Süreç nasıl gidiyor?

18 Ağustos 2009 13:25 tsi
Bir süredir ‘Demokratik Açılım’ süreci ve tartışmalar gündemin temel maddesi oldu. Durup bu sürece ‘kuş bakışı’ ile bakmanın zamanıdır: Neler oldu, neler olacak? Şaşırmayın: Bugün esip gürleyenlerin yelkenleri yakında suya inecek&#

Hükümetin bir “devlet politikası” olarak gündeme getirdiği ve “Demokratik Açılım” olarak adlandırdığı süreç, planlanan görüşmelerle sürüyor.

Bu süreci koordine etmekle görevli İçişleri Bakanı Beşir Atalay, siyasi partilerin ardından gazetecilerle, sivil toplum örgütü temsilcileriyle görüşüyor ve görüştüğü kişi ve kurumları, daha çok dinlemeyi tercih ediyor.

“Açılım” tartışmaları ilk gündeme geldiğinde, konunun önem ve ağırlığı nedeniyle, hükümetin bir “siyasi ve toplumsal mutabakat” arayışı içerisine gireceğini, iyibilgi haber ve analizlerini izleyenlere duyurmuştuk.

Bu “mutabakat” oluşturma süreci biraz daha devam edecek. Bu arada yazılı ve görsel medyadaki hararetli tartışmaların “teşvik” edildiği de dikkatlerden kaçmıyor. Bu da doğal. Zira, meselenin bir “çözüm” süreci olarak giderek somutluk kazanması, daha önce de vurguladığımız üzere, büyük ölçüde “psikolojik hava ve ortamın” buna uygun hale getirilmesine bağlı.

Varılan nokta itibarıyla kamuoyunun büyük ölçüde söz konusu “açılım” politikasına destek verdiği söylenebilir. Mevcut duruma bakarak “AKP yüzde 50 oy alır” şeklinde tahminler yapanlar bile oldu.

Fakat meselenin bir “siyasi rant” aracı, diğer bir deyişle “siyasi çekişme” argümanı haline getirilmemesi, büyük önem taşıyor. Bu nedenle “açılımın” bir hükümet tasarrufu olmaktan çok “devlet politikası” olduğunun, her fırsatta altının çizilmesinde büyük yarar bulunuyor.

CHP lideri Deniz Baykal’ın “muhatabım başbakandır” şeklindeki açıklamasının ardından, önümüzdeki günlerde bir Başbakan Erdoğan-Deniz Baykal zirvesini beklemek gerektiğini şimdiden haber vermiş olalım.

CHP’den, özellikle de CHP tabanından ve “entelektüel” çevresinden gelen sinyaller, Baykal’ın MHP ve Bahçeli ile aynı paralelde “engelleyici” bir rol oynamasına büyük tepki olduğunu ortaya koyuyor. Bu tepkinin diğer bir nedeni de, bu şekilde seçimlere girecek olan bir CHP’yi ciddi bir “baraj” tehlikesinin bekliyor olması.

Bunun içindir ki söz konusu zirveyle beraber CHP ve Baykal’ın tutumunda ciddi bir “yumuşama” görüleceğini de şimdiden öngörebiliriz. Baykal’ın açıklamasına şimdiden kulaklarınızı alıştırın: Kaygılarımız, endişelerimiz giderildi. Tabii ki biz de anaların göz yaşlarının dindirilmesinden yanayız. Birlik-bütünlüğümüzü koruyacak şekilde bir açılımda geç bile kalınmıştır. İlk Kürt raporunu da biz yazmıştık vb.

CHP’nin tutum değiştirmesine sebep olacak diğer bir husus da “asker ne der” merakının bu süreçte karşılığını bulacak olması.

20 Ağustos’ta MGK toplantısı var. Asker kanadının meseleyi gündeme getirmesi halinde, yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi verilmesi planlanıyor. Genelkurmay’ın bazı hassasiyetler gözetilmek kaydıyla gündeme gelecek bir “açılım” plan ve politikasına ciddi bir itirazda bulunması beklenmiyor.

Kasım ayında kongresini yapacak olan MHP’de de, bu tarihten sonra, bugünkü sert üslubun giderek daha “kabul edilebilir” bir itiraz sınırına çekileceğini hep beraber göreceğiz.

Diğer bir “kritik” kurum olan MİT’in de herhangi bir itirazı olmayacak. Aksine, Şenkal Atasagun’un MİT Müsteşarlığından bu yana, MİT, sorunun bir “demokratikleşme” sorunu olduğu yönünde görüş belirten bir kurumdu. Hatta MİT, Öcalan’ın da bu süreçte “kullanılmasından” yana.

Bu arada hükümet, ekonomik-sosyal önlemler konusunda da “atağa” geçmeye hazırlanıyor. Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nun 8 bakan ve çok sayıda ilgili bürokratla birlikte Şanlıurfa’da yapılması, sadece sembolik olarak değil, bölgeye verilen önemi göstermesi bakımından da önemli.

Gelinen noktanın özeti şu: “Demokratik Açılım” süreci başladı, ilerliyor ve şu ana kadar öngörülemeyen herhangi bir sorun ve sıkıntı söz konusu değil…

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 528 defa okundu.