İddianız mı var, derdiniz var...

Bugünkü (17 Ağustos 2009, pazartesi) Vatan gazetesinin manşetinde ilginç bir haber yer aldı. “Avrupa solu sağa kaydı CHP’yi anlamıyor!” başlığıyla verilen habere göre, CHP’nin son MYK raporunda bu yönde bir değerlendirme yapılmış.

Raporda ortaya konulan iddiayı desteklemek üzere belirtilen “gerekçeler” de, iddianın kendisi kadar ilginç. 
 
Raporda Batılı sol, sosyal demokrat partiler için bir “bölünme” tespiti de yapılıyor. Şöyle: “Batı’nın sol partileri emperyalist, sömürgeci ve yayılmacı anlayışlarından kurtulmuş değiller. Avrupa’da ırkçı, ayrımcı ve yabancı düşmanlığının aktörleri, sağcılar kadar solculardan çıkıyor. Avrupalı sosyal demokratlar, eski sosyal demokrat köklerine dönenler ve neo liberal sol politikaları savunanlar olarak ikiye bölünmüş durumdalar.”

Almanya Sosyal Demokrat lider adaylarından Steinmeier’in “Avrupa solu CHP’nin tutumunu anlamakta güçlük çekiyor” şeklindeki açıklamasına atıfta bulunulan raporda, “Biz de onları anlamıyoruz” deniyor ve Almanya’nın yabancılar politikası hatırlatılıyor.

Avrupa solu’nun CHP’den “rahatsızlık” duymasının nedeni ise, CHP’nin “Türkiye’nin bağımsızlığına sahip çıkması” ile gerekçelendiriliyor.

Bu arada CHP’nin AB’ye karşı olduğu yönünde kamuoyunda yaygın olarak paylaşılan görüşle ilgili olarak da çok iddialı bir iddiada bulunuluyor ve şöyle deniyor: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin AB karşıtı olduğunu savunmak gaflet hatta hıyanettir. Bugün AB ülkelerinde dolaşıyorsanız, CHP’nin yaptığı modernleşmeye borçlusunuz. CHP, yıllardır çağdaşlaşmayı, değişimi, insanı, toplumu, bilimi özgürleştirmeyi, Batılı değerlerle buluşturmayı ve onurlu, güvenceli, eşit koşullarda AB üyeliğini her zaman savunmuştur.”

Devamla yine “ilginç” bir hegemonya tespiti yapılıyor: “Türkiye’de yönetim büyük ölçüde dinci bir cemaatin hegemonyası altına girmiş, laik özünü yitirmiştir. Başbakan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönetiminin, AB üyeliği için gösterdiği aşırı isteklilik ve üyelik konusunu bir prestij sorunu yapması Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarına zarar vermiştir ve tamiri, olanaksız bir durum yaratmıştır. Avrupa’da bazı çevreler bunu istismar edip, sakıncalı pazarlıklara girdiler.”

CHP’nin son MYK toplantısında gündeme gelen raporda yer alan “CHP ve Avrupa Solu” başlıklı yazının temel iddiaları böyle.

Bu iddialardan anlaşılan şu: CHP soldur, sosyal demokrattır. “Değişen”, “sol” veya “sosyal demokrat” olmaktan uzaklaşan, sağcılaşan Avrupa soludur. CHP AB’den yanadır, bunun aksini söyleyen “ihanet” içindedir. CHP bağımsızlığı savunduğu için Avrupa solu tarafından anlaşılmamaktadır… Ortaya konulan tespit ve iddialardan bu sonuçları çıkarmamız, herhalde doğrudur.

İyi ama bir “iddianın” sahibi olmakla o iddianın içini dolduracak pratik ve politikaların sahibi olmak, her zaman bir ve aynı şeyler değildir. Ve CHP açısından “mesele” tam da buradadır…

Avrupa solu için belirtilen hususlar dışında kuşkusuz başka birçok eleştiri daha yapılabilir. Gerek Avrupa solu, gerekse de bir bütün olarak Avrupa Birliği, Türkiye söz konusu olduğunda, Ortadoğu söz konusu olduğunda, İslam dünyası söz konusu olduğunda ne tür çifte standartlarla hareket etmekte, nasıl ABD’nin dümen suyunda politikalar gütmektedir, bunlar bilinmektedir.

Ama konumuz CHP’nin “sol” veya “sosyal demokrat” iddiası ise, orada durmak gereği vardır. Çünkü en genel manasında dahi CHP’nin “sol” veya “sosyal demokrat” olmakla hiçbir alakası kalmadığı, gören her göz açısından fazlasıyla açık bir realitedir.

Kaldı ki mesele “şu veya bu” olmak da değildir. Mesele, haktan, hukuktan, demokrasiden, demokratikleşmeden, özgürlükten yana olmak ya da olmamak meselesidir. Sol’un temel meselesi de budur zaten.

Ne var ki Türkiye’de tanınmaz hale gelmiş, getirilmiş sol, gelinen nokta ve Türkiye’nin gündemi itibarıyla bu ölçüler ile bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda “takke” düşmekte ve “kel” görünmektedir. CHP’yi bu ölçülere vurduğumuzda ise, “kel” çok daha açık ortaya çıkmaktadır.

CHP ünlü 301. maddenin değil kaldırılmasına, değiştirilmesine dahi karşı çıkmış bir partidir. CHP, yeni, sivil ve demokratik bir anayasa yapılması konusunda 12 Eylül anayasasını “cansiperane” savunmakta, “takoz” siyaseti gütmektedir. AB standartlarına uyum reformları konusunda da tutumu farklı değildir. Ergenekon soruşturması konusundaki tutumu da biliniyor. Gündemdeki “demokratik açılım” süreciyle ilgili tutumu da…

Ortaya konulan iddianın “pratiği”, işte bu. Her yönüyle sahibi olamadığınız bir iddianız varsa eğer, o iddia bir "tutarsızlık" örneği haline gelip "dert" oluyor başınıza... CHP'nin "solculuğu" da böyle bir şey...

www.iyibilgi.com analiz