En Sıcak Konular

“Duvar yıkılırsa altında kalırız!”

0 0 0000 00:00 tsi
“Duvar yıkılırsa altında kalırız!” Bugünlerin gözde söylemi “nereye kadar giderse gitsin…” Çok değil bundan bir yıl öncesinde, yani Şemdinli olaylarını yaşandığı sıralarda bu “sonuna kadar gideceğiz” şeklinde dile getiriliyordu. Ancak olmuyor… Taha Kıvan

Yeni Şafak gazetesi yazarı Taha Kıvanç’ın yazısı:

Duvar yıkılsın mı?
Boğaz manzarası insanın gözünü kamaştırmıyor yalnızca, zihnini de açıyor; bu gerçeği, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın dâvetiyle gittiğim Dolmabahçe Sarayı'nda fark ettim. Bülent Arınç her zamanki selâbetiyle anlattı anlatacağını; dün yazılanları okudum, dâvetlilerin algılaması da yerli yerindeydi.

Bir ara, katılan yazarlardan biri, bana dönerek, "Son zamanlarda sıkça kullanılan 'nereye kadar giderse gitsin' sözü ne anlama geliyor?" diye sordu. O gün, Radikal'de, Murat Yetkin de, "Nereye giderse, oraya kadar gidebilecek mi?" başlıklı yazısı ile aynı soruya cevap arıyordu. Pek çoğunuz, her eylemden sonra sıkça duymaya alıştığınız bu meydan okumadan eminim gına getirmişsinizdir; şimdi işittiğinizde ciddiyetinden kuşku duymuşsanız, hiç kızmam...

Son günlerde "Komşumuz bu işin üstesinden nasıl geldi?" sorusuna cevap arıyorum ya, araştırmam sırasında edindiğim son bilgiyi paylaştım o sorunun sahibi olan yazarla. Yunanistan'daki terör mücadelesinden alınacak derslerden biri de bu çünkü: "Nereye kadar giderse gitsin" anlayışıyla hareket edilmezse sorunu bütünüyle çözemiyorsunuz...

Yunanistan'da ne olduğuna dair bir değil iki yazı yazdım. Yunan derin devletiyle ilişkili olduğuna inanılan '17 Kasım' adlı terör örgütünün 30 yıla yakın süren eylemlerine son verme kararlılığı, 2004 Olimpiyatları için Atina seçildiğinde benimsendi. Sebep, oyunları Yunanistan'a verenlerin, "Yabancı düşmanı 17 Kasım örgütünü tasfiye etmeniz gerek" telkiniydi. Bir ara, Olimpiyatların bir başka ülkeye nakli bile gündeme gelmişti.

Kostas Simitis hükümeti konunun ciddiyetine uygun davranmaya karar verince örnek bir yöntem belirledi: 'Kamu Güvenliği Bakanlığı' kurup koltuğa sonuç alacağına inanılan bir politikacıyı oturttu; Emniyet istihbaratının ve anti-terör biriminin başına deneyimli bürokratlar atandı; bir de yetkileri takviye edilmiş bir savcı... Devletin eylemlerine göz yumduğu örgütün tetikçileri, planlamacısı ve kuklacısı arka arkaya yakalandı.

"Nereye kadar giderse gitsin" anlayışı benimsenmediği, örgütün devlet içindeki siyasî ve bürokratik unsurları merak bile edilmeyip sadece sivil alandaki üyelerin ele geçmesiyle yetinildiği için, görev tamamlanamadı. Evet, 2004 Olimpiyatları Yunanistan'da 17 Kasım örgütünün saldırılarına mâruz kalmadan yapılabildi; ancak geçmişte o örgütten yararlananlar, şimdilerde başka örgütlere can ve kan vermekle meşguller. Son bir ay içerisinde, Yunanistan, 'Devrimci Mücadele' veya 'Devrimci Grup' gibi isimler taşıyan yeni örgütlerin sahnelediği eylemlerle sarsılıyor... İki hafta önce Atina'daki ABD Büyükelçiliğine füzelerle saldırıldı.

Yani ne demek oluyor? "Nereye kadar giderse gitsin" kararlılığı olmazsa, terör amaçlı örgütlerle mücadelede kalıcı sonuç alınamıyor. Kuklacının arkasındaki perdeyi de aralamak şart...

Bu söylediğimin yapılmasının o kadar kolay olmadığını ben de biliyorum elbette. Gerektiğinde eylem yapsın diye çırak çıkarılmış bir büfeciyi yakalayabiliyorsunuz, ya da gençliğinde Latin Amerika'daki devrimci örgütlerden fikren etkilenmiş sütre gerisindeki yaşlı entelektüele de ulaşabiliyorsunuz... Fakat, ondan ötesi? Eylemcileri gördüğünde arkasını dönen, ortaya saçılmış kanıtları karartan, yargıladığında işin özüne inmeyen, gerektiğinde paraca ve lolistik destek sağlayan örgütün bürokraside ve siyasetteki unsurları?

Susurluk Skandalı patladığında, "Türkiye artık eskisi gibi olmayacak" denmişti, değil mi? Sonra? Sonrası koca bir hiç... Neden acaba? Neden terörün arkası kesilemedi, neden hâlâ siyasî cinayetler işlenebiliyor ülkemizde? Acaba, Susurluk'ta tabak gibi ortaya çıktığı halde, 'devlet için adam öldüren şerefli kâtillerin' üzerine gidilemediği için olabilir mi?

Bülent Arınç, eski bir milletvekilinin ailesinin kendisine başvurusu üzerine yaşadığı gelişmeyi anlattı. Eski milletvekili daha sonra ilinde belediye başkanı olmuş ve bir gün oğluyla birlikte üzerlerine kurşun yağdırarak öldürmüşler onu. Yakınları, "Kâtil şu, ama olayın üstü kapatılıyor" diye Arınç'a başvurmuş...

TBMM Başkanının "Bu konuda ne yapıldı?" diye soran mektubuna Emniyet Genel Müdürü imzalı bir cevap gelmiş; ilin valisinin "Meclis başkanının ilgisi teessüfle karşılanmıştır; isterse Meclis araştırması açtırsın" satırlarını da içeren mektubunu da eklemişler cevaba. Bülent Arınç, o valinin görevden alınmasıyla ilgili kararnamenin iki kez Köşk'ten döndüğünü de bu vesileyle öğrenmiş...

"Nereye kadar giderse gitsin" taleplerine, eskiden Emniyetçi olan bir siyasî, "O zaman duvar yıkılır, hepimiz altında kalırız" dememiş miydi?



Bu haber 342 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,853 µs