Duyguların dilinden anlamak... | " /> Duyguların dilinden anlamak... | "/>

En Sıcak Konular

Duyguların dilinden anlamak...

26 Ağustos 2009 10:20 tsi
Duyguların dilinden anlamak... Ülkemizin en popüler sanatçılarından birinin anlatımlarını tarih ve sosyoloji analizlerinden daha önemli kılan bazı gerçeklerimiz var. Bir başka deyişle, Taha Akyol’a da ‘artık yeter!’ dedirten bazı gerçeklerimiz. Unutmayalım: Duygular ö

‘Demokratik Açılım’ süreci gergin tartışmalarla devam ederken, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un açıklaması, hiç kuşkusuz, tartışmalara ve sürecin gidişatına ciddi bir etkide bulundu. Bunun sonuçlarını yakında göreceğiz.

Fakat konuyla ilgili görüşler ortaya konulur, herkes kendi bildiğini savunurken, meselenin “aslını”, “esasını” gözden kaçırmamak büyük önem taşıyor.

“Demokratik Açılım” süreci, asıl anlam ve değerini, bir gerçek birlik-beraberlik, kardeşlik süreci olarak ele alınmasıyla bulacaktır… Bunun alternatifi ise, “çatışma”, “gerginlik”, “çözümsüzlük”, yani akan kanın devam etmesidir. Kimse Türkiye’yi buna mecbur ve mahkum görmemelidir…(İyibilgi/Ağır muhalefetin içyüzü)

“Demokratik Açılım” süreci, içini doğru doldurabildiğimiz ölçüde, birlik ve beraberliğimizi tehlikeye atan değil, sağlamlaştıran bir sonuç yaratacaktır.

Bunu siyasal, sosyolojik üslup ve kavramlarla değil, gündelik hayatın içinden örnekler üzerinde daha iyi görebiliyor, anlayabiliyoruz.

Milliyet yazarı Taha Akyol, bugünkü “Tahrikçi üslup” başlıklı yazısında, gazetesinden Devrim Sevimay’ın Hülya Avşar’la yaptığı röportajı herkesin, ama özellikle de politikacılarla devlet adamlarının okuması gerektiğini söylüyor.

Akyol’un da belirttiği gibi Hülya Avşar bir “tarihçi” veya “sosyolog” olduğundan değil. Ama Kürt meselesinin kaynaklık ettiği psikoloji ve “duygular” konusunda çok çarpıcı veriler sunduğu için. Akyol, “bu veriler tarih ve sosyolojinin soğuk verilerinden daha önemlidir” diyor ve devam ediyor:

Kürt Celal ile Türk Emral’in kızı olan Hülya, bir tarafının Kürt olduğunu öğrenince, “bu bahsi okulda, sokakta uzun bir zaman kimseye diyemiyor, korkuyor!”
Çünkü bankacı babası “Kürt olduğu için hep problemler yaşıyordu...”
Başhekim amcası da öyle...
Babası otobüste Kürtçe konuştu diye kavga çıkıyordu, böyle olaylar olduğunda “eve çok sinirli geliyordu.” Yakın akrabaları adeta inatla “hep Kürtçe konuşurlardı ve aksi bir durumu hep reddederlerdi, hep bir şekilde yumruklarını masaya vururlardı!”
Yasağın, baskının nasıl bir direnç, nasıl bir ‘karşı-bilinç’ yarattığını görüyor musunuz?
Hülya haklı olarak ‘Türkiyeli’ lafını sevmiyor, yapay buluyor. Türk üst kimliğini savunuyor ama bunları söylerken hâlâ akrabalarının nasıl karşılayacağından çekiniyor:
“Bu röportajı hepsi okuyacak ve ben kendi sülalemden çok çekinirim. Bir bilseniz, ben hâlâ amcamın yanında ayak ayak üstüne atmam, hâlâ amcam oturana kadar ayakta kalırım. O yüzden konuşurken bazı şeylere dikkat etmek zorundayım, ama tabii diğer yandan bir Türk olarak milliyetçi ruhum da ağır basıyor...”
KONDA’ya göre, Türkiye’de Hülya gibi Türk-Kürt evlenmesinden doğan 2.5 milyon vatandaşımız var; Ömer Vehbi Hatiboğlu’na göre ise 5 milyon!
Ya bir de ‘karışmamış’ vatandaşlarımızın duygularını düşünün?!
Üslubumuz bunları birbirine karşı körüklemeli mi, yakınlaştırmalı mı?

