar harcanan toplam para ise 61.5 milyar dolar (86.5 milyar YTL). Türkiye, sosyal güvenlik açıklarını finanse etmek zorunda kalmasaydı ve bu parayı yatırımlar için harcasaydı, ne Bolu Tünelini tamamlamak için 16 yıl bekleyecek ne de GAP'ı tamamlamak için kaynak aramak zorunda kalacaktı. Türkiye 2007'ye bütün yatırımları tamamlanmış olarak girecekti.

ÖLMÜŞ KİŞİNİN MAAŞINI ALAN VAR

Sosyal güvenlik sisteminin neredeyse iflasına neden olan bu dengesizlikte, zamanında tahsil edilemeyen primler, sayısız kez çıkartılan aflar, kamu kurumlarının ödemediği prim borçları ve erken emekliliğin yanı sıra, haksız yere sisteme dahil olarak emekli maaşı alanlarla, sağlık sisteminden yararlananların da payı oldu. Sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmek isteyen vatandaşlar akıl almaz cinliklere başvurdu.

Kurumlar arasındaki koordinasyonsuzlukları fırsat bilen vatandaşlar, bu kurumlardan haksız yere maaşlar aldı, sağlık hizmetlerinden yararlandı.
Sadece Emekli Sandığı'ndan 12 bin kişinin maaşının öldükleri halde başkaları tarafından çekildiği tespit edildi. Yine Emekli Sandığı'nda 10 bini aşkın kişinin de evli olduğu halde anne ve babasından dul ve yetim aylığı almaya devam ettiği belirlendi. SSK ve Bağ-Kur'da da aynı durumun yaşandığı kaydediliyor. Tam olarak rakamı tespit etmek mümkün olmasa da boşanma rakamlarındaki artış da haksız yere gelir elde etmek için en sık başvurulan yöntemlerden birinin boşanma olduğunu ortaya koyuyor. 1990 yılında 25 bin
712 olan boşanma sayısı, yıllık ortalama yüzde 5 artışla ilerlerken, 2000 yılında 34 bin 862 olan boşanma oranı ertesi yıl yüzde 163 artışla 91 bin 994'e yükseldi. 2005 yılında Türkiye'de boşanma sayısı 95 bin 894 oldu.

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİ BATIRAN CİNLİKLER

Sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmek için "şeytanın aklına gelmez"
denen türden cinlikler üreten vatandaşların başvurduğu yöntemlerden bazıları
şunlar:

- Baba ya da annesinin emekli maaşını alabilmek için eşinden anlaşmalı boşananlar.

- Kayınpederinin emekli maaşını alabilmek için, fiilen oğluyla ancak resmi olarak kayınpederiyle evli olan gelinler.

- Bakıma muhtaç derecede hasta, dul ve emekliye, yaşadığı sürece bakmak koşuluyla anlaşmalı evlenip, karşılığında emekli maaşı alanlar

- Babası ya da annesinin emekli maaşını alabilmek için cinsiyet değiştirip pembe renkli nüfus kağıdı alanlar

- Ölen annesinin öldüğünü haber vermeyip, elbiselerini giyip bankadan maaşını almayı sürdürenler

HER KURUMDAN DUL MAAŞI

- Emekli sandığından emekli birinci kocasının dul maaşını aldıktan sonra, Bağ-Kur ya da SSK'dan emekli ikinci kocasından dul maaşı bağlatarak iki kez maaş alanlar.

- Çeyiz parası alabilmek için anlaşmalı evlenip, parayı aldıktan sonra boşananlar

- İmam nikahıyla evlenerek annesinden ve babasından maaş almayı sürdüren kadınlar

- Babası veya annesi öldüğü halde, daha önce düzenlenen vekaletname ile maaş almaya devam edenler

- Çocuğunu dedesinin üzerine vererek, emekli maaşının çocuğuna kalmasını sağlayanlar.

- Kayıtdışı çalışıp yeşilkart alarak sağlık hizmetlerinden yararlananlar,

- Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşunun şemsiyesi altında oldukları halde, bir süre öncesine kadar yeşil kartlılardan yüzde 20 katılım payı alınmadığı için yeşil kart alanlar,

- Başkasının sağlık karnesini kullanarak sağlık hizmeti alanlar

EN ÇOK GÖRÜLEN SAHTEKARLIKLAR!

Sosyal güvenlik kuruluşlarının ortaya çıkan cinliklerin üzerine gitmesinden sonra, sosyal güvenlik sahteciliğinin de yeni trendleri ortaya çıktı. Son zamanlarda en çok görülen sahtekarlık türünü ise şunlar
oluşturuyor:

- Sahte şirket kurup, sahte işçi bildirimi yapıp, bu işçileri sağlık hizmetlerinden faydalandırıyorlar. Birkaç ay sonra, sahte şirketi kapatıp, yeni bir sahte şirket kurarak aynı sahte işçileri yeni şirkete devrediyorlar. Böylece uzun yıllar sahte işçilerin beş kuruş para ödemeden devletin sağlık sisteminden bedava yararlanmasını sağlıyorlar, ayrıca emekli oluyorlar.

- Sosyal güvenlik kuruluşlarını canından bezdiren bir başka uygulama ise çağımızda artık olmazsa olmaz hale gelen bilgisayar üzerinden sahtecilik. Bu yöntemde de, sahteciler sigortalı veya emekli bir kişinin geçmiş çalışma birikimlerini bir başkasının ödenmiş primleri gibi gösterip, hak etmeyen kişiyi emekli ediyorlar.

- Sahte sakatlık raporu alınarak, emeklilik süresinde indirim yapılıp kısa yoldan emekli oluyorlar.

- Sahte maluliyet raporu alarak, kısa yoldan emekli oluyorlar.

- SSK'nın sevkettiği hastayı tedavi eden hastane, SSK'ya gönderdiği faturada kullandığından fazla malzemeyi kullanılmış gibi gösteriyor.

- Çalışana ve emekliye göre yüzde 10 ve yüzde 20 şeklinde iki değişik oranda ödenen ilaç iştirak payı, muaf raporu alınarak ödenmiyor. Aynı şekilde sahte reçeteyle ilaç alınıyor.

- Anlaşmalı özel sağlık merkezlerinde, verilmeyen bir hizmet verilmiş gibi gösterilerek kurum zarara uğratılıyor.

- Sosyal güvenlikten yoksun kronik rahatsızlıkları bulunan kimselerin tamamına yakını SSK'lı olarak (506 sayılı yasaya göre, vaka tarihinden önceki bir yıl içinde toplam 90 gün sigortalı olanlarla, sigortalılık süresi 120 gün olmas ıhalinde eş ve çocukları sağlık yardımlarından yararlanabiliyor. Bu sebeple sisteme girmek Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'a göre çok kolay. Bu kişiler çoğunlukla primlerini kendileri yatırıyor) sağlık yardımlarından yararlanıyor. Türkiye'de böbrek, kanser, organ nakli, kalp rahatsızlıkları gibi tedavisi pahalı olan hastalıkların büyük çoğunluğu SSK'lı. Bir diyaliz hastasının SSK'ya maliyeti aylık 1.500-2.000 YTL civarında.

Haber7



Bu haber 327 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,645 µs