En Sıcak Konular

Sofranızda misafir eksik olmasın

4 Eylül 2009 12:58 tsi
Sofranızda misafir eksik olmasın 
Bir ikram ve paylaşma mevsimine daha kavuşmanın huzurunu yaşıyoruz. Aslında ikramın ya da elindekini paylaşmanın bir mevsimi olmamalı. Ancak mübarek Ramazan, insanın içinde potansiyel olarak bulunan güzelliklerin ortaya çıkması için önemli bir fırsat.

Süleyman Sargın / Zaman
 
Bir ikram ve paylaşma mevsimine daha kavuşmanın huzurunu yaşıyoruz. Aslında ikramın ya da elindekini paylaşmanın bir mevsimi olmamalı.
Ancak mübarek Ramazan, insanın içinde potansiyel olarak bulunan güzelliklerin ortaya çıkması için önemli bir fırsat. İkram ve paylaşma da insanoğluna Yüce Yaratıcı tarafından verilen önemli hasletlerden. Elindekini bir başkasıyla paylaşabilmek cömertliğin, cömertlik de imanın alametidir. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir hadislerinde "Kim Allah'a ve Resûlü'ne inanıyorsa misafirine ikramda bulunsun!" buyurarak, cömertliğin ve paylaşma duygusunun temelinde imanın olduğunu vurgulamıştır.

Bütün güzelliklerde olduğu gibi vermede ve ikramda bulunmada da en güzel örnek Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem)'dir. O, her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da Cenâb-ı Hakk'ın en zirvede bir halifesiydi.. ve yeryüzünde O'ndan daha kerim bir ikinci insan gösterilemezdi.

O isteseydi, dünyanın en zengin insanı olabilirdi. Bir fikir vermesi bakımından, sadece Huneyn'den O'nun payına düşen beşte biri arz etmek yerinde olacaktır: 40.000 koyun, 24.000 deve, 6.000 esir, 4.000 okka gümüş ki, bir okka dört kilo demektir. Diğer muharebelerde elde edilen ganimetlerle krallardan gelen hediyeler de düşünülecek olursa, Efendimiz'in oldukça müreffeh bir hayat yaşamasına mani hiçbir şey yoktu. Ancak O, en fakir bir insanın yaşadığı hayatı yaşıyor, eline geçenleri ise bütünüyle halka dağıtıyordu. İbn Abbas'ın ifadesiyle, bilhassa Ramazan ayında O, önüne kattığı her şeyi sürükleyip götüren bir rüzgâr gibi cömert kesilirdi. Yani, elinde-avucunda kalan en son şeyleri de dağıtıverirdi. Bu, bir ruh ve irade meselesiydi. O, hiç kendi için yaşamamış, sürekli başkalarının mutluluğunu düşünmekten ömrü boyu kendini düşünmeye fırsat bulamamıştı. O, kendisinden bir şey istenildiğinde varsa verir, olmadığı takdirde de vaad ederdi. Bazen üzerine giydiği tek elbisesini bile isteyen olur, O da hiç çekinmeden hemen verirdi.

Ebu Hureyre'nin bir rivayeti, bulunmamız gereken noktayı anlatması açısından oldukça manidardır: Efendimiz'e bir adam geldi ve; "Ey Allah'ın Resûlü! Ben muhtaç ve dermansızım." dedi. Bunun üzerine Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), derhal kendi evine haber gönderdi. Ancak evden; "Seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, evimizde sudan başka bir şey yoktur." cevabı geldi. Bunun üzerine Yaver-i Ekrem; "Bu adamı bu gece misafir edecek yok mu? Allah ona rahmet eylesin." dedi. Ensar'dan bir kişi kalktı; "Ben varım ey Allah'ın Resûlü!" dedi ve hemen o adamı alıp evine götürdü. Eşine evde yiyecek bir şeyler olup olmadığını sordu. Eşi; "Vallahi evde küçük çocuklarımın azığından başka bir şey yok." dedi. Adam, "O halde sen, çocukları bir şeyle avutup eğlendir. Misafirimiz içeriye girdiği zaman kandili söndürüver de o bizim de yediğimizi zannetsin. O, yemeğe uzandığında sen kandile doğru kalk da onu söndürüver." diye talimat verdi.

Nihayet sofraya oturdular ve misafir karanlık odada önüne konulan yemeği yedi. Ev sahibi, karanlıkta yemeğe kaşık sallamış ama misafiri aç kalmasın diye hiçbir şey yememişti. Sabah olup da Efendimiz'in huzuruna varınca Nebiler Sultanı; "Bu gece Allah, her ikinizin misafirinize karşı yaptığınız muameleden çok hoşnut oldu." buyurdu. Zira bu hadisenin üzerine Haşir Sûresi'nin 9. ayeti kerimesi nazil olmuş ve Allah bu bahtiyar aileye; "Onlar, ihtiyaç içinde olsalar da başkalarını kendilerine tercih ediyorlar." beyanıyla iltifat buyurmuştu.