Akyol’un yazısının devamında “yasakların nasıl geri teptiği” şöyle ifade ediliyor:

Hülya’nın anlattıklarının ilk alarm işaretlerini İktisat Vekili Celal Bayar’ın 1934 raporunda görebilirsiniz!
Maliye Müfettişi Burhan Ulutan da 15 Eylül 1947 günlü “Cenup-Şark Anadolu Hakkında Bazı Notlar” adlı resmi raporunda “bu mıntıka çocuklarına Kürt diye ağır muamele yapılması”nın nelere yol açabileceği konusunda çok dramatik uyarılarda bulunmuştu.
Kürt Canip Yıldırım anılarında “Eğer baskı yapmasaydılar Kürt meselesi ölebilirdi” diye yazmıştı. (Sf. 45)
Ama ağır baskılar doğal Kürt kimliğini milliyetçi militanlığa yöneltti; PKK böyle zemin kazandı, çatışma ve kanla beslendi, zeminini tutmak için hâlâ şiddet ve gerilim politikası güdüyor.
Bu durumda, muhalefet politikacılarına soruyorum: Öfkeli diliniz kitlelerdeki “duyguları” tahrik etmiyor mu? Kapsayıcı ve soğukkanlı bir dil kullanmanız gerekmiyor mu?
Başbakan’a da soruyorum: Duyguların böylesine yoğun olduğu konuları muhalefete öfkelenerek götürebilmiş bir başbakan oldu mu? Gonzales mi, Blair mi, Zapatero mu?
Aşağıdan alıp sakinleştirmeye çalışan, başbakan olmalıdır.

Duygular önemlidir…
İnsanların duyguları, en az onların düşünceleri, ideolojik tercihleri ve yaşam gaileleri kadar önemlidir. Ve zaten bunları birbirinden ayırt edebilmek de mümkün değildir.

Dahası, insanların duygularıyla örtüşen, o duyguların kaynaklık ettiği tercih ve davranışlar, “akli” ölçülerle verilen kararlardan, tavır ve davranışlardan daha güçlüdür.

Taha Akyol’un “tahrikçi üslupların” tahrik ettiği duygulara ilişkin kendisine “yeter artık!” dedirten satırları ise şöyle:

Millet ve ülke olarak birliğimizi ve genç hayatları korumanın, terörü asgariye indirmenin ilk şartı “duygular”ı iyi anlamak, iyi yönetmek ve hepimiz açısından “duygularımızı” kontrol altında tutacak bir bilinç ve olgunluk düzeyine sahip olmaktır.
Org. Aytaç Yalman, bu problem 1970’lerde kültürel haklar aşamasında çözülmediği için 1980’lerden itibaren silahlı aşamaya geçtiğini anlatmıştı haklı olarak. (Milliyet, 3 Kasım 2007)
Korkuyorum, ‘politik sınıf’ımızın basiretsizliği ve terör örgütünün demokrasi nasipsizliği yüzünden önümüzdeki zaman diliminde kitlesel çatışmalar dönemine mi kayacak diye!
Daha kötüsüne dilim varmıyor!
Yeter artık!

Bütün çabamızın “söylemeye dilimizin varmadığı” daha kötü ihtimallerin önüne geçmek ve dahası, duyguda da, düşüncede de kardeşleşmek için olması gerektiği yeterince açık değil mi?

www.iyibilgi.com zoom



Bu haber 993 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,480 µs