Sahabenin önde gelenlerinden Abdullah b. Ömer'in, yanında bir yetim olmadan hiçbir zaman sofraya oturmadığı rivayet edilir. Zira evde misafir ağırlamak, yedirip içirmek imanın bir tezahürü olarak kabul edilmiştir. Abdülkadir Geylani Hazretleri, "Cenab-ı Hakk'ın namazdan sonra en çok hoşlandığı ibadet, kulların birbirlerine ikramda bulunmalarıdır." buyurarak, bu hususa işaret eder.

Dolayısıyla gerek mesai yoğunluğundan gerekse nefsimizin sürekli ertelemelerinden kaynaklanan sebeplerle birazcık ihmal ettiğimiz evde iftar ya da sahur verme âdetimizi yeniden hayata geçirmenin, evimizi, soframızı misafirlerle donatmanın, rahmete ve berekete davet çıkarmanın tam zamanıdır. Haydi öyleyse...

***


Çocuk ağlayınca namazı çabuk bitirdi
Allah Resûlü, herkesin kendisinden istifade ettiği rahmet timsali bir insandı. Mü'min, O'ndan istifade eder; çünkü O, "Ben mü'minlere, kendilerinden daha yakınım." buyurmaktadır. Biz O'nu kendi canımızdan daha çok severiz; Allah Resûlü de kendisine bu denli muhabbet besleyenleri aynı ölçüde sever; çünkü O, en büyük mürüvvet insanıdır.

Bu, bir muhakeme ve mantık sevgisidir. Bu sevginin hissî yanı olsa da daha çok mârifet buudlu ve mantık derinliklidir. Şayet kurcalanıp işlettirilebilse insanda öyle bir kökleşir ki; insan, Mecnun'un Leyla'sını aradığı gibi her yerde Resûlullah'ı arar durur. Arar durur da her adını anışta burnunun kemikleri sızlar ve O'nsuz geçen hayatı, kendisi için bir hicran kabul eder.. ve O'nun için bir ney gibi inler gezer.

Evet, Allah Resûlü bize kendi nefislerimizden daha yakındır. Nasıl olmasın ki, biz nefislerimizden çok kere kötülük görürüz. Hâlbuki O'ndan hep kerem, iyilik, merhamet, şefkat ve mürüvvet gördük. O, Allah'ın rahmetinin temsilcisidir. Öyleyse elbette bize bizden daha yakındır. Dünya ve ahirette Allah Resûlü, mü'minlere kendilerinden daha yakın olma keyfiyetiyle bir rahmettir. O'nun bu rahmet yönü ebedlere kadar da devam edecektir.

O, münafıklar için de bir rahmettir. Münafıklar, bu engin rahmet sayesinde dünyada azap görmediler. Camiye geldiler, Müslümanların içinde dolaştılar ve Müslümanların istifade ettiği bütün haklardan istifade ettiler. Allah Resûlü, onlar hakkında perdeyi yırtmadı. Onların çoğunun iç yüzünü biliyordu. Bununla beraber İslâm onları fâş etmedi.

Kâfir de Allah Resûlü'nün rahmetinden istifade etmiştir. Zira Cenâb?ı Hak, daha önceki millet ve kavimleri küfür ve isyanları sebebiyle toptan helâk etmiş olmasına karşılık, Allah Resûlü'nün bi'setinden sonra toptan helâk etmeyi kaldırdı, dolayısıyla da insanlar, böyle bir azap çeşidinden kurtulmuş oldular. Bu da kâfirler için dünya adına büyük bir rahmettir.

O, yerinde ağlayan bir çocuk görse oturur, onunla ağlar, inleyen ananın ızdırabını vicdanında duyardı. İşte Hz. Enes'in rivayet ettiği bir hadis ve O'nun dillere destan şefkati:

"Ben namaza duruyor ve onu uzun kılmak istiyorum. Sonra bir çocuk ağlaması duyuyorum. Annesinin ona duyacağı heyecanı bildiğim için hemen namazı hızlı kılıp bitiriyorum."

Allah Resûlü, namazlarını oldukça uzun kılardı. Bilhassa nafile namazları, sahabinin bile tâkatini aşacak mahiyette idi. İşte O, böyle bir namaz kılma niyetiyle namaza duruyor, sonra da namaz esnasında bir çocuk ağlaması duyunca hemen namazı hızlandırıyordu. Çünkü o günlerde kadınlar da Allah Resûlü'nün arkasında namaz kılmak için cemaate iştirak ediyorlardı. Efendimiz, ağlayan çocuğun annesi mescitte olabilir mülâhazasıyla namazı hızlandırıyor ve böylece kadını rahatlatıyordu. (Sonsuz Nur'dan...)

 

 



Bu haber 431 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,188 µs